Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/26315 E. 2014/22525 K. 12.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/26315
KARAR NO : 2014/22525
KARAR TARİHİ : 12.11.2014

Tebliğname no : 3 – 2009/60657
Mahkemesi : Ardeşen (Kapatılan) Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 24/06/2008
Numarası : 2007/218 – 2008/159
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık, 6831 sayılı Kanuna aykırılık

6831 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, şikayetçi vekili ve sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Şikayetçi Kültür ve Turizm Bakanlığı vekilinin 02/05/2008 havale tarihli dilekçe ile kamu davasına katılma talebinde bulunduğu halde, bu talep değerlendirilmeden hüküm kurulduğu görülmekle, suçtan zarar gören Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 5271 sayılı CMK’ nın 237/2 maddesi uyarınca kamu davasına katılan olarak kabulüne karar verilmek suretiyle yapılan incelemede;
Dosya kapsamı itibariyle suça konu eylem sonucunda oluşan zararın sanık tarafından giderildiğine dair herhangi bir tespit bulunmaması, ayrıca mahkeme tarafından duruşmada oluşan kanaat dikkate alınarak, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmamasına yer olmadığına karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiş; tebliğnamedeki 2 numaralı bozma öneren düşünceye iştirak edilmemiştir.
2863 sayılı Kanun’un, 11/10/2013 tarih, 28792 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6498 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesi yürürlükte bulunan “tespit ve tescil” başlıklı 7. maddesinde korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının ve doğal sit alanlarının tespitinin Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın koordinatörlüğünde yapılacağı ve bu tespitlerin koruma bölge kurulu kararı ile tescil edileceği, tescil kararlarının ilanı, tebliği ve tapu kütüğüne işlenmesi ile ilgili hususların yönetmelikle düzenleneceğinin öngörüldüğü, bu amaçla çıkarılan Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik ile sit kararlarının ilan şeklinin kaleme alındığı, 6498 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile 2863 sayılı Kanun’un 7. maddesinde yapılan değişiklik ile sit alanlarının, tabiat varlıklarının ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazların tescil kararlarının, Resmi Gazete’de yayımlanacağı ve Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulacağı hükmünün getirildiği, ayrıca anılan Kanun’un 3. maddesi ile 2863 sayılı Kanun’un 65. maddesinde “Tescil edilen sit alanları ve korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarının bu kanuna göre tebliğ veya ilan edilmiş olmasına rağmen yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne suretle olursa olsun zarar görmesine kasten sebebiyet verenler ile koruma bölge kurullarından izin alınmaksızın inşaî ve fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranların, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılacağının öngörüldüğü, gerek 2863 sayılı Kanun’un 6498 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesi yürürlükte bulunan 7. maddesi ile anılan madde gereğince çıkarılan Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik hükümlerinin, gerekse 6498 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile öngörülen tescil kararlarının, Resmî Gazete’de yayımlanma ve Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulma zorunluluğunun amacının, ilgili kurul kararlarından muhataplarını haberdar etmek olduğu;
Bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında; suç tarihinde Ardeşen Orman İşletme Müdürlüğü görevlileri tarafından yapılan denetimler sırasında orman vasfında olup, aynı zamanda Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 19/05/1998 gün 3148 sayılı kararı ile 3. derece doğal sit alanı olarak tescil edilen sınırlar dahilinde kalan A.ilçesi, A..köyü, M..A..mevkinde bulunan araziden motorlu testere vasıtasıyla toplam 24 adet kestane ve kayın ağacının kesilmesi sebebiyle sanık hakkında 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan açılan kamu davası ile ilgili olarak yapılan yargılama sonucunda, sanığın bahse konu bölgenin doğal sit alanı vasfında olduğunu bilmediğine ilişkin beyanının aksine delil bulunmadığından, eyleminin 6831 sayılı Kanuna aykırılık suçunu oluşturacağından bahisle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, bahse konu taşınmazın doğal sit alanı olduğunun çevrede yaşayan şahıslar tarafından yaygın olarak bilinip bilinmediğinin araştırılması gerektiği, böyle bir araştırma yapılmamış olsa dahi, müdahalede bulunulan taşınmazın aynı zamanda orman vasfında olup herhangi bir tapu kaydı bulunmaması nedeniyle eylemin hukuka uygun bir zeminde icra edilmediği, bu kapsamda sanığın dava konusu yerin sit alanı içerisinde yer aldığını bildiğinin kabulü gerektiği, buna rağmen Kurul’dan izin almaksızın dava konusu taşınmazın bitki örtüsünü tahrip ederek fiziki müdahalede bulunduğu, sanığın eyleminin 2863 sayılı Kanun’un 65/b ve 6831 sayılı Kanun’un 91/1. maddesinde düzenlenen suçları oluşturacağı, TCK’nın 44 maddesinde düzenlenen fikri içtima kaidesinin objektif koşullarının “tek bir fiilin bulunması” ve “birden fazla kanun hükmünün ihlali”nden ibaret olduğu, sanığın, işlediği fiille birden fazla suçun oluşmasına sebebiyet vermesi karşısında; hakkında eylemine temas eden en ağır hüküm olan 2863 sayılı Kanun’a aykırılık suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmeksizin, yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabul ve uygulamaya göre de;
1-6831 sayılı Kanun’un 5728 sayılı Kanun ile değişik 91. maddesindeki düzenlemenin sanığın lehine olduğu gözetilmeksizin, yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-237 sayılı TCK’nın 51/7. maddesi uyarınca denetim süresi içinde sanığın kasıtlı bir suç işlemesi halinde ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine, denetim süresi içerisinde işlenecek ikinci suçtan dolayı hüküm veren mahkeme tarafından karar verileceği gözetilmeden, infazı kısıtlar şekilde, denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmesi halinde cezanın tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, katılan vekili ve sanığın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8.maddesi gereğince, halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 12/11/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.