Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/26291 E. 2014/5062 K. 28.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/26291
KARAR NO : 2014/5062
KARAR TARİHİ : 28.02.2014

Tebliğname no : 12 – 2013/339252
Mahkemesi : Beykoz 1. Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 02/12/2011
Numarası : 2011/105 – 2011/723
Suç : 2863 sayılı Kanuna Aykırılık

2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Suç tarihinde, sanık tarafından, İstanbul III Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 15.11.1995 tarih ve 7755 sayılı kararı ile aynı kurulun 05/06/1996 tarih ve 8284 sayılı kararı ekinde yer alan 1/2500 ölçekli sit derecelendirme paftasına göre 3. derece doğal sit alanı içerisinde bulunan, B.. İlçesi, Ç..Köyü, Y..S..Mahallesi, D. Caddesi, K. Sokak,. ada, .parsel sayılı maliye hazinesi adına kayıtlı bulunan taşınmazda, iki katlı betonarme bina inşa edildiğinin tespit edildiği, mahkemece icra edilen keşfe katılan fen ve inşaat mühendisi bilirkişiler tarafından düzenlenen raporlar ile, dava konusu iki katlı binanın iskan edilmiş halde olduğu, söz konusu binanın inşaatına 21.9.2010 öncesinde başlanılıp, tutanak tarihi itibariyle ve sonrasında devam edilerek bitirildiği, iki katlı yapının, inşaat ruhsatı alınarak yapılması gerektiği, ancak binanın üzerinde bulunduğu arazinin mülkiyeti bakımından ruhsat alınamayacak yerlerden olması nedeniyle sit alanına “inşai ve fiziki müdahale” teşkil ettiği, doğal yapının bütünselliğini bozucu nitelikte olduğu, dava konusu binanın kaldırılması halinde doğal yapının eski haline gelmesinin mümkün olmadığı hususlarının belirlendiği, sanığın savunmasında, dava konusu yerde bina inşa etmek için izin alınması gerektiğini, yaptığının suç olduğunu bilmediğini beyan ettiği,
08/10/2013 tarih ve 6498 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanunun 7. maddesine göre, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin tescil kararlarının, 7201 sayılı Tebligat Kanunu uyarınca maliklere tebliğ edileceği; sit alanlarının, tabiat varlıklarının ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin tescil kararlarının da Resmî Gazete’de yayımlanmakla birlikte, Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulacağı, belirtilen değişiklik öncesinde işlenen suçlar bakımından ise, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin olarak, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde tescil şerhi bulunup bulunmadığına;
sit alanları, tabiat varlıkları ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin olarak, tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğine bakılması gerektiği,
Bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında suça konu taşınmazın maliye hazinesi adına kayıtlı olması nedeniyle eylemin hukuka uygun bir zeminde icra edilmediği ve eylemin izne bağlanmasının mümkün olmadığı, kaldı ki suça konu yerin sit alanı içerisinde yer aldığını bilmediğini beyan eden sanığın, tutanak tarihinde bu hususu öğrenmesine rağmen inşai faaliyete devam ederek bina yapımını tamamladığı, bu nedenlerle savunmasının itibar edilebilir mahiyette olmadığı, sanığın iyi niyetle hareket ettiğinin kabul olunamayacağı değerlendirilerek, atılı suçtan mahkumiyetine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiş olup;
Kolluk kuvvetlerince yapılan tespitte inşaat halinde olduğu belirlenen suça konu binanın, keşif tarihi itibariyle tamamlanmış ve iskan edilir halde olması karşısında, icra ettiği eylemden pişmanlık duymadığı anlaşılan sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 51. maddesinde düzenlenen erteleme müessesesinin uygulanamayacağının gözetilmemesi, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin, sanığın suç kastının bulunmadığına, suça konu yerin sit alanı içerisinde yer aldığını bilmediğine ilişkin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Bünyesinde koruma, uygulama denetim büroları kurulan idarelerden izin almaksızın veya izne aykırı olarak tamirat ve tadilat yapanlar ile izinsiz inşaî ve fizikî müdahale yapanlar veya yaptıranların 2863 sayılı Kanunun 6498 sayılı Kanun ile değişik 65/4 ve değişiklik öncesi yürürlükte bulunan 65/d maddeleri gereğince cezalandırılacaklarının ön görüldüğü, anılan Kanun hükümlerinin uygulanabilmesi için suça konu taşınmazın bağlı olduğu belediye veya valilik bünyesinde koruma uygulama ve denetim bürosunun mevcut olması veya dava konusu uygulamaların tamanının İmar Kanunun 21. maddesi kapsamında bulunması gerektiği, somut durumda gerçekleştirilen izinsiz uygulamalar 2863 sayılı Kanunun 9. maddesi kapsamında esaslı inşai ve fiziki müdahale niteliğinde ise de, suç tarihinde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesinde Koruma Uygulama ve Denetim Bürosunun mevcut olması karşısında, sübuta eren eylemin 6498 sayılı Kanun ile değişik 65/4 ve değişiklik öncesi yürürlükte bulunan 65/d maddesine temas eden suçu oluşturduğunun gözetilmemesi,
2-Sanık hakkında tayin edilen hapis cezasının 5237 sayılı TCK’nın 51/1 maddesi uyarınca ertelenmesine karar verilirken, sanığın tekrar suç işlemeyeceğine dair edinilen olumlu kanaat gerekçe gösterildiği halde, 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesi hükmünün “sanığın yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılmadığı” gerekçesi ile uygulanmamasına karar verilmesi suretiyle çelişkiye neden olunması,
3-5237 sayılı TCK’nın 53/1-c maddesinde belirtilen kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait hizmette bulunmaktan yoksun bırakılma güvenlik tedbirinin aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca cezası ertelenen hükümlü hakkında uygulanamayacağı gözetilmeksizin, sanığın, 5237 sayılı TCK’ nın 53/1-c maddesindeki haklardan koşullu salıverilme tarihine kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi kanuna aykırı,
4- Hükümden sonra, 11/10/2013 günlü Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6498 sayılı Kanun ile 2863 sayılı Kanun’da, 65/1 ve 65/4 maddelerinin uygulanmasına ilişkin olarak getirilen değişiklikler karşısında, sanığın hukuki durumunun yeniden tayin ve takdirinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 28/02/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.