Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/26181 E. 2014/23252 K. 19.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/26181
KARAR NO : 2014/23252
KARAR TARİHİ : 19.11.2014

Tebliğname no : 12 – 2012/264504
Mahkemesi : Fethiye 3. Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 22/05/2012
Numarası : 2011/234 – 2012/690
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık

2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, katılan vekili ve sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
2863 sayılı Kanun’un, 11/10/2013 tarih, 28792 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6498 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesi yürürlükte bulunan tespit ve tescil başlıklı 7. maddesinde korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının ve doğal sit alanlarının tespitinin Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın koordinatörlüğünde yapılacağı ve bu tespitlerin koruma bölge kurulu kararı ile tescil edileceği, tescil kararlarının ilanı, tebliği ve tapu kütüğüne işlenmesi ile ilgili hususların yönetmelikle düzenleneceğinin öngörüldüğü, bu amaçla çıkarılan Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik ile sit kararlarının ilan şeklinin kaleme alındığı, 6498 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile 2863 sayılı Kanun’un 7. maddesinde yapılan değişiklik ile sit alanlarının, tabiat varlıklarının ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazların tescil kararlarının, Resmi Gazete’de yayımlanacağı ve Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulacağı hükmünün getirildiği, ayrıca anılan Kanun’un 3. maddesi ile 2863 sayılı Kanun’un 65. maddesinde “Tescil edilen sit alanları ve korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarının bu kanuna göre tebliğ veya ilan edilmiş olmasına rağmen yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne suretle olursa olsun zarar görmesine kasten sebebiyet verenler ile koruma bölge kurullarından izin alınmaksızın inşaî ve fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranların, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılacağının öngörüldüğü, gerek 2863 sayılı Kanun’un 6498 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesi yürürlükte bulunan 7. maddesi ile anılan madde gereğince çıkarılan Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik hükümlerinin, gerekse 6498 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile öngörülen tescil kararlarının, Resmî Gazete’de yayımlanma ve Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulma zorunluluğunun amacının, ilgili kurul kararlarından muhataplarını haberdar etmek olduğu,
Bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında, suç tarihinde, Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun 13/11/1982 gün, A-4020 sayılı kararı ve İzmir 2 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 05/10/1994 gün, 4220 sayılı kararı ile 3. derece arkeolojik sit alanı olarak tescil edilen sınırlar dahilinde kalmakta olan, M.ili, Fethiye ilçesi, Ş..adası mevki, . ada . parseldeki tek katlı yapının üzerine ilave kat inşa edilmesine ilişkin İzmir 2 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 03/01/1996 gün 5489 sayılı kararı ile onaylanan projesi ve yapı ruhsatına aykırı olarak, zemin ve birinci katın yerinde büyütülmek suretiyle uygulamalarda bulunulduğunun tespit edilmesi üzerine açılan kamu davası ile ilgili olarak, sanığın dosya kapsamında mevcut savunması dikkate alındığında, bahse konu taşınmazın 3. derece arkeolojik sit alanında kaldığını bildiği anlaşılmakla birlikte;
Muğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 28/01/2009 tarihli suç ihbarında, suça konu taşınmazın 3. derece arkeolojik sit alanında kaldığı bildirilmiş olmasına karşın, taşınmaza ilişkin dosya kapsamında mevcut tapu kaydı incelendiğinde, beyanlar hanesine 18/01/1979 tarihinde, eski eserdir şerhinin işlenmiş olduğu görülmekle, ilgili Koruma Kurulu’ndan, bu şerhin hangi karara istinaden konulduğu, taşınmazın bulunduğu yerin 3. derece arkeolojik sit alanında kaldığı sabit olmakla birlikte, üzerinde bulunan yapının müstakil olarak korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilip edilmediği hususu sorulup, yapının müstakil olarak tescilli olmadığının anlaşılması halinde, F.. B.. tarafından dosyaya sunulan 24/01/2012 tarihli yazıdan, sonradan suça konu yapının, onaylı proje ve yapı ruhsatına uygun hale getirildiğinin anlaşılması karşısında, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 13/03/1995 tarih ve 1995/9-41-64 sayılı kararı da dikkate alındığında, sanığın atılı suç bakımından kastının oluşmayacağı, yapının müstakil olarak tescilli olduğunun anlaşılması halinde ise üzerinde müdahale gerçekleştirilen taşınmazın 2863 sayılı Kanunun 6. maddesi kapsamında tescilli kültür varlığı olması nedeniyle, taşınmazda izinsiz ya da izin kapsamı dışında yapılan her türlü inşai faaliyetin suç oluşturacağı, bu bakımdan müdahalenin binanın içinde ya da dışında gerçekleştirilmesinin önem arz etmediği, bu kapsamda tescile esas bilgi ve belgeler getirtilerek, izinsiz yapılan tadilatın yapının tescil edilmesine neden olan kriterlere uygun olup olmadığının, yapıya ait orjinal dokuya uyum sağlayıp sağlamadığının, tescilli kültür varlığında zarar meydana getirip getirmediğinin belirlenmesi gerektiği,
Bu kapsamda, mahkeme tarafından mahallinde yapılan keşif sırasında görevlendirilen inşaat mühendisi bilirkişisi raporu incelendiğinde, suça konu eylemlerin nelerden ibaret olduğu, niteliği ve ne zaman yapıldığı hususunda herhangi bir değerlendirme yapılmadığı görülmekle, gerektiğinde, mahallinde tekrar farklı bir inşaat mühendisi refakatinde keşif yapılarak, suça konu eylemlerin nelerden ibaret olduğu ve niteliği belirlendikten sonra, yapıda kullanılan malzemelerin eskiliği, renkteki solmalar ve yıpranma durumu dikkate alınarak, yapılış tarihleri tereddüte yer vermeyecek şekilde saptanarak ve bu şekilde sanığın dava konusu uygulamaları zamanaşımı süresi içerisinde gerçekleştirip gerçekleştirmediği belirlenerek, izinsiz olarak yapılan uygulamaların tescilli kültür varlığının bütünü ve dolayısıyla orjinal dokusu ile uyumlu olup olmadığı, niteliği ve yapıda geri dönüşümü mümkün olmayacak derecede zarar meydana getirip getirmediği belirlenip, taşınmazın bu nitelikte bir zarar gördüğünün tespiti durumunda, sanığın, 6498 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanun’un 65/1-1.cümlesi uyarınca cezalandırılması, bu nitelikte bir zararın mevcut olmadığının, ancak yapılan tadilatın ruhsata tabi inşai ve fiziki müdahale kapsamında olduğunun belirlenip, ayrıca suça konu taşınmazın, suç tarihi itibariyle, İl Özel İdaresi bünyesinde kurulan Koruma Uygulama ve Denetim Bürosunun sorumluluk alanında bulunmadığının anlaşılması halinde 6498 sayılı Kanun ile değişik 65/1-2. cümlesi uyarınca cezalandırılması, yapılan bu tadilatın ruhsata tabi olmayan, “basit onarım” niteliğinde olduğunun belirlenmesi veya ruhsata tabi inşai ve fiziki müdahale kapsamında olsa bile, suça konu taşınmazın, suç tarihi itibariyle, İl Özel İdaresi bünyesinde kurulan Koruma Uygulama ve Denetim Bürosu’nun sorumluluk alanında bulunduğunun anlaşılması halinde 5498 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanunun 65/4. maddesi ile cezalandırılması gerektiği gözetilmeksizin, eksik araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı olup, sanığın ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak, BOZULMASINA, 19/11/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.