Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/26172 E. 2014/19842 K. 15.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/26172
KARAR NO : 2014/19842
KARAR TARİHİ : 15.10.2014

Tebliğname no : 12 – 2012/259893
Mahkemesi : Silivri Ağır Ceza Mahkemesi
Tarihi : 20/06/2012
Numarası : 2011/229 – 2012/141
Suç : Taksirle öldürme

Taksirle öldürme suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksir, 5237 sayılı TCK’nın 22/2. maddesinde “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi” şeklinde tanımlanmıştır. Toplumsal yaşamda belli faaliyetlerde bulunan kimselerin başkalarına zarar vermemek için bir takım önlemler alması ve bazı davranış kurallarına uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bu kurallar toplum olarak yaşama zorunluluğundan doğabileceği gibi, Devletin müdahalesiyle de ortaya çıkabilmektedir. Taksirli suç bu kuralların ihlal edilmesi sonucu belirir, fail tedbirli ve öngörülü davranmamış olduğu için cezalandırılır. Bu bakımdan sorumluluğun nedeni, öngörebilme imkân ve ödevinin varlığına rağmen sonuca iradi bir hareketle neden olmaktan kaynaklanmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulun’un 25.03.2008 tarih ve 43-62; 01.02.2005 tarih ve 213-3; 23.03.2004 tarih ve 12-68; 09.10.2001 tarih ve 181-204; 21.10.1997 tarih ve 99-202 sayılı kararları başta olmak üzere, birçok kararında da vurgulandığı üzere, öğretide ve uygulamada taksirin unsurları;
1- Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
2- Hareketin iradiliği,
3- Neticenin iradi olmaması,
4- Hareketle netice arasında nedensellik bağının bulunması,
5- Neticenin öngörülebilir olmasına rağmen öngörülmemiş olması, şeklinde kabul edilmektedir.
Bilinçli taksir ise 5237 sayılı TCK’nın 22/3. maddesinde, “kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi” olarak tanımlanmıştır. Taksir ile bilinçli taksir arasındaki ayırıcı ölçüt taksirde failin öngörülebilir nitelikteki neticeyi öngörmemesi, bilinçli taksir halinde ise bu neticeyi öngörmüş olmasıdır.
Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü halde istenmemiştir. Gerçekten neticeyi öngördüğü halde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin tehlike hali, bunu öngörmemiş olan kimsenin tehlike hali ile bir tutulamaz; neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun, bu neticeyi meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür.
Tüm açıklamalar çerçevesinde;
Olay tarihinde, gece saat 18.00 sıralarında, sanık sevk ve idaresindeki otomobille meskun mahal dışında, Silivri yönünden Tekirdağ yönüne D-100 Karayolunu takiben seyir halindeyken, kaza yerinden 200 metre geride yaya geçidi ikaz levhası ve olay yerinde, yolun her iki yanında yaya geçidi levhası ve yaya geçit çizgileri bulunan yerde, yaya geçidini kullanarak karşıya geçmeye çalışan 2 yayaya çarparak ölümüne sebebiyet verdiği olayda, her ne kadar olay yeri yaya geçidi ise de, yol kenarında bariyerlerin mevcut olduğu, olay yerinin meskun mahal dışı olduğu dikkate alındığında, sanığın, bilinçli taksirle hareket ettiğinin kabul edilemeyeceği değerlendirilmiş olup, tebliğnamede bu yönden bozma öneren görüşe iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafii ve katılanlar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanığın olaydaki kusurunun ağırlığı ve meydana gelen netice dikkate alınarak, iki sınır arasında temel ceza belirlenirken suçun işleniş biçimi, failin taksire dayalı kusurunun yoğunluğu, maddede öngörülen cezanın üst sınırı nazara alınmak suretiyle, adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun şekilde asgari hadden daha fazla uzaklaşmak suretiyle ceza tayini gerektiği gözetilmeksizin, kusur durumu ve meydana gelen neticeye göre sanık hakkında az ceza tayini,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafii ve katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 15.10.2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ:

Olay tarihinde, gece saat 18.00 sıralarında, sanık sevk ve idaresindeki otomobille, meskun mahal dışında, Silivri yönünden Tekirdağ yönüne D-100 Karayolunu takiben seyir halindeyken, kaza yerinden 200 metre geride yaya geçidi ikaz levhası ve olay yerinde, yolun her iki yanında yaya geçidi levhası ve yaya geçit çizgileri bulunan yerde, yaya geçidini kullanarak karşıdan karşıya geçmeye çalışan 2 yayaya kendi ve araç içindeki tanık beyanlarına göre 100 km/saat’in üzerinde hızla çarparak ölümüne sebebiyet verdiği olayda, sanık hakkında bilinçli taksir koşullarının oluştuğu gözetilmeksizin tayin olunan cezasının TCK’nın 22/3. maddesi uyarınca arttırılması gerektiğini düşündüğümden sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılmıyorum.