Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/25954 E. 2014/22700 K. 13.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/25954
KARAR NO : 2014/22700
KARAR TARİHİ : 13.11.2014

Tebliğname no : 12 – 2012/263140
Mahkemesi : Germencik Asliye Ceza Mahkemesi
Karar tarihi : 15/05/2012
Numarası : 2008/164 – 2012/187
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık

2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanıkların beraatlerine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Katılan vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
İzmir II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 10/04/1991 tarih ve 1943 sayılı kararı ile tescilli Magnesia Antik Kenti 1. derece arkeolojik sit alanı içerisinde yer alan suça konu taşınmazın, 2/3 hisse ile C.. E.., 1/3 hisse ile de A.. A.. Ü. adına kayıtlı olduğu, sanık A.. E..’un, taşınmazın kardeşine ait olan bölümünü, 30/09/2007 tarihli kira sözleşmesine istinaden kullandığı, sanık T.. Ü..’in de, babası adına kayıtlı olan kısım ile ilgilendiği, Aydın Müze Müdürlüğü uzmanlarınca antik kent içerisinde gerçekleştirilen periyodik kontroller sırasında, suça konu taşınmazın etrafının beton direkler dikilip tel örgü ile çevrildiği, taşınmaz üzerinde mevcut zeytin ağaçları muhafaza edilip, boş alanlara yeni zeytin fidanları dikildiği ve tesviye yapıldığı belirlenerek 19/02/2008 tarihli raporun düzenlendiği, sözü edilen rapora dayanılarak sanık A.. hakkında 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan dava açıldığı; antik kent görevlilerinin aylık raporlarında yer vermeleri üzerine yine müze uzmanlarınca yerinde yapılan incelemelerde, suça konu taşınmaz üzerindeki mevcut ağaçların arasına yamaç kesimleri de içine alacak şekilde çukurlar açılarak, yeni zeytin fidanları dikilmiş olduğunun belirlendiği ve anılan hususta 09/04/2009 tarihli raporun tanzim edildiği, belirtilen rapora dayanılarak da sanık T.. hakkında dava açıldığı;
Sanık A..’nin aşamalardaki savunmalarında; tapuda kardeşi C.. E.. adına kayıtlı olan taşınmazın zilyetliğinin kendisine ait bulunduğunu, 1. derece arkeolojik sit alanı içerisinde kaldığını bildiği taşınmazı korumak amacıyla etrafını tel örgülerle çevirdiğini beyan ettiği, olay yerindeki keşfe katılan sanık müdafinin de, taşınmaz üzerindeki zeytin fidanlarının sanık A..tarafından dikilmediğini, adı geçen sanığın şeftali fidanları dikip araziyi tel çit ile çevirdiğini söylediği, keşif akabinde arkeolog bilirkişinin düzenlediği 20/05/2010 tarihli raporda, alanın çevresine beton direklere bağlanan kafes tel ve kafes telin üstünde iki sıra halinde dikenli tel çekildiğinin, alan girişinde çelik konstrüksiyondan yapılmış bir kapı bulunduğunun, ayrıca asma dikilen kısımlarda tesviye yapılarak sekiler oluşturulduğunun belirtildiği;
Sanık T..in de aşamalarda verdiği ifadelerde, İzmir ilinde ikamet eden babası adına suça konu taşınmaz ile ziraat mühendisi olarak kendisinin ilgilendiğini, 1. derece arkeolojik sit alanı içerisinde kaldığını bilmediği taşınmazda, kuruyan zeytin ağaçlarının yerine yeni fidanlar diktiğini beyan ettiği, olay yerinde yapılan keşif sonrası arkeolog bilirkişi tarafından düzenlenen 04/01/2009 tarihli raporda, zeytin dikimi yapılan tarlanın bulunduğu yerin, Magnesia Antik Kenti’nin nekropol alanı içerisinde kaldığının, taşınmazın bir kısmının düz, bir kısmının ise yamaç arazisi olup, 1. derece arkeolojik sit alanındaki tarlanın tamamı üzerinde, sıralar halinde yaklaşık 50 adet önceden mevcut ağaca ek olarak, 50 adet yeni dikilmiş zeytin fidanı bulunduğunun, yeni zeytin fidanlarının dikili olduğu toprak tepenin tümülüs niteliği taşıdığının belirtildiği;
Anayasa Mahkemesi’nin 13/10/2012 tarih, 28440 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2011/18 Esas, 2012/53 sayılı kararı ile 08/10/2013 tarih ve 6498 sayılı Kanun kapsamında somut olay değerlendirildiğinde; Yüksek Mahkemece “mülkiyet hakkı ihlali” iddiasının kabul edilmediği, ancak, hukuk devletinin temel ilkelerinden olan “belirlilik ilkesi” ne göre, kişilerin maliki bulundukları taşınmazların korunması gerekli kültür ve tabiat varlığı niteliğiyle tescilli olduğunu ya da sit alanı içerisinde kaldığını öğrenmeleri gerektiği hususunun vurgulandığı, iptal hükmündeki gerekçeler doğrultusunda, 2863 sayılı Kanunun “tespit ve tescil” başlıklı 7. maddesinin 6498 sayılı Kanun ile değiştirildiği, buna göre, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin tescil kararlarının, 7201 sayılı Tebligat Kanunu uyarınca maliklere tebliğ edilmesi; sit alanlarının, tabiat varlıklarının ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin tescil kararlarının da Resmî Gazete’de yayımlanmakla birlikte, Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulması gerektiği; belirtilen değişiklik öncesinde yapılan tescil işlemleri bakımından ise, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin olarak, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde tescil şerhi bulunup bulunmadığına; sit alanları, tabiat varlıkları ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin olarak, tescil kararının mahallinde mutad vasıtalarla ilan edilip edilmediğine bakılacağı;
Diğer yandan, arkeolojik sit alanlarında yapılabilecek ve yapılamayacak fiiller, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun 05/11/1999 tarih ve 658 sayılı Arkeolojik Sitler Koruma ve Kullanma Koşulları hakkındaki ilke kararında tek tek sayıldığından, belirtilen hususta şahıslara ayrıca bildirimde bulunulması gerekmediği, sözü edilen ilke kararının (1) numaralı bendinde 1. derece arkeolojik sit alanlarının, “korumaya yönelik bilimsel çalışmalar dışında aynen korunacak sit alanları” olarak tanımlandığı, aynı bendin (c) ile numaralandırılan alt bendinde, “höyük ve tümülüslerde toprağın sürülmesine dayanan tarımsal faaliyetlerin kesinlikle yasaklanmasına, ağaçlandırmaya gidilmemesine, yalnız mevcut ağaçlardan ürün alınabileceğine” karar verildiği anlaşılmakla;
Suça konu taşınmazın, sanık A.’nin kardeşi C.. E.. tarafından 07/08/2007 tarihinde satın alındığı, tapu kaydının beyanlar hanesine “1. derece sit alanıdır” şerhinin 06/03/1997 tarihinde konulduğu, ayrıca Germencik Belediyesi tarafından düzenlenen 27/01/1997 tarihli “hoparlör duyuru tutanağı” na göre, Magnesia Antik Kenti 1. derece arkeolojik sit alanının, belediye hoparlörü ile duyurulmak ve aynı zamanda belediye duyuru tahtasına asılmak suretiyle ilan edildiği, kaldı ki sanık A..’nin de, taşınmazın içerisinde bulunduğu bölgenin niteliğini bildiğini söylediği, bu bakımdan, suça konu taşınmazın çevresine beton direklere bağlanan kafes tel çekip, alan girişine çelik konstrüksiyondan yapılmış bir kapı yerleştirerek ve taşınmazı kısmen tesviye edip sekiler oluşturarak fiziki müdahale gerçekleştiren sanık A.. yönünden atılı suçun unsurlarının oluştuğu;
Taşınmazın 1/3 hissesinin sanık T..babası A..A.. Ü. tarafından 02/03/1990 tarihinde satın alındığı, bölgenin 1. derece arkeolojik sit alanı olarak tescil edilmesinin ise 10/04/1991 tarihinde gerçekleştiği, tapu kaydına sit şerhinin, satın alma tarihinden sonra 06/03/1997’de düşüldüğü ve sanık T..in sit ilanının yapıldığı Germencik ilçesinde değil de İzmir ilinde ikamet ettiği, bununla birlikte, adı geçen sanığın aşamalardaki savunmalarında, babasına ait taşınmaz ile kendisinin ilgilendiğini, suça konu zeytin fidanlarının kendisi tarafından dikildiğini söylediği, sanığın eylemini tespit eden 09/04/2009 tarihli müze uzman raporunda, ören yeri görevlilerinin uyarılarına rağmen arazi sahibinin fidan dikim işini sürdürdüğünün öğrenildiği hususuna yer verildiği, sanığın da 09/07/2010 tarihli celsede yaptığı savunmada, geçen sene taşınmaza ait tapu kaydını aldığında, beyanlar hanesinde sit şerhinin bulunmadığını beyan ettiği, ancak, Germencik Tapu Sicil Müdürlüğünce suça konu taşınmaza ilişkin olarak gönderilen tüm tapu kayıtlarında, 1. derece arkeolojik sit şerhinin 06/03/1997 tarihinde konulduğunun görüldüğü, bu bakımdan savunmasının aksine sanık T..in de bölgenin niteliğini bildiğini kabul etmek gerektiği, dolayısıyla, yukarıda sözü edilen ilke kararına aykırı olarak 1. derece arkeolojik sit alanı içerisindeki tümülüs üzerine yeni zeytin fidanları dikmek suretiyle alana fiziki müdahalede bulunan sanık T.. yönünden de atılı suçun unsurlarının oluştuğu, açıklanan nedenlerle her iki sanığın “sit alanına izinsiz fiziki müdahalede bulunma” suçundan mahkumiyetlerine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, ayni ve şahsi haklara dayanarak taşınmazı kullanan sanıkların, koruma ve değer arttırma amacıyla gerçekleştirdikleri eylemler bakımından suç kastlarının bulunmadığı gerekçesiyle beraatlerine karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, bu nedenlerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince, sanıkların beraatlerine ilişkin hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 13/11/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.