Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/25948 E. 2014/20036 K. 16.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/25948
KARAR NO : 2014/20036
KARAR TARİHİ : 16.10.2014

Tebliğname no : 12 – 2012/256913
Mahkemesi : Lüleburgaz 2. Asliye Ceza Mahkemesi
Karar tarihi : 14/02/2012
Numarası : 2011/125-2012/75
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık

2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Katılan vekilinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanığın, Edirne Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 10/02/1994 tarih ve 1735 sayılı kararı ile sınırları belirlenen Sokullu Külliyesi koruma alanı içerisindeki anıt eser olarak tescilli Sokullu Külliyesi Arastası’nda mevcut iş yerinde izin almaksızın cephe doğramasını alüminyum, yer döşemesini seramik malzeme ile yenilemek ve baca yapmak suretiyle atılı suçu işlediğinin iddia olunduğu, sanığın aşamalarda verdiği benzer ifadelerde, babasının vefatından sonra izale-i şüyu yoluyla suça konu taşınmazın mülkiyetini edindiğini, taşınmazı satın aldığında bacasının bulunduğunu, ön cephedeki çerçevelerin demir ve alüminyum karışımı olup, yerdeki kalebodur fayansların ise kırık durumda olduğunu, yaklaşık beş yıl önce çerçeveleri ve yer döşemelerini yenilettiğini, kendisi tarafından satın alındığında taşınmazın tarihi eser özelliği bulunmadığından, binanın özgün halini değiştirecek bir müdahale gerçekleştirmediğini beyan ettiği, E.. M..nce soruşturma aşamasında gönderilen 21/12/2010 tarihli cevabi yazıda, yapılan arşiv araştırması sonucu, Sokullu Külliyesi Arastası’nda bulunan taşınmazların izinsiz müdahaleden önceki hallerinin ne şekilde olduğuna dair resim, kroki gibi herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanılmadığının belirtildiği, olay yerindeki keşfe katılan inşaat bilirkişisinin raporunda da, suça konu eserin izinsiz müdahaleden önceki hali bilinmediğinden, sanık tarafından gerçekleştirilen fiilin, yapının özgün niteliğini kaybetmesine neden olup olmadığı hususunda kesin bir tespitte bulunulamayacağının, zira, diğer taşınmazlarda da benzer işler yapıldığından genel bir durum oluştuğunun ifade edildiği, mevcut delil durumu değerlendirildiğinde, sanığın, yargılamaya konu müdahaleler ile tescilli kültür varlığına zarar verip vermediği, varlığın orijinal yapısını bozup bozmadığı belirlenemediğinden, “kültür varlıklarına kasten zarar vermek” suçunun oluştuğundan söz edilemeyeceği;
Ancak sanığın, Sokullu Külliyesi koruma alanı içerisinde kalan tescilli bir taşınmaz üzerinde izin almaksızın inşai müdahale gerçekleştirdiği, bu bakımdan olay irdelendiğinde, Sokullu Külliyesi koruma alanı sınırlarının, 10/02/1994 tarih ve 1735 sayılı kurul kararı ile belirlenmiş olduğu, dosya içerisinde mevcut tapu kaydına göre sanığın suça konu taşınmazı 01/08/1988 tarihinde satın aldığı ve savunmasında, taşınmazının koruma kapsamında kaldığını bilmediğini beyan ettiği, tapu kaydının beyanlar hanesinde 08/01/1991 ve 25/02/1992 tarihli tescil şerhleri bulunmakla birlikte, 10/02/1994 tarihli kararın tapu kütüğüne işlendiğine dair bir açıklama yer almadığı, diğer yandan, yukarıda sözü edilen bilirkişi raporunda, suça konu fiillerin “basit tamir ve tadil” niteliği taşıdığı belirtildiği halde, yapılış zamanlarına yönelik bir tespitte bulunulmadığı anlaşılmakla; sanığın, taşınmazı satın aldıktan sonra, tapu kaydındaki korunması gerekli kültür varlığı şerhlerini görecek şekilde tapuda işlem yapıp yapmadığının, Sokullu Külliyesi koruma alanı sınırlarının belirlendiği 10/02/1994 tarih ve 1735 sayılı kurul kararının, külliye içerisindeki iş yeri sahiplerine duyurulup duyurulmadığının araştırılması, olay yerinde yeniden keşif icra edilerek, kullanılan malzemelerin cinsi, yıpranma durumu gibi teknik özellikler değerlendirilmek suretiyle iddianamede açıklanan eylemlerin yapılış zamanlarının her türlü şüpheden uzak biçimde belirlenmesi ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeksizin, eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm tesisi,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 16/10/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.