Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/25740 E. 2014/20672 K. 22.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/25740
KARAR NO : 2014/20672
KARAR TARİHİ : 22.10.2014

Tebliğname no : 12 – 2012/285595
Mahkemesi : Marmara Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 06/06/2012
Numarası : 2010/58 – 2012/91
Suç : Taksirle öldürme

Taksirle öldürme suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin, hükmedilen cezanın on yıl hapis cezasından aşağı olması nedeniyle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 318 ve 5271 sayılı CMK’nın 299. maddeleri gereğince reddine karar verilerek yapılan incelemede;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksir, 5237 sayılı TCK’nın 22/2. maddesinde “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi” şeklinde tanımlanmıştır. Toplumsal yaşamda belli faaliyetlerde bulunan kimselerin başkalarına zarar vermemek için bir takım önlemler alması ve bazı davranış kurallarına uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bu kurallar toplum olarak yaşama zorunluluğundan doğabileceği gibi, Devletin müdahalesiyle de ortaya çıkabilmektedir. Taksirli suç bu kuralların ihlal edilmesi sonucu belirir, fail tedbirli ve öngörülü davranmamış olduğu için cezalandırılır. Bu bakımdan sorumluluğun nedeni, öngörebilme imkân ve ödevinin varlığına rağmen sonuca iradi bir hareketle neden olmaktan kaynaklanmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 25.03.2008 tarih ve 43-62; 01.02.2005 tarih ve 213-3; 23.03.2004 tarih ve 12-68; 09.10.2001 tarih ve 181-204; 21.10.1997 tarih ve 99-202 sayılı kararları başta olmak üzere, birçok kararında da vurgulandığı üzere, öğretide ve uygulamada taksirin unsurları;
1- Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
2- Hareketin iradiliği,
3- Neticenin iradi olmaması,
4- Hareketle netice arasında nedensellik bağının bulunması,
5- Neticenin öngörülebilir olmasına rağmen öngörülmemiş olması, şeklinde kabul edilmektedir.
Bilinçli taksir ise 5237 sayılı TCK’nın 22/3. maddesinde, “kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi” olarak tanımlanmıştır. Taksir ile bilinçli taksir arasındaki ayırıcı ölçüt taksirde failin öngörülebilir nitelikteki neticeyi öngörmemesi, bilinçli taksir halinde ise bu neticeyi öngörmüş olmasıdır.
Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü halde istenmemiştir. Gerçekten neticeyi öngördüğü halde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin tehlike hali, bunu öngörmemiş olan kimsenin tehlike hali ile bir tutulamaz; neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun, bu neticeyi meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür.
Tüm açıklamalar çerçevesinde;
Ölenin kuyu açma ve inşaat işleri yaptığı, sanık ile sanığa ait zeytinlikte kuyu açmak için anlaştıkları, ölenin çalışırken, kendisine ait olup asansör olarak tabir edilen ve elektrikle çalışan, kuyuya insan ve araç gereç indirip çıkarmakta kullanılan bir araç kullandığı, olay günü ölen, kuyuda asansör içerisinde çalışırken, sanık ve tanık H.. T..’e kendisini yukarı çekmesini söylediği, sanığın, asansörü çalıştıran butona basarak öleni yukarı çekmeye çalıştığı sırada, asansörün halatına elektrik akımı gelmesiyle, sanığa asansörü durdurmasını söylediği, halatı bıraktığı ve kuyu duvarına dayandığı, sağ ayağının ise asansör haznesi içinde bulunduğu, sanığa asansörü çalıştırmaya kalkarsa kuyuya düşeceğini söylemesine rağmen, sanığın, öleni çıkarmak için asansörü çalıştırması üzerine ölenin kuyuya düştüğü ve kaldırıldığı hastanede öldüğü anlaşılmış ise de; tanık H.. T..’in aşamalardaki beyanına göre, ölenin çalışırken kullandığı asansörde elektrik kaçağı olduğu, bunu bilmesi gereken ve tedbir alması gereken kişinin ölenin kendisi olduğu, sanığın, öleni kurtarmak için panikleyerek asansörü çalıştırmasının, sanığın taksirli hareketi olduğu, yukarıdaki açıklamalar ışığında ve Dairemizin yerleşik içtihatlarına göre, sanığın bilinçli taksirle hareket ettiğinin kabul edilemeyeceği değerlendirilmiş olup, mahkemece, sanığın eylemin bilinçli taksirle işlendiğinin kabulü ile, dosya kapsamına uygun olmayan gerekçelerle, hakkında TCK’nın 22/3. maddesi tatbik edilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 22.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.