Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/24730 E. 2014/10798 K. 05.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/24730
KARAR NO : 2014/10798
KARAR TARİHİ : 05.05.2014

Tebliğname No : 12 – 2012/223980
Mahkemesi : Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 30/05/2012
Numarası : 2010/1079-2012/286
Suç : Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması

Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçundan sanığın beraatine ilişkin hükümler, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Şikayete konu haberin yayınlandığı “Anadolu’da Vakit” gazetesinin günlük süreli yayınlardan olduğu, 5187 sayılı Basın Kanununun, hükümden sonra 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun 77. maddesiyle yapılan değişiklikten önceki 26/1. maddesi gereğince, günlük süreli yayınlarla işlenen suçlarda kamu davasının 2 ay içinde açılması gerektiği ve dava açma süresinin hak düşürücü nitelikte olduğu, şikayetçinin 24.09.2010 havale tarihli dilekçesiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat etmesi sonucunda iddiaya konu suçu oluşturan fiilin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından öğrenildiği, şikayete konu habere ilişkin gazete nüshasının daha önce Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edildiğine dair bir iddia da ileri sürülmediği nazara alındığında, 15.08.2010 tarihli haberle ilgili 22.11.2010 tarihinde düzenlenen ve 23.11.2010 tarihinde mahkemece kabul edilen iddianameye dayalı olarak açılan kamu davasının Basın Kanununda öngörülen 2 aylık süre içerisinde açıldığı ve kovuşturma koşulunun gerçekleştiği gözetilerek yapılan incelemede:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak,
1- Dosya kapsamına göre; Yargıtay 2. Ceza Dairesi üyesi olan katılan ile aynı yüksek yargı organında görev yapan bir üyenin, katılanın makam odasında, adli ve idari yargı hâkim ve Cumhuriyet savcılarının görev yerlerinin belirlenmesi ile ilgili hazırlığı devam eden bir kararname hakkındaki açıklamalarını ve katılanın Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun bir üyesine yönelik hakarete varan sözlerini içeren gizlice kaydedilmiş konuşmalarının, www.dailymotion.com adlı internet sitesinde yayınlanmasını müteakip, sanığın sorumlu müdürü olduğu Anadolu’da Vakit Gazetesinin 15.08.2010 tarihli nüshasının 13. sayfasında, “Yarsav’ı ele veren diyaloglar” başlığı altındaki haberle birlikte metin olarak yayınlandığı olayda,
Sanığa isnat edilen kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçu, TCK’nın dokuzuncu bölümündeki özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlardan olup, salt gazetecilik mesleğini icra etmek, meslek mensubuna, kişilerin özel hayatlarına koşulsuz ve sınırsız şekilde müdahalede bulunma hakkı vermez. Bilinmesinde kamu yararı olan bir bilgiye ulaşmak saikiyle hareket edilmesi ya da tesadüfen böyle bir bilginin öğrenilmiş olması halinde dahi bu sonuç değişmez. Aynı şekilde; Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar, milletvekilleri, politikacılar, bürokratlar, diplomatlar, bilim adamları, sanatçılar, sporcular gibi içinde bulundukları konum, mesleki faaliyetleri veya görevleri nedeniyle kamuoyu tarafından tanınan kişilerin, özel hayatlarının dokunulmaz ve gizli alanlarının, toplumda yer alan diğer kişilere oranla, daha sınırlı olması, bu kişilerin özel hayatlarına, ağır, ölçüsüz ve haksız müdahalede bulunulabileceği anlamına gelmez. Aksinin kabulü, kişilerin özel hayatlarını, Anayasal ve yasal korumadan yoksun bırakır. Basın ve yayın organları; bilgi edinme, bilgiyi yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını kullanırken ve habere ulaşmada, kamu yararını gözetmek zorunda oldukları gibi, haber içeriğinin görünür gerçeğe uygun ve güncel olup olmadığını özenle irdelemek, haberin verilişinde tahkir edici bir dil kullanmayıp, ölçülülük ilkesine de uygun davranmak mecburiyetindedirler.
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosyada, haber içeriğinin görünür gerçeğe uygun ve güncel olduğu kabul edilebilir ise de, konuşanların mesleği ve yasa dışı faaliyetlerle kaydedildiği sabit olan konuşmanın gerçekleştiği mekan dikkate alındığında, mesai arkadaşı olan iki kişinin dedikodu mahiyetindeki açıklamalarının ifşa edilmesinde kamu yararı bulunmadığı gözetilmeden; ayrıca, katılanın bilgisi dışında kaydedilen konuşmalarının, sanık tarafından kaydedilmemiş ve daha önce farklı bir internet sitesinde yayınlanmış olmasının, sanığa, katılanın rızasına aykırı şekilde yasal olmayan ses kaydını tekrar ifşa etme hakkı vermeyeceği ve alıntı yapan sanığın hukuki sorumluluğunun devam ettiği de nazara alınmadan, sanık hakkında TCK’nın 133/1. maddesinde tanımlanan kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçundan CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince beraat, aynı Kanunun 133/3. maddesindeki kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçundan mahkumiyet hükmü kurulması yerine, yasal ve yerinde olmayan gerekçelere dayalı olarak, yazılı şekilde beraat kararı verilmesi, kanuna aykırı,
2- Karardan sonra 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinin, “31/12/2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı; a) Soruşturma evresinde, 04/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davasının açılmasının ertelenmesine, b) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine, c) Kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükmünün infazının ertelenmesine, karar verilir.” hükmü gereğince, sanığın hukuki durumunun yeniden tayin ve takdirinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 05.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.