YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/24713
KARAR NO : 2014/1778
KARAR TARİHİ : 28.01.2014
Tebliğname no : 12 – 2012/225222
Mahkemesi : Tarsus 1. Ağır Ceza Mahkemesi
Tarihi : 24/05/2012
Numarası : 2012/52 – 2012/182
Dava : Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat
Davacının tazminat talebinin reddine ilişkin hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Yapılan yargılamaya, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, gösterilen gerekçeye ve uygulamaya göre; davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Amacı maddi gerçeği ortaya çıkarmak olan ceza yargılamasında, bazı koruyucu tedbirlere başvurulması gerekebilir. Bu tedbirler, muhakemenin yapılabilmesi açısından, şüpheli ya da sanığın hazır bulundurulması veya delillerin karartılmasını önlemeye yönelik olabileceği gibi, daha sonra verilecek hükmün yerine getirilmesini sağlamaya yönelik de olabilir. Bu amaçları gerçekleştirmek üzere, kişiler hakkında gözaltına alma, yakalama veya tutuklama, eşyalar yönünden ise elkoyma tedbirine başvurulabilir. Koruma tedbirleri kavramı içinde yakalama, gözaltına alma, tutuklama, arama ve el koyma, adli kontrol, gizli soruşturmacı ve teknik araçlarla izleme ve telekomünikasyon yoluyla iletişimin denetlenmesi konuları yer almaktadır. 466 sayılı Kanunda bu koruma tedbirlerinden yakalama, gözaltı, tutuklama tedbirlerinden kaynaklanan maddi ve manevi zararların tazmini düzenlenirken, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141. ve devamı maddelerinde yakalama, gözaltına alma, tutuklama, arama ve el koyma işleminden kaynaklanan maddi ve manevi zararların tazmini düzenlenmektedir.
Yakalama, şüphelinin, bir suç şüphesine dayalı veya kamu düzenini ilgilendiren bir hususa ilişkin olarak kolluk kuvvetleri tarafından ve istisnai durumlarda da diğer kişiler tarafından özgürlüğünün kısıtlanarak denetim altına alınmasıdır. CMK’nın 90. maddesinde düzenlenmiş bir koruma tedbiri, şüphelinin hakim kararı olmaksızın Cumhuriyet savcısı tarafından gözaltına alınması veya serbest bırakılmasına kadar kişi özgürlüğünün geçici olarak sınırlandırılmasıdır.
1412 sayılı CMUK’da ve 5271 sayılı CMK’da tanımı yapılmayan yakalama, 1 Haziran 2005 tarihli Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği’nin tanımlar başlıklı 4. maddesine göre: “Kamu güvenliğine, kamu düzenine veya kişinin vücut veya hayatına yönelik var olan bir tehlikenin giderilmesi için denetim altına alınması gereken veya suç işlediği yönünde hakkında kuvvetli iz, eser, emare ve delil bulunan kişinin gözaltına veya muhafaza altına alma işlemlerinden önce özgürlüğünün geçici olarak ve fiilen kısıtlanarak denetim altına alınmasıdır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Anayasa Mahkemesi, “yakalama” kavramını; “yakalama, kişi özgürlüğünün yargıç kararına dayalı olması zorunluluğu aranmaksızın geçici olarak ve genellikle tutuklama amacıyla polis tarafından kısıtlanması”olarak tanımlamıştır. Mahkeme’ye göre “yakalama bir yaptırım değil, belli bir yaptırımın ya da sağlık veya güvenlik önleminin uygulanmasına olanak sağlayan bir kurum, kişinin el altında bulundurulması zorunlu durumlar için kaçınılmaz bir önlemdir.”(26.11.1986, E.1985/8,K.1986/27)
AİHS’in, Özgürlük ve Güvenlik Hakkı’nı düzenleyen 5/1. fıkrası, herkesin kişi özgürlüğü ve güvenlik hakkı olduğunu belirttikten sonra, özgürlükten yoksun bırakma sebeplerini göstermektedir; bu fıkranın ikinci cümlesi önce bir özgürlükten yoksun bırakma için “hukuka uygunluk”(genel şart) aramaktadır. Bu sebepler “keyfi” olmamalıdır ve sözleşmede gösterilen sebeplere uygun olmalıdır. Bu sebepler Sözleşmenin 5/1,a-f bentlerinde yer almaktadır. Hukukun gösterdiği usullere uyulmadıkça ve sayılan istisnalar dışında hiç kimsenin özgürlüğünden yoksun bırakılamayacağını belirttikten sonra istisnalar arasında yakalamayı da belirtip, şöyle tanımlamıştır; “yakalama bir kimsenin suç işlediğinden makul şüphe duyulması üzerine veya suç işlemesini engellemek ya da işledikten sonra kaçmasını önlemek için, kendisini tutmayı gerektiren makul nedenler bulunması halinde, kendisini kanunen yetkili makamların önüne çıkarmak amacıyla hukuka uygun olarak gözaltına alma veya tutmadır.” Suçu işlemeden önce geçerli, makul şüphe, işlemesinden sonra ise kaçmasına engel olunamayacağı konusunda makul nedenlerin bulunması koşul olarak öngörülmüştür. (AİHS, md.5/1-c)
Yukarıdaki ilkeler doğrultusunda somut olay incelendiğinde; davacı hakkında, Gölbaşı (Ankara) Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/372 soruşturma sayılı dosyasında, Kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınan eşya hakkında hırsızlık ve Konut dokunulmazlığını ihlal etmek suçları nedeniyle Gölbaşı Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı, davacının 16.02.2011 – 09.05.2011 tarihleri arasında 85 gün süreyle tutuklu kaldığı mahkemenin 26.09.2011 tarih, 2011/94 Esas – 2011/324 Karar sayılı hükmü ile davacı, Kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınan eşya hakkında hırsızlık suçu nedeniyle 2 yıl, Konut dokunulmazlığını ihlal etmek suçu nedeniyle 7 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği ve hükmün sanık (davacı) müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay’a gönderilmiş olup temyiz incelemesinin henüz sonuçlanmadığının tespit edildiği,
Gölbaşı (Ankara) Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/372 soruşturma sayılı dosyasında yürütülmekte olan soruşturmaya esas olarak davacı hakkında 14.02.2011 tarihinde yakalama kararı talep edilmesi üzerine, Gölbaşı (Ankara) Sulh Ceza Mahkemesi tarafından 14.02.2011 tarihinde 2011/177 değişik iş sayılı kararı ile yakalama kararı çıkartılmıştır. Davacı hakkında çıkarılan yakalama emri üzerine 16.02.2011 tarihinde kolluk tarafından kanuna uygun olarak yakalanıp gözaltına alındıktan sonra, aynı gün çıkarıldığı Gölbaşı (Ankara) Sulh Ceza Mahkemesince 2011/9 Sorgu sayılı kararı ile tutuklanmıştır. Tutuklandığı gün Cumhuriyet Başsavcılığınca davacı hakkındaki yakalama emrinin kaldırılması talep edilmiş ve Gölbaşı (Ankara) Sulh Ceza Mahkemesi’nin 16.02.2011 tarih 2011/186 değişik iş sayılı kararı ile davacı hakkındaki yakalama kararı kaldırılmıştır. Gölbaşı (Ankara) Sulh Ceza Mahkemesi’nin 16.02.2011 tarih 2011/186 değişik iş sayılı kararı ile davacı hakkındaki yakalama kararının kaldırılmasına rağmen, Gölbaşı (Ankara) Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/216 sayılı ve 06.03.2012 tarihli yazı içeriğine göre, UYAP üzerindeki teknik arızadan dolayı davacı hakkındaki yakalama emrinin UYAP ortamından düşümünün sağlanamadığı, aksaklığın Gölbaşı Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/94 Esas sayılı dosyası üzerinden yazılan düzeltme talep formu ile Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Daire Başkanlığınca düzeltildiği bildirilmiştir.
Davacının hukuki durumu bu kapsamda değerlendirildiğinde;
Ceza Muhakemesi Kanun’un 141/1-a maddesi ile “Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilenler” için tazminat ödenmesi kabul edilmiştir. Hakkındaki yakalama kararı Gölbaşı (Ankara) Sulh Ceza Mahkemesi tarafından 16.02.2011 tarih 2011/186 değişik iş sayılı kararı ile kaldırılan ancak UYAP ortamından yakalama kaydı düşümü sağlanamayan bu şekilde diğer adli birimler ve UYAP ile entegre şekilde çalışan emniyet kayıtlarına göre hakkında yakalama kararı bulunduğu görünen davacının, kaldırılmış olan yakalama kararına istinaden, tahliye edildiği 09.05.2011 tarihinde Sincan Cumhuriyet Başsavcılığınca cezaevinden çıkar çıkmaz gözaltına alındığı, 10.05.2011 tarihinde yakalama emrinin kaldırılması nedeniyle serbest bırakıldığı, bu suretle bir gün süreyle gözaltında kaldığı, 19.07.2011 tarihinde Tarsus Emniyet Müdürlüğünce yakalandığı, yakalama emrinin kaldırılması yazısı uyarınca serbest bırakıldığı ancak gözaltına alınmadığı, 02.10.2011 tarihinde İzmir Emniyet Müdürlüğünce yakalandığı, aynı gün yakalama emrinin kaldırılması yazısı uyarınca serbest bırakıldığı burada da gözaltına alınmadığı, 15.12.2011 tarihinde Esenler İlçe Emniyet Müdürlüğünce yakalandığı, aynı gün yakalama emrinin kaldırılması yazısı uyarınca serbest bırakıldığı, gözaltına alınmadığı, aynı şekilde 12.01.2012 tarihinde Tarsus İlçe Emniyet Müdürlüğünce yakalandığı burada gözaltına alındığı ve adliyeye sevk edilmesinin ardından yakalama emrinin kaldırılması yazısı uyarınca serbest bırakıldığı ve son olarak 17.01.2012 tarihinde yine Tarsus İlçe Emniyet Müdürlüğünce yakalandığı burada yine gözaltına alındığı ve adliyeye sevk edilmesinin ardından yakalama emrinin kaldırılması yazısı uyarınca serbest bırakıldığı anlaşılmıştır.
Gerekçe ne olursa olsun, bir kamu hizmeti sayılan adalet hizmetini yürüten kamu görevlilerinin eylem ve işlemlerini başta Anayasa ve temel hukuk kurallarına göre kişi hak ve özgürlüklerine azami oranda uyularak yürütmesi gerekmektedir. Sonuçta davacı UYAP ortamında hiçbir dahli olmadığı teknik sorunlar nedeniyle bir adli işlem sırasında yapılan hata sonucu, hakkında sistemden kaldırılmayan yakalama kararına istinaden, 09.05.2011 – 17.01.2012 tarihleri arasındaki yaklaşık 8 aylık dönem içerisinde Ankara, İzmir, İstanbul illerinde 1’er ve Tarsus ilçesinde 3 kez olmak üzere, tahliye edildiği gün de dahil olmak üzere, değişik tarihlerde toplam 6 defa yakalanmış bu yakalamalardan 3 tanesinde de gözaltına alınmıştır.
Tazminat davasına dayanak teşkil eden Gölbaşı (Ankara) Asliye Ceza Mahkemesinin ceza dava dosyasında davacı hakkında mahkumiyet hükmü verilmiş olsa bile, davacı hakkında çıkartılan yakalama kararının mahkemece kaldırılmasına rağmen sistem kayıtlarının kapatılmaması veya düzeltilememesi nedeniyle, tahliye edilmesinden itibaren müteaddit defalar yakalanmak suretiyle aynı mağduriyeti yaşamıştır.
Davacının talebi konusunda bir karar verilebilmesi için, yapılacak araştırma; yakalanan davacının hangi yakalama kararı dayanak gösterilerek yakalandığını ve/veya gözaltına alındığını saptamaktan ibaret olup, talebinin tazminat istemine dayanak oluşturan ceza davasının sonucuyla verilecek hükümle veyahut verilen hükmün kesinleşmesi ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Bu nedenle davacı hakkında 09.05.2011 – 17.01.2012 tarihleri arasında toplamda 6 defa gerçekleşen yakalama ve 3 defa gerçekleşen gözaltı işlemlerinin hukuka aykırı olduğu belirlenip yargılamaya devamla tazminat talebi hakkında bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden “ tutuklamaya konu dosyanın henüz kesinleşmediği gibi davacının beraatiyle de sonuçlanmadığı, dolayısıyla tazminat koşullarının oluşmadığı” şeklindeki yetersiz gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, davacı vekilinin eksik inceleme ile hüküm kurulduğuna ilişkin temyiz itirazı bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeplerden 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince, isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 28.01.2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.