Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/24238 E. 2014/17371 K. 09.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/24238
KARAR NO : 2014/17371
KARAR TARİHİ : 09.09.2014

Tebliğname no : 12 – 2013/20041
Mahkemesi : Bakırköy 23. Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 18/10/2012
Numarası : 2007/3883 – 2012/1603
Suç : Taksirle öldürme

Taksirle öldürme suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık müdafinin duruşmalı inceleme isteminin, hükmün niteliğine göre koşulları bulunmadığından, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 318 ve 5271 sayılı CMK’nın 299. maddeleri gereğince reddine karar verilerek yapılan incelemede;
Sanığın katılanın zararını gidermediği anlaşılmakla, tebliğname’de yer alan CMK’nın 231. maddesinin değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiğine ve kusur durumuna ilişkin, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanığın kadın doğum uzmanı olarak görev yaptığı hastanede,ölenin üçüncü kez sezeryan yoluyla doğum yaptığı ameliyat sonrası ölenin uyanamaması nedeniyle ikinci kez ameliyata alındığı ancak intraoperatif (ameliyat esnasında) meydana gelen kanama ve gelişen komplikasyonlardan dolayı ölümün gerçekleştiği olayda, Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulunca düzenlenen 10.09.2012 tarihli raporda, ameliyat seyri ve plasentanın çıkarılmasının akabinde gelişen tansiyon düşüklüğü ve hastaya verilen kristaloid, kolloid tam kan miktarları ile anestezi belgesindeki- vital bulguların takibi ile hastanın uyandırılması sonrası femoral arterden alınan hemoglobin sonucunun 1,78, Hct 4,38 olduğu da dikkate alındığında hastada ani bir kan kaybının meydana geldiği ve her ne kadar plasentaya ait histopatoloji raporu olmamakla birlikte ameliyat raporu göz önüne alındığında, bunun da uterus duvarları içine kadar giden plasental anomaliden kaynaklanmış olabileceği, böyle bir durumda aşırı kanamanın kaçınılmaz olduğu; ameliyat ekibinin de anestezi ekibinin uyarısı ve hastanın tansiyon düşmesine bağlı çok miktarda kolloid, kristaloid taze donmuş plazma ve kan verilmesine rağmen tansiyonun normale yükselmemesini de dikkate alıp kanamanın orjinine yönelik zamanında gerekli araştırmayı yapması gerektiği halde bunu yerine getirmeyen sanığın eyleminin tıp kurallarına uygun olmadığı ve alt düzeyde tali kusurlu olduğunun belirtildiği ancak, ölümün plesantal anomaliden kaynaklanmış olabileceği kanamanın orjinine yönelik gerekli müdahale zamanında yapılsa bile ölümün yüksek
ihtimalde gerçekleşeceği bildirildiğinden, sanığın olay nedeniyle tıbbi açıdan kusurlu bulunup bulunmadığı eksik veya hatalı davranışı ile ölüm arasında illiyet bağı kurulup, kurulamayacağının tespiti açısından önceki raporlar da irdelenecek şekilde Adli Tıp Genel Kurulu’ndan rapor alınmasından sonra, sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi,
Kabule göre de;
1-5237 sayılı TCK’nın 50, 51. maddelerinin sanık hakkında uygulanıp uygulanmamasına karar verilirken, sanığın kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlık ve suçun işlenmesindeki özellikler nazara alınarak, dosyaya yansıyan bilgi ve kanıtlar isabetle değerlendirilip, denetime olanak verecek ve somut gerekçeler de gösterilmek suretiyle takdir hakkının kullanılması gerektiği bir kişinin ölümü ile sonuçlanan olayda alt düzeyde tali kusurlu olup, dosyaya yansıyan olumsuz bir davranışı belirlenemeyen ve sabıkası da bulunmayan sanığın, yargılama sürecindeki davranışları olumlu değerlendirilerek cezasında takdiri indirim uygulanmış olması karşısında çelişki oluşturacağı düşünülmeden ve eyleminde bilinçli taksirin koşullarının bulunmaması nedeniyle hükmolunan hapis cezasının uzun süreli olmasının adli para cezasına çevrilmesine engel oluşturmayacağı da nazara alınmadan, “Sanığa verilen hürriyeti bağlayıcı cezanın niteliği, suçun işleniş şekli, nazara alınarak sanık hakkında 5237 Sayılı TCK.nun 50. ve 51.maddelerinin uygulanmasına yer olmadığına,” şeklindeki; sanığın olumlu kişilik özelliklerine, yargılama sürecindeki davranışlarına, olayın oluş şekli ve sonuçlarına, dosya kapsamına uygun düşmeyen, soyut ve yasal olmayan gerekçelerle sanığa hükmolunan uzun süreli hapis cezasının TCK’nın 51. maddesinde düzenlenen erteleme ve TCK’nın 50/1. maddesinde belirtilen tedbirlere çevirme hükümlerinin uygulanmamasına karar verilmesi,
2- 5237 sayılı TCK’nın 53/1. maddesindeki hak yoksunluklarının taksirli suçlarda uygulama olanağı bulunmadığı gözetilmeden anılan madde ile hak yoksunluğuna hükmedilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA 09.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.