Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/2401 E. 2013/3674 K. 19.02.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/2401
KARAR NO : 2013/3674
KARAR TARİHİ : 19.02.2013

Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık
Hüküm : Beraat

2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanıkların beraatlerine ilişkin hüküm, müşteki vekili ile üst Cumhuriyet Savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Müşteki Kültür ve Turizm Bakanlığı’na duruşma günü bildirilmediğinden, 5271 sayılı CMK’nın 260. maddesi uyarınca katılan sıfatını alabilecek surette suçta zarar gören sıfatıyla temyiz hakkının bulunduğu kabul edilerek, suçtan zarar gördüğü anlaşılan ve hükmü temyiz etmek suretiyle katılma iradesini ortaya koyan müşteki Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 5271 sayılı CMK’nın 237/2. maddesi uyarınca davaya katılmasına karar verilmek suretiyle yapılan incelemede;
Suç tarihinde, 2863 sayılı Kanunun 6. maddesi kapsamında korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı niteliğinde bulunmayan, sit alanı olarak tespit ve tescil kaydı olmayan, Sürmene ilçesi, Zeytinli mahallesi, eski kilise mevkiinde izinsiz kazı yapıldığının ihbarı üzerine, olay yerine intikal eden jandarma görevlilerinin sanıkları suç üstü yakaladıkları, eski kilise kalıntısına 30 metre mesafede bulunan suça konu yerde 3-3.5 metre derinliğinde, 1.5 metre genişliğinde çukur kazıldığı, çukur içerisinde adli emanette kayıtlı bulunan aletlerin ele geçirildiği, sanıkların aşamalarda alınan değişmeyen savunmalarında, sanık …’nün bir akrabasının arazisinde su kuyusu kazmak istemesi üzerine, suç tarihinde hep birlikte dava konusu yerde kazı yaptıklarını, kesinlikle define aramadıklarını beyan ettikleri, Zeytinli mahalle muhtarı tanık …’ın ise sanıkların su kuyusu açmak için muhtarlığa müracaat etmediklerini, ancak mahallelinin su sıkıntısı olduğunu, sanıklar dışındaki mahalle sakinlerinin de su bulmak için kuyu kazdıklarını gördüğünü, yakın zamanda kendilerinin de bir sondaj yaparak su çıkardıklarını beyan ettiği anlaşılmış olup,
Sanık …’nün kazı yapılan arazinin akrabası olan …’ye ait olduğunu, bu kişinin yaptırdığı evin inşaatında kendisinin de çalıştığını, inşaatın su sıkıntısı olduğunu, bu amaçla arkadaşları olan diğer sanıklardan su kuyusu kazma hususunda kendisine yardımcı olmalarını istediğini beyan etmesi karşısında, sanığın savunmasında ismi geçen akrabasının tanık sıfatı ile beyanı alınarak, sanık …’den su kuyusu kazma hususunda istemde bulunup bulunmadığı, adı geçen sanığın su ihtiyacı giderilmek istenilen evin yapımında çalışıp çalışmadığı hususlarının tespiti ile keşfe katılan inşaat bilirkişisi tarafından düzenlenen raporda, kazı alanı ve çevresinde su sıkıntısı bulunduğu, bu nedenle yöre halkının gerek içme suyu
ve gerekse bahçe sulamalarında kullanılabilecek yeterli miktarda kaynak ve yüzeysel suların kısmende olsa biriktirme yapıları (depo-kuyu) inşa edilerek ihtiyaçlarını giderme çabası içerisinde oldukları, kuyu alanı yakınında bulunan iki katlı evin kuyunun yakınından geçen su hattı kotundan yüksekte olduğu, eve suyun akıtılabilmesi için kuyuya veya gömme depoya suyun toplanarak ancak pompajla eve iletilebilecek konumda bulunduğu, diğer taraftan kazılan alanın zemininin küskülük ve yumuşak kaya karışımı özelliğinde olması münasebeti ile kuyu inşa edilebilecek bir zemin yapısına sahip olduğu, bu tespitlere göre suça konu eski kilise mevkiinde kazılan kuyunun gerek konut ve arazilere içme suyu sağlama, gerekse bahçe sulama amaçlı olarak kazılmış olabileceği kanaatine varıldığının belirtilmesi, arkeolog bilirkişi raporunda ise, “kazı alanında yakalanan sanıkların diğer illerden gelmeleri, kazılan çukurun gerek ebatları ve gerekse iddia edildiği üzere su taşınması planlanan alana uzaklığı ve eğimi vesile ile su kuyusu olamayacağı, kiliseye olan mesafesi dikkate alındığında kazı yapılan alanın özellikle seçildiğinin aşikar olduğu, sanıkların eylemlerinin define aramak maksadıyla kazı yapan şahısların kriterleri ile birebir örtüştüğü, dava konusu yerde kaçak kazı yapılmış olabileceği” hususlarının tespit edilmesi karşısında, raporlar arasında mevcut çelişki giderilerek sanıkların hangi amaçla kazı yaptıkları hususu tereddüte mahal vermeyecek şekilde saptandıktan sonra hukuki durumlarının takdir ve tayini gerektiği gözetilmeksizin eksik kovuşturmaya dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, katılan vekili ile üst Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 19/02/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.