YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/23247
KARAR NO : 2014/16361
KARAR TARİHİ : 02.07.2014
Tebliğname No : 12 – 2013/226551
Mahkemesi :Demre Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi :26.11.2012
Numarası :2012/276 – 2012/170
Suç :Taksirle Öldürme
Taksirle öldürme suçundan sanığın mahkûmiyetine ilişkin hüküm, mahalli Cumhuriyet Savcısı, sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
A- Mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz isteminin incelenmesinde;
Cumhuriyet savcılarının nezdinde görev yaptıkları Asliye Ceza Mahkemesi kararlarına karşı, 5271 sayılı CMK’nın 260/2 ve 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 310. maddesi uyarınca tefhimden itibaren bir hafta içinde kanun yollarına başvuru hakkı mevcut iken, 14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanun’un 26. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen Geçici 3. maddesi ile 01.01.2014 tarihine kadar Asliye Ceza Mahkemesinde yapılan duruşmalara Cumhuriyet savcısının bulunmayacağı, ancak verilen hükümlere karşı kanun yollarına başvurabilmesi amacıyla dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderileceği hüküm altına alınmıştır. Üst Cumhuriyet savcıları ile mahalli Cumhuriyet savcılarının sulh ceza mahkemesi kararlarını 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 310. maddesi gereğince tefhim tarihinden itibaren bir ay içinde temyiz etmelerine ilişkin düzenlemeye kıyasen, asliye ceza mahkemelerinde Cumhuriyet savcısının Kanun gereği hazır bulunmadığı süreç içerisinde verilen kararlarda temyiz süresinin Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararıyla 1 ay olduğunun kabul edilmesi nedeniyle, 26.11.2012 tarihinde tefhim edilen hükme karşı 26.12.2012 tarihine kadar temyiz kanun yoluna başvurulması gerekirken, sürenin görüldü ile başlatılarak, 20.02.2013 tarihinde yapılan temyiz istemi süresinde bulunmadığından mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz isteminin 1412 sayılı CMUK’un 310 ve 317. maddeleri uyarınca REDDİNE, B- Sanık müdafii ve katılanlar vekilinin temyiz isteminin incelenmesine gelince;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin, bir nedene dayanmayan; katılanlar vekilinin ise eylemin kasten gerçekleştirildiğine, davaya bakmakla görevli mahkemenin ağır ceza mahkemesi olduğuna ve eksik incelemeye ilişkin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Olay günü, gündüz vakti, sanık, ölenle birlikte 15-16 kişilik bir arkadaş grubunun domuz avına çıktıkları, avlanma yapacakları bölgede birbirlerinden ayrıldıkları, sanık ve ölenin aynı grupta yer aldıkları, sanığın savunmasına göre, ölenin, avlanma yapılan bölgeyi çok iyi bildiği ve kendisine, durması gereken yeri tarif ettikten sonra yanından uzaklaştığı, 10-15 dakika sonrasında bir grup domuzun derenin yukarısından geçtiği, akabinde sanığın, çalılar arasında kıpırdanma fark edip ateş etmesi sonucunda ölenin hayatını kaybetmesine neden olduğu olay ile ilgili soruşturma ve kovuşturma aşamasında yapılan incelemelerde, sanık ile ölenin bulunduğu yer arasında 26,2 metre mesafe bulunduğu, ateş edilen yerden bakıldığında, aradaki çalılık ve ağaçlar nedeniyle ölenin bulunduğu yerin hiç gözükmediğinin tespit edilmesi nedeniyle, sanığın eyleminde bilinçli taksirin şartları gerçekleşmemiş ise de, taksirli suçlar açısından temel cezanın belirlenmesinde TCK’nın 61/1 ve 22/4. madde ve fıkralarında yer alan ölçütlerden olan failin kusuru, meydana gelen zararın ağırlığı, suçun işleniş biçimi ile suçun işlendiği yer ve zaman nazara alınmak suretiyle TCK’nın 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmolunması gerekirken, sanığın tam kusurlu olduğunun mahkemece de kabul edildiği somut olayda, alt sınır aşılarak hak ve nasafete uygun bir ceza yerine, asgari hadden ceza tayini,
2- Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 07/07/2009 tarih 2009/9-62-191 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, taksirli suçlar açısından temel cezanın belirlenmesinde TCK’nın 61/1. maddesinin (g) bendinde yer alan “failin güttüğü amaç ve saik” gerekçesine dayanılamayacağının gözetilmemesi,
3- Sanık hakkında tayin olunan adli para cezasının taksitlendirilmesine karar verilirken uygulama maddesinin gösterilmemesi ve infazı kısıtlayacak şekilde aylık taksit miktarlarının belirlenmesi,
4- Sanığın gözaltında geçirdiği sürenin 5237 sayılı TCK’nın 63. maddesi uyarınca cezasından mahsubuna karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
5- Gerekçeli karar başlığında suçun işlendiği zaman diliminin gösterilmemesi suretiyle CMK’nın 232/2-c maddesine aykırı davranılması,
Kabule göre de;
Sanık hakkında tayin olunan 1 yıl 8 ay hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi esnasında, adli para cezasının belirlenmesine esas tam gün sayısının 605 gün yerine, 600 gün olarak belirlenmesi suretiyle netice cezanın 12.100 TL yerine 12.000 TL olarak eksik belirlenmesi,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafii ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 02.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.