Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/21429 E. 2014/20148 K. 17.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/21429
KARAR NO : 2014/20148
KARAR TARİHİ : 17.10.2014

Tebliğname no : 12 – 2013/228347
Mahkemesi : Bozdoğan Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 27/03/2013
Numarası : 2010/78 -2013/56
Suç : Taksirle öldürme

Taksirle öldürme suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafi tarafından temyiz edilmekle, dosya incelendi gereği düşünüldü;
Yapılan yargılamaya toplanıp karar yerinde gösterilen delillere mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak;
23.11.2007 tarihinde kaldırımda baygın halde bulunan ve eşinin beyanına göre alkol tedavisi gören ölen için sağ alın bölgesinde kanama olduğundan kolluk tarafından 112 ambulansı çağırıldığı, sağlık ocağı nöbetçi doktoru olan sanığın ambulansta görevli doktor olduğu, ambulans formuna göre çağrının saat 18.12 de yapıldığı, düşme nedeniyle çağrıldığı, muayenede pupiller normal, deri normal, kan basıncı 120/60, Nb:78 düzenli, SS 24 düzenli, yolda alkollü olarak düşme basit kafa travması ön tanısına varıldığı ve pansuman yapıldığı, ölenin çağrılan ambulansla götürüldüğü sağlık ocağında poliklinik kayıtlarına göre alkolmetre ile yapılan ölçümde 1.34 promil alkollü olduğu tespit edilerek basit kafa travması tanısına varıldığı ve pansuman yapıldığı, kolluk görevlilerinin beyanlarına göre ölenin ilk bulunduğunda ve sağlık ocağına getirildiğinde şuuru kapalı olmasına rağmen sağlık ocağında biraz bekletildikten sonra ismini söyleyebilecek duruma geldiği, daha önceden de alkol ve birlikte ilaç kullanma öyküsünün bulunduğu, yine kolluk görevlilerinin beyanlarına göre sanığın kendilerine, ölenin daha önce bu tür alkole bağlı rahatsızlıklar yaşadığını ve alkol bağımlısı olduğunu belirterek tıbben yapacak bir şey olmadığını, ailesine teslim edilerek istirahat etmesi gerektiğini söylemesi üzerine, 18.45’de sanık doktorun cep telefonundan aynı apartmanda oturduğu için tanıdığı ölenin kayınbiraderi aranarak ve kendisine ölenin şarhos olduğu söylenerek kendisinden öleni evine götürmesinin istendiği, sanık doktorun da imzasının bulunduğu kolluk tutanağına göre ölenin yakınında bulunan el çantasının içinde 5 kalem anti depresan ilacın bulunduğunun kolluk görevlileri ile sanık tarafından tespit edildiği, sağlık ocağında geçen yarım saatlik zaman zarfında kişiye üflemek suretiyle alkolmetre ile ölçüm yapıldığı ve tansiyon ölçüldüğü, eve götürüldükten sonra eve çıkarılmayıp arabanın içinde üzeri battaniye ile örtülerek yatar vaziyette bırakıldığı, ifadelerde gece 23.00-24.00 civarlarında araç içerisinde kendine gelip gelmediği kontrol edildiğinde kendine gelmemiş olduğunun görüldüğü, sabah 08.00 da araç içinde paspas üzerinde kanlı kusmuk ile ölü olarak bulunması üzerine saat 11.40 da yapılan otopside alınan kanda 256 mg/dl etil alkol ve 5000 ng/ml benzodiazepin etken maddeli ilaç tespit edildiği, Adli Tıp Kurumu raporlarına göre, ölümünün kanında saptanan Etil alkol alımı (256 mg/dl) ve Benzodiazepin etken maddeli ilacın (fatal doz:5000 ng/ml) birlikte alınmasına bağlı birlikte toksik etkileri sonucunda meydana geldiğinin anlaşıldığı, ölenin eşinin ve kayınbiraderinin beyanlarına göre ölen sağlık ocağında kayınbiraderine teslim edildiğinde ve eve getirildiğinde şuuru kapalı olup koma halinde olduğu ve kendinde olmadığı, yine olay sırasında sanık ile aynı ambulansta görevli olan acil tıp teknisyeni Y.. I..’ın ön inceleme sırasında alınan ilk beyanlarına göre ölenin şuuru kapalı bir şekilde yakınına teslim edildiği, tüm bu tespitler ile, Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu’nun raporunda da, kişinin hastaneden taburcu edildikten otopsi yapılarak kimyasal inceleme için kan alımına kadar geçen sürede dikkate alındığında, ölümünün almış olduğu alkol ve ilacın müşterek etkisine bağlı zehirlenme sonucu meydana gelmiş olduğunun ve sağlık ocağına getirildiğinde alkol aldığı ve şuurunda bulanıklık olduğu anlaşılan kişinin müşahadeye alınarak hidrasyon tedavisi uygulanmaması veya sevk edilmemiş olmasının eksiklik olduğunun belirtilmesi birlikte değerlendirildiğinde, ölenin getirildiği sağlık ocağında yapılan alkol ölçümüne göre 134 promil alkollü olduğunun tutanaklar ile tespit edilmesine göre, sanığın ölende tespit edilen alkol miktarı itibariyle ölenin 134 promil alkollü olduğunu düşünerek yapması gereken tıbbi işlem ve müdahalelerin neler olduğu, bu işlemleri yapması halinde ölenin kurtulma imkanının bulunup bulunmadığı, dosya içeriğine göre, sanığın, alkol tedavisi gördüğünü bildiği ölene karşı gerçekleştirdiği tıbbi tedavinin yeterli olup olmadığı, ölümün tek başına sanığın eylemi sonucu meydana gelip gelmediği hususlarının tereddüte yer vermeyecek şekilde net bir biçimde saptanması, sanığın takip ve kontrollerde bir ihmalinin bulunup bulunmadığı hususlarında gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, sanığın olay nedeniyle tıbbi açıdan kusurlu bulunup bulunmadığının tespitine ilişkin olarak önceki raporlarda irdelenecek şekilde gerekli görüldüğü takdirde Yüksek Sağlık Şura’sı ile Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’ndan rapor alınmak suretiyle sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde arar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 17.10.2014 tarihinde sonuçta oybirliğiyle gerekçede oyçokluğuyla karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ:

Sağlık ocağına getirildiğinde alkol aldığı ve şuurunda bulanıklık olduğu anlaşılan, geçmiş hikayesi ve el çantasının içinde beş kalıp anti deprasan ilaç bulunması nedeniyle, alkolle birlikte anti depresan ilaç kullandığının kabulü gereken ölenin, müşahadeye alınarak hidrasyon tedavisi uygulanması yerine, şuuru kapalı olduğu halde yakınlarına teslim edilmesi sonrası almış olduğu alkol ve ilacın müşterek etkisine bağlı zehirlenme sonucu ölüme neden olan doktorun eyleminin TCK’nın 83. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği görüşüyle, hiç bir tıp kurallarına uymayan aksine yükümlü olduğu tedaviyi dahi gerçekleştirmeyen sanığın eylemini taksirle öldürme veya TCK’nın 257/2. maddesi kapsamında değerlendirilmesi için araştırmaya sevkeden çoğunluk kararına katılmamaktayım.