YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/20709
KARAR NO : 2014/11409
KARAR TARİHİ : 12.05.2014
Tebliğname No : 12 – 2012/207643
Mahkemesi : Çerkezköy 1. Sulh Ceza Mahkemesi
Tarihi : 23/11/2011
Numarası : 2010/555-2011/1230
Suç : Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması
Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçundan sanıkların beraatlerine ilişkin hükümler, üst Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, üst Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak,
İki veya daha fazla kişinin, başkalarının bilmeyeceği ve sınırlı bir dinleyici çevresi dışına çıkmayacağı yönünde haklı bir inanç ve iradeyle hareket ederek, herhangi bir aracı vasıta olarak kullanmadan, yüz yüze gerçekleştirdikleri, ancak özel bir çaba gösterilerek duyulabilecek, aleni olmayan, söze dayalı, sesli düşünce açıklamalarının, konuşmanın tarafı olmayan kişi veya kişilerce, ilgilisinin rızası olmaksızın, elverişli bir aletle (sesli bir açıklamayı kuvvetlendirerek veya naklederek onu ses alanının dışına çıkartıp doğrudan doğruya algılanabilir hale getirmeye yarayan her türlü düzenekle) dinlenmesi veya akustik olarak tekrar dinlenebilmesi imkanını sağlayan bir aletle kaydedilmesinin TCK’nın 133/1. maddesinde; en az üç veya daha fazla kişinin, yüz yüze gerçekleştirdikleri, aleni olmayan, söze dayalı düşünce aktarımlarının, söyleşinin tarafı olan kişi veya kişilerce, ilgililerinin rızası olmaksızın, bir aletle kaydedilmesinin aynı Kanunun 133/2. maddesinde kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması başlığı altında suç olarak tanımlandığı, söyleşiden farklı olarak, iki kişi arasında da gerçekleşebilecek olan konuşmada, konuşan tarafların, aralarında geçen sözleri kaydetmesi, TCK’nın 133/1. maddesi kapsamında suç olarak tanımlanmamış olup, koşulları bulunduğu takdirde eylemin aynı Kanunun 134. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturabileceği; elverişli bir aletle dinlenilen veya kaydedilen konuşma veya söyleşiden elde edilen bilgiler sayesinde kendi veya üçüncü kişi lehine, maddi ya da manevi yarar, yani; fayda veya avantaj sağlanması; bu bilgilerin, menfaat karşılığı olsun ya da olmasın, ilgilisi dışındaki kişi veya kişilere verilmesi ya da diğer kişilerin dolaylı olarak bilgi edinmelerinin temin edilmesinin TCK’nın 133/3. maddesinde ayrıca suç olarak tanımlandığı, hükümlerden sonra 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun 80. maddesi ile TCK’nın 133/3. maddesinde yapılan değişiklikle kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların kaydedilmesi suretiyle elde edilen verilerin hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi eyleminin suç olarak düzenlendiği,
Belirli veya belirlenebilir iki veya daha fazla kişinin, başkalarının bilmemeleri gerektiği yönünde haklı bir inanç ve iradeyle hareket ederek, gizliliği sağlamaya özen gösterip, elverişli araçlar (internet, telefon, telsiz, faks, mektup, telgraf, kağıt vb.) ve ortak semboller (söz, yazı, işaret vb.) aracılığıyla paylaştıkları bilgi, düşünce, duygu ve tutumlarının; özel hayata ilişkin olsun ya da olmasın, başka kişi veya kişiler tarafından, özel bir çaba gösterilerek, doğrudan veya dolaylı şekilde (zarfı açılmadan ışığa tutulan mektupta olduğu gibi), okunmak veya dinlenmek suretiyle öğrenilmesi eyleminin TCK’nın 132/1-1. cümlesinde; anlaşılabilir olsun ya da olmasın, başkalarının haberleşme içeriklerinin kaydı, yani; yazı, ses, görüntü, özel işaretler gibi ortak sembollerin, başka bir nesne üzerine taşınarak (örneğin; ses veya görüntünün, manyetik bant üzerine, yazının başka bir kağıt, defter vb. nesne üzerine geçirilmesi, kopyasının alınması, elektronik iletinin taşınabilir belleğe veya CD’ye aktarılması gibi işlemlerle) sabitlenmesi eyleminin aynı Kanunun 132/1-2. cümlesinde; başkalarının haberleşme içeriklerinin, ilgilisi veya ilgililerinin rızası dışında ifşa edilmesi, yani; yayılması, açığa vurulması, afişe edilmesi, ilan edilmesi, kamuoyuna duyurulması, özetle; içeriğini öğrenme yetkisi bulunmayan kişi veya kişilerin bilgisine sunulması eyleminin aynı Kanunun 132/2; kişinin kendisiyle yapılan haberleşme içeriğini, belirli olmayan ve birden fazla kişi tarafından algılanabilme imkanı bulunan aleni bir ortamda, ilgilisi veya ilgililerinin rızası dışında ifşa etmesi eyleminin aynı Kanunun 132/3. maddelerinde düzenlenen haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirileceği, ayrıca; hükümlerden sonra 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 79. maddesi ile TCK’nın 132. maddesinde yapılan değişiklikle, suç tarihinde yürürlükte bulunan TCK’nın 132/4. maddesindeki “Kişiler arasındaki haberleşmelerin içeriğinin basın ve yayın yolu ile yayınlanması hâlinde, ceza yarı oranında artırılır.” hükmü yürürlükten kaldırılarak, TCK’nın 132/3. maddesine “İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.” cümlesinin ilave edildiği,
Görüldüğü üzere, kişilerin kendi tarafı oldukları konuşma ve haberleşme içeriklerini kaydetmeleri TCK’nın 133/1. maddesi ve 132/1-2. cümlesi kapsamında suç olarak düzenlenmediği gibi, konuşmada, kişiler arasında vasıta bulunmaksızın iletişim gerçekleştiği halde, haberleşmede, elverişli bir araç sayesinde kişilerin iletişime geçtikleri,
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya kapsamına göre, sanık Gözde’nin, annesi olan sanık Aysen ile beraber ortak konutu terk edip, babası olan mağdur Ali’den fiilen ayrı yaşamaya başladıkları dönemde, ileride annesi tarafından açılacak boşanma davasında delil olarak kullanılması amacıyla, babasıyla yaptığı telefon görüşmelerini, annesi olan sanık Aysen ile birlikte gizlice kaydettiği ve bu telefon görüşmelerini içeren CD’nin sanık Aysen vekili tarafından boşanma davasına bakan mahkemeye sunulduğu iddialarına konu olayda,
İddianamede, fikir ve eylem birliği içerisinde hareket eden sanıkların, mağdurun konuşmalarını kaydedip, bu kayıtları, CD halinde ve metin olarak mahkemeye delil olarak sundukları açıklanarak, sanıkların kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda
alınması suçundan TCK’nın 37/1. maddesi atfıyla aynı Kanunun 133/1. maddesi gereğince ayrı ayrı cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açılmış ise de, şikayete konu mağdura ait konuşmaların, telefon aracılığıyla yapılan iletişime dayalı olarak elde edilmiş olması karşısında, sanık Gözde’nin eyleminin, TCK’nın 132/3. ve sanık Aysen’in eylemlerinin TCK’nın 132/1-2 ve 132/2. maddelerinde tanımlanan haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunu oluşturabileceği, TCK’nın 132/1-2 ve 132/2. maddelerinde, 6352 sayılı Kanunun 79. maddesi ile yapılan değişiklikten önceki düzenlemeye göre, “bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası” öngörülmüş olup, hapis cezalarının üst sınırı itibariyle davaya bakma görevinin 5235 sayılı Kanunun 11. maddesi uyarınca Asliye Ceza Mahkemesine ait bulunduğu ve görevsizlik kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, CMK’nın 225/2. maddesindeki, “Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.” hükmü de nazara alınmaksızın, sanık Aysen’in kaydın yapılmasına iştirak etmediği ve sanık Gözde’nin de “aleni olmayan konuşma”yı değil, haberleşme içeriğini kaydettiği gerekçesiyle sanıklar hakkında kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçundan beraat hükümleri kurulup, sanık Gözde hakkında ayrıca TCK’nın 132/3. maddesi uyarınca gereğinin takdir ve ifası için Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmesi,
Kabul ve uygulamaya göre de:
Mağdurun isim ve imzasını taşıyan 20.10.2011 hakim havale tarihli dilekçede, mağdur, sanıklara yönelik şikayetinden vazgeçtiğini beyan ettiği halde, 23.11.2011 tarihli son oturumda, dilekçeyi havale eden hakim tarafından gösterilen,“Müştekinin şikayetten vazgeçtiğine ilişkin dilekçe ibraz etmiş olduğu; ancak, dilekçede kimlik tespiti veya mahkeme kanalıyla gönderildiğine dair her hangi bir ibarenin olmadığı anlaşıldı.” şeklindeki dilekçe içeriğine uygun düşmeyen gerekçelerle duruşmaya son verilip, yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,
Kanuna aykırı olup, üst Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 12.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.