Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/19602 E. 2014/12876 K. 27.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/19602
KARAR NO : 2014/12876
KARAR TARİHİ : 27.05.2014

Tebliğname No : 12 – 2012/199491
Mahkemesi : Silivri 2. Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 30.03.2012
Numarası : 2008/448-2012/279
Suç : Taksirle öldürme

Taksirle öldürme suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık müdafinin duruşmalı inceleme isteminin hükmedilen cezanın adli para cezası olması nedeniyle, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 318. ve 5271 sayılı CMK’nın 299. maddesi gereğince talebin reddine karar verilerek yapılan incelemede;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin bir nedene dayanmayan temyiz itirazının reddine, ancak;
1-Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı olan sanık tarafından, 1984 doğumlu olan öleni 03.06.2008 tarihindeki muayenesinde yapılan USG’de 14 hf gebelik + omfalosel tespit edildiği, hasta ve yakınlarına bilgi verildiği, fetal anomali risklerinin ve yapılması gerekenlerin, medikal opsiyonu dahil olmak üzere anlatıldığı, ailenin isteğiyle Özel Silivri Kolan Hastanesinde medikal abortus amacıyla 04.06.2008 tarihinde sanık tarafından yatırıldığı, yatışının ikinci günü sonunda revizyon küretaj uygulandığı, vajinal abondan kanamanın durduralamaması üzerine İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniğine sevkinin yapıldığı ve beş gün sonra 11.06.2008 tarihinde saat 00:30 sıralarında kardiak arrest gelişen ve resüsitasyona cevap vermeyen hastanın ölümüyle sonuçlanan olayla ilgili, Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu’nun 24.11.2010 tarihli raporunda; omfalosel anomalili bulunan fetusa tahliye kararının alınabileceği ve hastane şartlarında yapılan tahliye işleminin tıp kurallarına ııygun olduğu, müdahale sonrasında gelişen kanama ve sonraki komplikasyonlarına yönelik müdahalelerin de tıp kurallarına uygun olduğu, zamanında otopsi yapılarak iç organ değişimleri araştırılmamış olmakla birlikte tıbbi belgelerdeki bulgulara göre kişinin ölümünün omfalosel anomalisi bulunan fetusun tahliyesi sonrasında gelişen kanama ve diğer komplikasyonlar sonucu meydana gelmiş olduğu ifade edilmiş ise de, Yüksek Sağlık Şurasından aldırılan 11-12 Şubat 2010 tarihli raporda, omfalosel tanısının tek başına tahliye endikasyonu teşkil etmediği, gerekli tetkik ve konsültasyonların (genetik, çocuk cerrahisi, radyoloji vb.) yapılarak omfalosel tanısına ek başka anomalilerin olup olmadığının tespit edilmesi gerektiği, hasta ve yakınının isteği doğrultusunda 14 haftalık gebeliğin tahliye edilmesinin doğru bir davranış olmadığı, tıbbi tahliye kurulunun onayı ile gebeliğin tahliye edilmesi gerektiği, otopsi yapılmadığı için ek anomalilerin tespit edilemediği, dolayısıyla sanığın kusurlu olduğunun belirtilmesi karşısında, maddi gerçeğin hiç bir kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkartılması ve raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi bakımından Adli Tıp Genel Kurulundan olayda sanığın kusurunun bulunup bulunmadığına ve ölüm ile sanığın eylemi arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığına ilişkin rapor alınmasından sonra hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden, eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm tesisi,
2-Gerekçeli karar başlığında 04.06.2008 olan suç tarihinin ihbar tarihi olan 23.06.2008 olarak gösterilmesi,
Kabule göre de;
3-CMK’nın 231. maddesinin 7. bendinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi halinde hapis cezasının ertelenemeyeceği ve seçenek yaptırıma çevrilemeyeceğinin belirtilmiş olması ve erteleme ve seçenek yaptırıma çevirme müesseselerine göre sanığın daha lehine olduğu açık olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin sanık hakkında uygulanıp uygulanmayacağının, erteleme ve seçenek yaptırıma çevirme müesseselerinden önce değerlendirilmesinin gerekmesi karşısında, mahkemenin hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığı şeklindeki gerekçesi ile adli sicil kaydı ve hakkında şikayet bulunmayan, yargılama sürecindeki tutumu gözetilerek takdiri indirim uygulanan sanık hakkında bu gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 27.05.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.