YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/19434
KARAR NO : 2014/19798
KARAR TARİHİ : 15.10.2014
Tebliğname no : 12 – 2012/197976
Mahkemesi : Urla Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 09/05/2012
Numarası : 2011/785 – 2012/373
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık
2863 sayılı Kanun’a aykırılık suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Kültür ve Turizm Bakanlığı adına katılma talebinde bulunulduğu ve bu talebe atfen katılma kararı verildiği halde, gerekçeli karar başlığında İzmir 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun katılan olarak gösterilmesi, mahallinde düzeltilebilir yazım yanlışlığı olarak değerlendirilmiş, katılan vekilinin temyiz dilekçesinde, sadece 2863 sayılı Kanun’a aykırılık suçunda kurulan beraate ilişkin hükmü temyiz ettiği anlaşıldığından, bu suçla ilgili olarak yapılan temyiz incelenmesinde;
2863 sayılı Kanun’un, 11/10/2013 tarih, 28792 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6498 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesi yürürlükte bulunan “tespit ve tescil” başlıklı 7. maddesinde korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının ve doğal sit alanlarının tespitinin Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın koordinatörlüğünde yapılacağı ve bu tespitlerin koruma bölge kurulu kararı ile tescil edileceği, tescil kararlarının ilanı, tebliği ve tapu kütüğüne işlenmesi ile ilgili hususların yönetmelikle düzenleneceğinin öngörüldüğü, bu amaçla çıkarılan Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik ile sit kararlarının ilan şeklinin kaleme alındığı, 6498 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile 2863 sayılı Kanun’un 7. maddesinde yapılan değişiklik ile sit alanlarının, tabiat varlıklarının ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazların tescil kararlarının, Resmi Gazete’de yayımlanacağı ve Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulacağı hükmünün getirildiği, ayrıca anılan Kanun’un 3. maddesi ile 2863 sayılı Kanun’un 65. maddesinde “Tescil edilen sit alanları ve korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarının bu kanuna göre tebliğ veya ilan edilmiş olmasına rağmen yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne suretle olursa olsun zarar görmesine kasten sebebiyet verenler ile koruma bölge kurullarından izin alınmaksızın inşaî ve fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranların, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılacağının öngörüldüğü, gerek 2863 sayılı Kanun’un 6498 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesi yürürlükte bulunan 7. maddesi ile anılan madde gereğince çıkarılan Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik hükümlerinin, gerekse 6498 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile öngörülen tescil kararlarının, Resmî Gazete’de yayımlanma ve Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulma zorunluluğunun amacının, ilgili kurul kararlarından muhataplarını haberdar etmek olduğu,
Bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında; İzmir 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 05/07/1996 gün 6121 sayılı kararı ile 1. derece arkeolojik sit alanı olarak tescil edilen, İzmir ili, Urla ilçesi, İskele mahallesi, .. ada . parsel sayılı taşınmazın zeminine beton atılıp, üzerinde ahşap baraka inşa etmek suretiyle müdahalede bulunulduğundan bahisle açılan kamu davası ile ilgili olarak, suça konu taşınmazın tapu kaydı incelendiğinde, beyanlar hanesine 10/10/1997 tarihinde korunması gerekli kültür varlığı ibaresinin şerh düşüldüğü ve sanığın taşınmazın 329/6431 hissesini bu şerhi görebileceği, 17/08/2010 tarihinde satış yolu ile iktisap ettiği, ayrıca U.. B.. tarafından ilgili Kurul kararının 1997 yılında ilanının yapıldığı, bu kapsamda sanığın dava konusu yerin sit alanı içerisinde yer aldığını bildiği, anlaşılmakla,
Yapılan yargılamaya, incelenen dosya kapsamına göre katılan vekilinin, yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Aynı taşınmaz üzerinde, iddianamenin kabulü tarihine kadar gerçekleşen her bir inşai ve fiziki müdahalenin, aynı suç işleme kararının icrası kapsamında değerlendirilebileceği, iddianamenin kabulü tarihinde ise hukuki kesintinin gerçekleşmesi nedeniyle bu tarihten sonra yapılacak olan her müdahalenin ayrı bir davaya konu olacağı;
Mahallinde yapılan keşifte görevlendirilen inşaat mühendisi tarafından düzenlenen raporda, Urla Belediyesi görevlileri tarafından 23/03/2011 tarihli yapı tatil zaptının konusunu oluşturan, 18 m2 alana beton atılarak, üzerine 3×3 m ebatlarında ahşaptan baraka yapılması eyleminin 2863 sayılı Kanun’un 9. maddesi kapsamında inşai ve fiziki müdahale niteliğinde olmadığı belirtilmiş ve bu rapor hükme esas alınarak sanığın beraatine ilişkin yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, suça konu taşınmazın zemininde 18 m2 alana beton dökülmesi eyleminin başlı başına inşai müdahale niteliğinde olduğu, ayrıca iddianamenin konusu oluşturan Urla Belediyesi görevlileri tarafından düzenlenen 23/03/2011 tarihli yapı tatil zaptından sonra, yine aynı taşınmaza ilişkin olarak, Urla Belediyesi görevlileri tarafından düzenlenen 14/09/2011 tarihli yapı tatil zaptında, 23/03/2011 tarihli tutanakta belirtilen ruhsatsız yapının kaldırılarak yerine yaklaşık 60 m2 lik alana tuğladan yığma tarzda bir yapı inşa edildiğinin belirtildiği görülmekle; bu kapsamda öncelikle, 14/09/2011 tarihli yapı tatil zaptı ile ilgili olarak, herhangi bir dava açılıp açılmadığı araştırılıp, açılmamış ise bu tutanakla ilgili olarak Cumhuriyet başsavcılığına suç ihbarında bulunulup, dava açıldığı takdirde, her iki dosyanın birleştirilip, dosyalardaki mevcut suç tutanakları incelenip, her birinin aynı inşai ve fiziki müdahalelere yönelik olup olmadığı, aralarında hukuki kesintinin oluşup oluşmadığı hususu açıklığa kavuşturulup, TCK’nın 43. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerin uygulanıp uygulanmayacağı hususu tartışılarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, eksik inceleme ve hatalı değerlendirmelerle yazılı şekilde hüküm kurulması;
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak, BOZULMASINA, 15/10/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.