Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/17997 E. 2014/9006 K. 14.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/17997
KARAR NO : 2014/9006
KARAR TARİHİ : 14.04.2014

Tebliğname No : 12 – 2012/196226
Mahkemesi : Taşköprü Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 02/05/2012
Numarası : 2011/128-2012/105
Suç : Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme

Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, mahalli Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Cumhuriyet savcılarının nezdinde görev yaptıkları Asliye Ceza Mahkemesi kararlarına karşı, 5271 sayılı CMK’nın 260/2 ve 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 310. maddesi uyarınca tefhimden itibaren bir hafta içinde kanun yollarına başvuru hakkı mevcut iken, 14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanun’un 26. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen Geçici 3. maddesi ile 01.01.2014 tarihine kadar Asliye Ceza Mahkemesinde yapılan duruşmalarda Cumhuriyet savcısının bulunmayacağı; ancak, verilen hükümlere karşı kanun yollarına başvurabilmesi amacıyla dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderileceği hüküm altına alınmıştır. Bu açık yasal düzenlemeler uyarınca, Cumhuriyet savcılarının nezdinde görev yaptıkları asliye ceza mahkemesi kararlarına karşı hükümlerin Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği tarihten itibaren bir hafta içinde kanun yollarına başvuru haklarının bulunduğunun kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. Bu itibarla, Taşköprü Asliye Ceza Mahkemesince verilen 02.05.2012 tarihli hükmün 23.05.2012 tarihinde görüldüsünü yapan mahalli Cumhuriyet savcısının 30.05.2012 tarihli temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, mahalli Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak,
Oluşa ve dosya kapsamına göre; mağdur Betül’ün kardeşinin askerlik hizmetini yerine getirdiği birlikte görev yapmasının sağladığı kolaylıktan faydalanarak mağdurun kimlik bilgilerini öğrenen sanık Ahmet’in, kadın izlenimi uyandıracak bir ismin yanına mağdurun soy ismini yazarak oluşturduğu facebook hesabından mağdura arkadaşlık isteği gönderdiği, mağdurun, aynı isim ve soy ismi taşıyan akrabası olması nedeniyle sanığı arkadaş olarak eklemesinin ardından, sanığın, mağdurun facebook sayfasındaki fotoğraflarını temin edip, aynı sitede, mağdur adına ve onun bilgisi dışında oluşturduğu sahte profile, ele geçirdiği mağdura ait fotoğrafları koyduğu olayda,
Mağdurun fotoğraflarını, onun isim ve soy ismiyle birlikte, belirli olmayan ve birden fazla kişi tarafından algılanabilme imkanı bulunan facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde, hukuka aykırı olarak yayan sanığın üzerine atılı verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken, yasal ve yeterli olmayan yazılı gerekçelerle, sanık hakkında beraat kararı verilmesi,
Kabul ve uygulamaya göre de:
1-Kararın gerekçesinde, sanığın sübut bulan eyleminin haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunu oluşturacağı ve anılan suçun kovuşturulmasının şikayete tabi olup, mağdurun şikayetinden vazgeçmesi nedeniyle düşme kararı verildiği belirtildiği halde, hüküm fıkrasında, sanığın üzerine yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmadığı ifade edildikten sonra, sanık hakkında, CMK’nın 223/2-a maddesi yerine, aynı Kanunun 223/2-e maddesi gereğince beraat hükmü kurulması suretiyle gerekçeyle hüküm arasında çelişkiye neden olunması ve hükmün karıştırılması, kanuna aykırı,
2- Hükümden sonra 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun Geçici 1. maddesinin, “31/12/2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı; a) Soruşturma evresinde, 04/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davasının açılmasının ertelenmesine, b) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine, c) Kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükmünün infazının ertelenmesine, karar verilir.” hükmü gereğince, sanığın hukuki durumunun yeniden tayin ve takdirinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş olup, mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 14.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.