Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/16780 E. 2014/10222 K. 28.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/16780
KARAR NO : 2014/10222
KARAR TARİHİ : 28.04.2014

Tebliğname no : 4 – 2011/277420
Mahkemesi : İstanbul(Kapatılan) 16. Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 02/11/2010
Numarası : 2009/798-2010/729
Suç : Özel hayatın gizliliğini ihlal

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılanın yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak,
Özel hayat; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içerir. Bu nedenle, kamuya açık alanda bulunulması, bu alandaki her görüntü veya sesin dinlenilmesine, izlenilmesine, kaydedilmesine, sürekli ve izinsiz olarak elde bulundurulmasına rıza gösterildiği anlamına gelmez. Kamuya açık alanda bulunulduğunda dahi, “kalabalığın içinde dikkat çekmezlik, tanınmazlık, bilinmezlik” prensibi geçerli olup, kamuya açık alandaki kişinin, gün içerisinde yapıkları, gittiği yerler, kiminle niçin, nasıl, nerede ve ne zaman görüştüğü gibi hususları tespit etmek amacıyla sürekli denetim ve gözetim altına alınması sonucu elde edilmiş bilgileri ya da onun başkalarınca görülmesi ve bilinmesini istemeyeceği, özel yaşam alanına girdiğinde şüphe bulunmayan faaliyetleri özel hayat kavramı kapsamına dahildir; ancak, süreklilik içermeyen ve özel yaşam alanına dahil olmayan olay ve bilgiler ise bu kapsamda değerlendirilemez. Sonuç olarak, bir olay ya da bilginin, özel hayat kavramı kapsamına girip girmediği belirlenirken, kişinin toplum içindeki konumu, mesleği, görevi, kamuoyu tarafından tanınıp tanınmadığı, dışa yansıyan davranışları, rıza ve öngörüleri, içinde bulunduğu fiziki çevrenin özellikleri, sosyal ilişkileri, müdahalenin derecesi gibi ölçütler göz önüne alınmalıdır.
Ayrıca; özel hayatın gizliliğini ihlal suçu, genel kast ile işlenebilen suçlardan olup, sanığın, “kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal etme” neticesini bilmesi ve istemesiyle TCK’nın 134/1. maddesinin ilk fıkrasındaki; bir özel hayat görüntüsü ya da sesini ifşa etmesi halinde anılan maddenin ikinci fıkrasındaki suçun manevi unsuru oluşur; ancak, her iki halde de kastın varlığından söz edebilmek için sanığın hukuka aykırı hareket ettiğini bilmesi ve bu biçimde hareket etmeye devam etmesi gerekir.
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosyada; Boğaziçi Üniversitesinde memur olarak çalışan katılan Nuray’ın yaptığı çalışmalarla sanık Sema’nın da üyesi olduğu bir derneğe destek verdiği; ancak, taraflar arasında ortaya çıkan uyuşmazlıktan dolayı katılanın dernekle ilişkisinin sona ermesini müteakip, taraflar arasında husumet bulunduğu dönemde, sanığın, katılanın internet üzerinden yaptığı faaliyetleri kontrol etmeye başladığı, katılanın devlet memuru olmasına rağmen ürün ticareti yapıp, bu şekilde elde ettiği gelirle sokak hayvanları için izinsiz yardım topladığını düşünen ve bu durumu delillendirip, ileride yapacağı ihbarlara dayalı olarak katılan hakkında adli ve idari soruşturma başlatılmasını isteyen sanığın, önce, bir alışveriş sitesinde katılan tarafından satışı yapılan parfümeri ürünlerini sipariş ettiği, daha sonra, ürünü elden teslim almak istediğini belirtip, bir araçla katılanın iş yeri önüne geldiği ve burada üzerine kalem kamera yerleştirdiği Niko adlı arkadaşını katılanın iş yerine gönderip, kendisinin dışarıda beklediği, katılanın iş yerinde toplam 25 dakika 21 saniye gizlice çekim yapan Niko adlı şahsın, yaklaşık 20 dakika katılanın gelmesini beklediği ve iş yerindeki diğer çalışanlarla sohbet ettikten sonra, katılanla beraber sipariş edilen ürünü almak amacıyla iş yeri içerisindeki diğer bir odaya geçtiği ve ürünü ücreti karşılığı teslim aldığı sırada, katılana, “ A… ürünlerini pazarlıyorsunuz” dediği, bu sözüne katılandan onay alan Niko adlı şahsın, alışveriş sonunda da, katılana, “Bununla ilgili bana fiş ya da fatura gibi bir şey verebiliyor musunuz?” sorusunu yönelttiği ve katılandan olumsuz yanıt alıp, alışverişi tamamladıktan sonra iş yerinden ayrıldığı, ardından sanığın, bu şekilde temin ettiği görüntüleri, CD halinde, katılanın 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun “Ticaret ve Diğer Kazanç Getirici Faaliyetlerde Bulunma Yasağı” başlıklı 28, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “Kamu Görevlisinin Ticareti” başlıklı 259 ve 2860 sayılı Yardım Toplama Kanununun “İzin Alma Zorunluluğu” başlıklı 6. maddesine aykırı hareket ettiği iddialarını içeren dilekçelerle beraber Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne ve çeşitli kurumlara gönderdiği olayda,
Katılanın suç işlediğini düşünen sanığın, Cumhuriyet Başsavcılığı ya da ilgili kolluk makamlarına müracaat etmek yerine, katılan tarafından kendisine karşı işlenmekte olan ve ani gelişen bir suç (örneğin; cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira veya şantaj gibi) bulunmadığı halde, kaybolma olasılığı bulunan mevcut delilin muhafazasını sağlamak için değil, sürekli denetim ve gözetim altına aldığı katılanın, gün içerisinde, kiminle, niçin, nasıl, nerede ve ne zaman görüştüğü gibi hususları ortaya çıkarmak amacıyla önceden hazırlıklı ve planlı şekilde hareket ettiği gözetilerek, sanığın sübut bulan eylemlerine uyan TCK’nın 134/1-2 ve 134/2. maddelerindeki özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken, genel kastla işlenen suçta, “Sanık tarafından görüntüye alınan yaşam alanının müştekinin başkalarının bilmesini istemeyeceği kendine özel gizli özel yaşam alanı olmadığı ve diğer kişiler ile paylaşıp mesleki faaliyetini yürüttüğü işyeri olduğu, bu hali ile sanığın suç işleme kastına ilişkin manevi unsur ile suçun maddi unsurunun oluşmadığı” şeklindeki, özel hayatı mekana indirgeyen ve yasal olmayan gerekçelerle, sanık hakkında beraat kararı verilmesi,
Kanuna aykırı olup, katılanın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 28.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.