Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/16404 E. 2014/9002 K. 14.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/16404
KARAR NO : 2014/9002
KARAR TARİHİ : 14.04.2014

Tebliğname No : 7 – 2011/326883
Mahkemesi : İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 23/06/2011
Numarası : 2011/204-2011/265
Suç : Özel hayatın gizliliğini ihlal

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, mahalli Cumhuriyet savcısı ve sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Dosya kapsamına göre, resmi nikahlı eşi olan katılan Esra’nın boşanmak istediğini söyleyip, ortak konuttan ayrılmasına tepki duyan sanık Harun’un, evlilik birliği içerisinde video olarak kaydettiği müstehcen içerikli katılana ait görüntüleri, kullanıcısı olduğu m…@hotmail.com adlı elektronik posta adresinden 13.06.2009 günü saat 16.12 ve de.e…[email protected] adlı elektronik posta adresinden 15.06.2009 günü saat 22.32 sularında katılanın dayısı olan tanık Kazim’in elektronik posta hesabına gönderdiği iddiasına konu olayda,
Sanığın soruşturma aşamasında alınan, “Ben Esra ile internette tanıştım, Mayıs ayında birbirimizi severek evlendik. Bir süre İzmir’de Esra’nın dayısının evinde kaldık, daha sonra Malatya’ya geldik. 2 gün sonra Esra’nın dayıları Kazim, Celal ve annesi ile babası Malatya’ya geldiler ve bana iş bulacaksın diyerek Esra’yı alıp götürdüler…Daha sonra annesi beni arayarak anlaşmalı boşanma yapmamızı istedi. Biz boşanmak istemiyorduk. Benim Esra’ya birkaç yalan söylediğim doğrudur, fakat evlenmeden önce hepsinin yalan olduğunu söyledim. Kendisi de evlenmeden önce başkası ile birlikte olmuş, bana evlendikten sonra söyledi. Ekte mail adresinden gönderilen fotoğraflar aslında videodur ve kendisinin telefonunda mevcuttur. Biz bu videoları kendisi Almanya’ya döndüğünde izlemek için çekmiştik” şeklindeki ifadesine nazaran, şikayete konu görüntüleri katılanla beraber kaydettiklerinin sanık tarafından da beyan edilmiş olmasına, 22.05.2009 tarihinde evlenen taraflar arasında kısa süre sonra geçimsizlik başlamış olup, sadece sanık ve katılanın kaydedildiği görüntünün, tarafların bilgisi dışında, katılanın dayısı tanık Kazim’in elektronik posta hesabını bilen ve katılana husumet besleyen bir başka kişi tarafından ele geçirilmiş olabileceğine dair dosya kapsamında bir delil bulunmamasına, ahlak ve namus kavramlarının önemsendiği bir toplumda yaşayan katılanın, yaşamını olumsuz yönde etkileyecek, onur ve şerefini rencide edecek şekilde, yüzü görünür ve yarı çıplak haldeki görüntülerini başkalarına vermesi veya dayısının görgüsüne sunması müşterek hayat tecrübeleri ve dosya içeriği nazara alındığında, katılandan beklenen bir davranış biçimi olarak kabul edilemeyecek olmasına, tanık Kazim’in iddiayı doğrular mahiyetteki anlatımına ve 13.06.2009 tarihli elektronik iletinin gönderildiği elektronik posta adresinin yanında sanık Harun’un isim ve soy isminin yer almasına göre, katılanla yan yana görüntülenen sanığın, istinabe yoluyla Malatya 1. Asliye Ceza Mahkemesine verdiği, “Müştekinin cd görüntülerinden haberim yoktu. Bana Savcılıktan çağrı geldikten sonra olayı öğrendim” şeklindeki, ilk ifadesi ve görüntü içeriğiyle çelişen, kendisini cezalandırılmaktan kurtarmaya yönelik soyut savunmasına itibar edilemeyeceği anlaşılmakla, atılı eylemlerin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin kabulünde bir isabetsizlik görülmediğinden,tebliğnamedeki, “Savunması temin edilen sanığın aşamalarda atılı suçu reddettiği, suça konu mesajların kendisine ait mail adreslerinden gönderilmediğini savunduğu, yargılama aşamasında temin edilen bilirkişinin mahkemeye sunduğu raporunda suça konu mesajların sanık tarafından kullanılan bir cihazdan atıldığına dair bu aşamada bir tespit yapmanın mümkün olmadığını bildirdiği, mahkemenin de mahkumiyet hükmüne esas değerlendirmede suça konu maillerin sanığa ait adreslerden atıldığına dair illiyet bağını ne şekilde kurduğuna dair kabulünü açıklayamadığı anlaşılmakla ve mevcut delil durumuna göre suça konu mail adreslerinin sanığa aidiyeti ispat edilmeden sanık aleyhine mahkumiyet hükmü kurulamayacağının düşünülmemesi” nedeniyle bozma öneren görüşe iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiğine ilişkin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak,
1- Uzlaşma kapsamında olan suç hakkında soruşturma aşamasında CMK’nın 253. maddesi uyarınca sanıkla şikayetçi arasında uzlaştırma işlemi sağlanmadan kamu davası açılması, yargılama aşamasında da aynı Kanunun 254. maddesi uyarınca bu eksikliğinin giderilmemesi,
2- Sanığın, katılanın fiziksel mahremiyetini içerir görüntülerini, katılanın dayısının elektronik posta adresine gönderip, tanık Kazim’in görüntü içeriğini öğrenmesine neden olduğu ve mahkemenin kabulü de bu yönde olduğu halde, katılanın özel hayatına ilişkin görüntülerini, onun bilgisi ve rızası dışında, ifşa eden sanık hakkında, TCK’nın 134/2-1. maddesi gereğince mahkumiyet kararı verilmesi gerekirken, hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek, aynı Kanunun 134/1-1. maddesi gereğince hüküm kurulmak suretiyle sanığa eksik ceza tayini,
Kabul ve uygulamaya göre de:
a) TCK’nın 61/1. maddesinde yer alan ölçütler nazara alınarak, aynı Kanunun 3/1. maddesi gereğince işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmedilmesi gerekirken, temel cezanın asgari hadden tayin edilmesi,
b) TCK’nın 61/8. maddesi uyarınca; adli para cezası hesaplanırken, temel para cezasının gün olarak belirlenmesi, arttırma ve indirimlerin gün üzerinden yapılması, aynı Kanunun 52/3. maddesi uyarınca, adli para cezasının belirlenmesinde esas alınan tam gün sayısının kararda gösterilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, mahalli Cumhuriyet savcısı ve sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 14.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.