Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/15503 E. 2014/22115 K. 06.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/15503
KARAR NO : 2014/22115
KARAR TARİHİ : 06.11.2014

Tebliğname no : 12 – 2012/156827
Mahkemesi : Aksaray 2. Asliye Ceza Mahkemesi
Karar tarihi : 22/03/2012
Numarası : 2010/408-2012/453
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık

2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın ve suça sürüklenen çocuğun beraatlerine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Katılan vekilinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Suça sürüklenen çocuk D.. A.. hakkında, 23.07.2010 havale tarihli sosyal hizmet uzmanı tarafından düzenlenen sosyal inceleme raporunda, suça sürüklenen çocuğun il dışında bulunması nedeniyle ailesi ile görüşme yapıldığı, ailesinden alınan bilgeye göre, sanığın sağlıklı olduğu, fiziksel ya da ruhsal herhangi bir probleminin olmadığı, suç ve ceza kavramlarının farkında olduğunun belirtildiği, suça sürüklenen çocuk D.. A.. 03.05.1995 doğumlu olup, olay tarihinde 12 yaşını doldurmuş olup 15 yaşını doldurmamış olduğu anlaşıldığından, suça sürüklenen çocuk hakkında, TCK 31/2 maddesi gereğince, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin tespitinin, kesin bir şekilde belirlenip sonucuna göre suça sürüklenen çocuğun hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiğinin gözetilmemesi,
2-Kolluk kuvvetleri tarafından, kaçak kazı yapıldığı ihbarının alınması üzerine, olay yerine gidildiği, olay mahallinde yapılan incelemede, 80 cm genişliğinde, 8 metre derinliğinde dikdörtgen şeklinde bir alanın kazılmış olduğunun tespit edildiği, Aksaray Müze Müdürlüğü’nde görevli arkeolog ve sanat tarihçisi bilirkişiler tarafından düzenlenen 26.03.2010 tarihli raporda, kazı mahallinde yapılan incelemede, dava konusu yer için alınmış sit kararının bulunmadığı ancak kazı mahallinin Bizans dönemine ait yer altı şehri olduğu ve oyulmuş mekanların tüneller ile birbirine bağlandığının tespit edildiği, bu özelliği ile dava konusu yerin 2863 sayılı Kanunun 6.maddesi kapsamında yer aldığının belirtildiği, mahkemece yapılan keşif sonucu düzenlenen 15.09.2011 havale tarihli serbest arkeolog bilirkişi raporunda; Bizans döneminden kalma yer altı şehrinin bir bölümünde kazı yapıldığının belirtildiği, 08.02.2010 tarihli olay yeri tespit tutanağında, kazı mahallinde içeriden dışarıya ışık sızmaması ve ses gitmemesi amacıyla evin dış giriş kapısının taş ile örüldüğünün, evin iç kapısına ise yine ışık sızmasını önlemek için battaniye çakıldığının tespit edildiğinin belirtildiği, kazı yapılan harabe evin sahibi M.. K..’ın kolluk beyanında, temyize gelmeyen sanık H.. K.. ile Ç.. köyü’nden gelen ismini bilmediği şahısların, evine gelerek kazı yapılan alanda hazine olduğunu, hazineyi çıkartmak için dedektör aradıklarını, hazineyi çıkartmak için kendilerine 3 günlük süre tanımasını istediklerini, hazinenin değerinin bir trilyon olduğunu söyledikleri, kendisinin de bu durumu kabul etmediğini beyan ettiği, sanık R.. A..’ün aşamalarda verdiği benzer ifadelerinde, temyize gelmeyen sanık H.. K.. ile ücret karşılığında harabe evde su kuyusu açmak için anlaştıklarını, kazı mahallinde, kardeşi, suça sürüklenen çocuk D.. A.. ile 01.02.2010 günü kazıya başladıklarını ve 07.02.2010 tarihine kadar kazma eylemine devam ettiklerini, olay mahallinde 8 metre kazı yaptıklarını, kazı mahallinin eski insanlar tarafından yapılan kuyu olduğunu bildiğini, kendisinin temyize gelmeyen sanık ile anlaşmaları gereği eski su kuyusunu faal hale getirmek için kazı yaptıklarını başka bir amaçla kazı yapmadıklarına dair savunmasının itibar edilebilir nitelikte olmadığı anlaşılmış olup, tüm dosya kapsamı itibarıyla sanık R..’ın 2863 sayılı Kanun kapsamında korunması gerekli niteliğe haiz alanda kültür varlıkları bulmak amacıyla izinsiz olarak kardeşi, suça sürüklenen çocuk ile birlikte kazı yaptıklarının sübuta erdiği,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 06/11/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.