Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/14181 E. 2013/16063 K. 12.06.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/14181
KARAR NO : 2013/16063
KARAR TARİHİ : 12.06.2013

Mahkemesi :Sulh Ceza Mahkemesi
Suç : Taksirle yaralama
Hüküm : 5237 sayılı TCK’nın 89/1-2-a-b, 31/3, 62, 52/2-4.
maddeleri gereğince mahkumiyet,

Dairemizce verilen 27.03.2013 gün ve 2012/16776-2013/7594 sayılı karara Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca itiraz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2-27.03.2013 gün ve 2012/16776-2013/7594 sayılı ONAMA kararının KALDIRILMASINA,
5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 5/1. maddesinde suça sürüklenen çocuk hakkında uygulanabilecek olan koruyucu ve destekleyici güvenlik tedbirlerinin belirlendiği, sayılan bu güvenlik tedbirlerinin ise aynı Kanunun 11. maddesi delaleti ile ancak suça sürüklenen ve cezai sorumluluğu olmayan çocuklar bakımından uygulanabileceği, olayımızda suça sürüklenen çocuk …’in ise olay anında 16 yaşını ikmal ettiği ve cezai sorumluluğunun bulunduğu, bu nedenle suça sürüklenen çocuk … hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 5.maddesinde düzenlenen koruyucu ve destekleyici güvenlik tedbirlerinin uygulanamayacağının gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu hususun aynı Kanunun 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükümdeki koruyucu ve destekleyici güvenlik tedbirine ilişkin 9. paragrafın çıkarılarak hükümdeki diğer hususların aynen bırakılması suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, dosyanın gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.06.2013 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY:

İtiraz konusu ve dolayısıyla çözümü gereken hukuki sorun, Çocuk Koruma Kanununun 5. maddesinde öngörülen “koruyucu ve destekleyici tedbirler”in suça sürüklenen ve ceza sorumluluğu bulunan çocuklar hakkında uygulanıp uygulanamayacağı hususundadır.
Konu Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun ikinci müzakere sonucunda 14/17 oyçokluğuyla verdiği 26/03/2013 gün ve 9-1468/101 sayılı kararı ile çözüme bağlanmış ise de, karardaki oy dağılımı nazara alınarak, karara karşı oy kullanan sayın üyelerin dile getirdikleri görüşlerin yansıtılmaması ve bu karara konu Özel Daire kararındaki muhalefetinden anılan kararda yer almaması nedeniyle iştirak ettiğimiz ve aşağıya aynen aldığımız görüşlerin bir kez daha değerlendirilmesi gerektiği kanaati ile dosyanın 5271 sayılı CMK’nın 308/3. maddesi uyarınca Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
Çocuk Koruma Kanunu’nun 1. maddesinde kanunun amacı; “korunma ihtiyacı olan veya suça sürüklenen çocukların korunmasına, haklarının ve esenliklerinin güvence altına alınmasına ilişkin usûl ve esasları düzenlemektir” denilmektedir. Görüldüğü üzere, Kanunun düzenleme alanına giren iki çocuk grubu vardır. Bunlardan ilki korunma ihtiyacı olan çocuklar, ikincisi de suça sürüklenen çocuklardır. Kanunun amacı da, her iki gruba mensup çocukların korunması, haklarının ve esenliklerinin güvence altına alınmasıdır”, şeklinde belirtilmiş, 3. madde de ise Korunma ihtiyacı olan çocuk, “bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal veya istismar edilen ya da suç mağduru çocuk”tur. Suça sürüklenen çocuk ise, “kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen çocuk” olarak tanımlanmış,
Kanunun uygulanmasında çocuğun haklarının korunması amacıyla gözetilmesi gereken ilkeler ayrıntılı biçimde 4. maddede gösterilmiş, 5. maddede ise koruyucu ve destekleyici tedbirler sayılmıştır. Buna göre koruyucu ve destekleyici tedbirler, çocuğun öncelikle kendi aile ortamında korunmasını sağlamaya yönelik danışmanlık, eğitim, bakım, sağlık ve barınma konularında alınacak tedbirlerdir.
Maddedeki düzenlemede korunma ihtiyacı olan çocukların suça sürüklenip sürüklenmedikleri hususunda bir ayrıma ve kısıtlamaya gidilmediği için, sözü edilen tedbirlerin korunma ihtiyacı bulunan çocuklardan suça sürüklenenleri de kapsadığında bir kuşku bulunmamaktadır. Aksi kabul suça sürüklenen ve ceza sorumluluğu bulunan çocukların koruyucu ve destekleyici tedbirlerden mahrum kalmaları sonucunu doğurur ki, bu yorum Kanunun amacı ile çelişir.
Bu aşamada Çocuk Koruma Kanununun 11. maddesinin de değerlendirilmesi konuya ışık tutacaktır. 11. maddede; “Bu Kanunda düzenlenen koruyucu ve destekleyici tedbirler, suça sürüklenen ve ceza sorumluluğu olmayan çocuklar bakımından, çocuklara özgü güvenlik tedbiri olarak anlaşılır” denilmektedir. Hüküm bu tedbirlerin suça sürüklenen çocuklar hakkında da uygulandığını, ancak ceza sorumluluğu bulunanlar hakkında sadece koruyucu ve destekleyici tedbir işlevi bulunduğunu açıkça ortaya koymakta olup, anılan hükmün Türk Ceza Kanununun yaş küçüklüğünü düzenleyen 31. maddesinin 1. ve 2. fıkraları ile “Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri” başlığını taşıyan 56. madde hükümlerini tamamlamak ve ceza sorumluluğu bulunmayan küçükler bakımından doğabilecek bir boşluğu gidermek amacıyla getirilmiştir.
Şöyle ki, Türk Ceza Kanununun 31/1 maddesine göre, fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Bu kişiler hakkında, ceza kovuşturması yapılamaz; ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.
Yine aynı maddenin ikinci fıkrasına göre, fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması halinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur. 56. maddede ise, “Çocuklara özgü güvenlik tedbirlerinin neler olduğu ve ne suretle uygulanacakları ilgili kanunda gösterilir.” denilmektedir. Dolayısıyla 31. maddenin 1. fıkrasında ihtiyarî, 2. fıkrasında ise zorunlu olarak uygulanacağı belirtilen çocuklara özgü güvenlik tedbirlerinin ilgili kanunda, başka deyişle Çocuk Koruma Kanununda düzenlenmesi zorunluluk arz etmektedir. Ancak kanun koyucu, suça sürüklenen ve ceza sorumluluğu bulunmayan bu iki yaş grubuna mensup çocuklar yönünden,
çocuklara özgü güvenlik tedbirlerini ayrıca belirlemek yerine, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 5. maddesinde öngördüğü koruyucu ve destekleyici tedbirlerin çocuklara özgü güvenlik tedbiri olarak anlaşılması ve uygulanmasını yeterli gördüğü için sözü edilen 11. maddedeki düzenlemeyi gerçekleştirmiştir. Şayet 11. madde düzenlemesi olmasaydı, yukarıda belirtilen iki değişik yaş grubuna mensup çocuklar bakımından uygulanacak güvenlik tedbirleri kanunla belirlenmemiş olacak ve yaptırım sisteminde bir boşluk doğacaktı. Anılan maddedeki düzenlemenin bunun ötesinde bir anlamı ve suça sürüklenen ve ceza sorumluluğu bulunan çocuklar hakkında Çocuk Koruma Kanununun 5. maddesinde öngörülen koruyucu ve destekleyici tedbirlerin uygulanmasını önleyici bir işlevi yoktur.
Çocuk Koruma Kanununun esas amacı ve içeriğindeki düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, korunma ihtiyacı olan çocuğun suça sürüklenip sürüklenmemesi, suça sürüklenen çocuğun ceza sorumluluğunun bulunup bulunmaması gibi hususlar, tedbirlerin uygulanma yeteneği üzerinde etkili değildir; sadece tedbire karar vermeye yetkili makam ve mercilerin saptanması bakımından önem taşımaktadır.
Tedbire karar verme yetkisi bulunan merci veya makamı belirleme işini Çocuk Koruma Kanununun getirdiği sistem içinde değerlendirecek olursak;
Temel prensip, korunma ihtiyacı bulunan çocuklarla suça sürüklenen ve ceza sorumluluğu bulunmayan çocuklar hakkındaki tedbirlerin Çocuk Koruma Kanununun 7. maddesi uyarınca çocuk hakimi tarafından alınmasıdır. Gerçekten birinci gruba mensup olan korunmaya muhtaç çocuklar bir ceza yargılamasına, soruşturma ve kovuşturmaya muhatap olmadıkları için, onlar hakkındaki kararların ilgili kişi ya da kurumların isteği üzerine veya re’sen çocuk hakimince alınması tabiidir. Öte yandan, suça sürüklenen ancak yaş küçüklüğü nedeniyle ceza sorumluluğu olmayan, örneğin; fiili işlediği sırada 12 yaşını doldurmadığı için ceza sorumluluğu bulunmayan, bu nedenle hakkında kovuşturma yapılamayan ve yine TCK’nın 31/1 maddesi uyarınca hakkında sadece çocuklara özgü güvenlik tedbirlerinin uygulanması olanağı bulunan çocuklarla ilgili tedbir kararının çocuk hakimince alınması da Ceza Muhakemesi Kanunu ve Çocuk Koruma Kanunu ile getirilen sisteme uygundur.
Suça sürüklenen ve ceza sorumluluğu bulunan çocuklar yönünden bu tedbir kararlarını verecek merci ise yargılama evresine göre değişmektedir. Bu gruptakilerle ilgili koruyucu ve destekleyici tedbir kararları soruşturma evresinde çocuk hakimince, kovuşturma evresinde ilgili çocuk mahkemesi veya çocuk ağır ceza mahkemesince alınacaktır. Nitekim, Çocuk Koruma Kanununa Göre Verilen Koruyucu ve Destekleyici Tedbir Kararlarının Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin 8/3. maddesinde bu husus açık biçimde düzenlenmiş ve “Hakkında kovuşturma başlatılmış olan çocuklar için koruyucu ve destekleyici tedbir kararı kovuşturmanın yapıldığı mahkemece alınır” denilerek kurala bağlanmıştır.
Çocukların yargılanmasına ilişkin gerek 5395 sayılı Kanunda öngörülen gerekse bu Kanun hükümlerini açıklamak amacıyla çıkartılan Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usûl ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte ayrıntıları gösterilen sistem göz önünde bulundurulduğunda, Cumhuriyet savcısı suça sürüklenen ve ceza sorumluluğu bulunan çocuk hakkında özel kanun uyarınca ceza soruşturması yürütürken, tedbir kararı alınabilmesi için korunma ihtiyacı olan çocuğu anılan Yönetmeliğin 5/8. maddesi uyarınca Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna bildirmekle de yükümlüdür.
Kurum incelemeyi derhal yapmak zorundadır. Koruyucu ve destekleyici tedbir kararı alınması gereken hallerde sosyal hizmetler müdürlüğünce Yönetmeliğin 21. maddesine uygun olarak sosyal inceleme raporu düzenlenerek, talep yazısı ekinde ilgisine göre çocuk hakimine veya çocuk mahkemesine sunulmaktadır. Kurum bu raporun bir örneğini Cumhuriyet Savcılığına da gönderdiğinden,Cumhuriyet savcısı da soruşturma sırasında gerekli gördüğünde çocuk hakiminden koruyucu ve destekleyici tedbir kararı verilmesini isteyebilir. Ancak, Çocuk Koruma Kanununa Göre Verilen Koruyucu ve Destekleyici Tedbir Kararlarının Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin 8/3. maddesine göre, hakkında kovuşturma başlatılmış olan çocuklar için koruyucu ve
destekleyici tedbir kararının kovuşturmanın yapıldığı mahkemece alınması zorunludur. Kovuşturmayı yapan çocuk mahkemesi veya çocuk ağır ceza mahkemesi, gerekli gördüğü hallerde tedbir kararını ceza hükmünden önce verebileceği gibi, kovuşturma sonunda esas hükümle birlikte tedbir uygulanmasını kararlaştırması da mümkündür. Kaldı ki, kovuşturmayı yürüten mahkemenin aynı zamanda tedbire de karar vermesi, usul ekonomisinin bir gereğidir.
Bu itibarla sayın çoğunluğun, ceza sorumluluğu bulunan çocuk sanıklar hakkında Çocuk Koruma Kanununun 5. maddesinde belirtilen koruyucu ve destekleyici tedbirlerin uygulanamayacağı yolundaki görüşüne açıkladığımız gerekçelerle katılmıyor ve itiraz konusunun Yargıtay Ceza Genel Kurulunca Çözümlenmesi gerektiğini düşünüyoruz.