Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/14045 E. 2014/4800 K. 26.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/14045
KARAR NO : 2014/4800
KARAR TARİHİ : 26.02.2014

Tebliğname No : 12 – 2012/319630
Mahkemesi :Diyarbakır 4. Sulh Ceza Mahkemesi
Tarihi :04.10.2012
Numarası :2011/316 – 2012/606
Suç :Taksirle Yaralama

Taksirle yaralama suçundan sanıkların beraatlerine ilişkin hükümler, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
2006 doğumlu kızı mağdure L..esi’ne, bu hastane tarafından yapılan sevk ile de Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesine götürdüğü ve mağdurenin 06.06.2008 tarihinde Sakrokoksigeal kitle tanısıyla Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı Servisine yatırıldığı, gerekli tetkiklerden sonra 11.06.2008 tarihinde genel anestezi altında sakrokoksigeyal kitle eksizyonu ameliyatı yapılan mağdureden alınan parça üzerinde yapılan patojik inceleme sonucunda embrio kanseri teşhisi konduğu ve ameliyat sonrası üçlü antibiyotik (Rocefin + Gentamisin + Biteral) tedavisine başlandığı, 18.06.2008 tarihinde saat 10:30 sularında antibiyotiklerin sabah dozunun uygulanacağı esnada mevcut damar yolunun kullanılamaması nedeniyle yeni bir damar yolu açmak üzere hastanede hemşire olarak görevli sanık Ş.. A..’in mağdureyi küçük müdahale odasına aldığı ve antekübital bölgeyi de içeren birkaç başarısız girişimden sonra sol el bileği ön yüzünde bir ven (toplar damar) içine branül yerleştirdiğinden emin olarak mağdureye antibiyotik tedavisini uyguladığı, 10 dakika sonra mağdurenin annesinin, çocuğunun sol elinde ağrı ve kızarıklık başladığını söylemesi üzerine hemşire sanık Ş.. yanına kıdemli hemşire tanık S. G..da alarak, mağdurenin yanına gittiği, kateteri yeniden birlikte değerlendirerek damar yolunun açık ve ven içinde (toplardamar) olduğunu tespit ettikleri ancak mağdurenin kolundaki şişlik ve morluk sebebiyle durumu saat 11.30 sularında çocuk cerrahisi 4. sene asistanı olan servis doktoru sanık A.. E..’e bildirdikleri, sanık A. kendisi gelene kadar branülün çekilmesini istemini şifaen hemşire sanık Ş.. bildirdiği, sanık Ş.. da mağdurenin kolundaki branülü çektiği, akabinde gelişen tıbbi sorunlar nedeniyle mağdurenin sol kolunun dirsek üzerinden kesilmesiyle sonuçlanan olayda;
Soruşturma aşamasında dosyanın tevdi edildiği Meram Üniversitesi Tıp Fakültesinde görevli 3 öğretim üyesi tarafından düzenlenen 01.04.2009 tarihli bilirkişi raporunda; hemşireler sanık Ş.. ile tanık S..ifadelerinde, konulan kateterin ven içinde olduğu beyanı olsa da, gelişen tablo, kateterin arter (sol radial arter) içine konulduğunu gösterdiğinin ve kateterin doktor tarafından değerlendirme yapılmadan çekildiğinin; başlangıç klinik bulguları ve RDUS raporu sol ön kolda ve elde gelişen olayın intra arteriyel kateterizasyon ve ilaç (Rocefin + Genta + Biteral) uygulaması olduğunu göstermesine rağmen hastanın uzman olmayanlarca yanlış değerlendirildiğinin ve yapılması henüz kılavuzlarda kesinleşmemiş fakat önerilen konumunda bulunan tedavi protokolü veya protokollerinin (antikoagülan, lokal anestezik enjeksiyonu, sempatik blokaj, arteriyel vazodilatatörler, trombolitik tedavi, fasiyotomi, trombektomi gibi) uygulanmadığının belirtilmesi; keza katılan vekilinin temyiz dilekçesine ekli ve Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 07.03.2011 tarihli raporda; kalp damar cerrahisi tarafından yapılan konsültasyon ve renkli dopler USG’nin değerlendirilmesinde, sol brakiyal arter bifürkasyonda dolaşım olmadığı dikkate alındığında hastaya zamanında cerrahi müdahalede bulunulmamasının tıp kurallarına uygun olmadığı ayrıca hastada damar yolunun açılmasında anjiokat intraarterial yerleştiren hemşirenin de uygulamasının tıp kurallarına uygun olmadığının belirtilmesi; Dosyanın Ankara 13. Sulh Ceza Mahkemesi kanalıyla tevdi edildiği Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinde görevli 3 öğretim üyesi tarafından düzenlenen 29.05.2012 tarihli hükme esas bilirkişi raporunda da; damar yolu denemeleri sırasında brakiyal artere girildiği ve brakiyal arter intimasının zedelendiğini ve buna bağlı arterde trombüs olduğunu yada biceps kasında damar yolu girişimleri sırasında olan hematom nedeniyle brakiyal arter akımının bozulduğu ve sonrasında arter içinde trombüs geliştiğinin, ön kolun ana arterinde oluşan akım sorunu nedeniyle sol ön kol dolaşımı ve beslenmesi bozulup ön kol nekroza gittiğinin belirtilmesi ancak durumun üstleri konumundaki doktorlara bildirilmesi sebebiyle sorumluluğunun bulunmadığının belirtilmesi karşısında;
Dosyanın kül halinde Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas dairesine gönderilerek; mağdurede meydana gelen yaralanmanın, sanık hemşire Ş.. A.. tarafından mağdurenin sol kolu üzerinde gerçekleştirilen damar yolu açma girişimi esnasında kateterin ven yerine arter içerisine konmasından kaynaklanıp kaynaklanmadığının, sanık hemşirenin başarısız tıbbi müdahalesinin tek başına mağdurenin sol kolunun kesilmesine neden olacak bir yaralanmaya yol açmasının mümkün olup olmadığının; sanık hemşire Ş..’ın eyleminin tıp kurallarına uygun olmadığının kabulü halinde, yapılacak tıbbi müdahalenin ne olduğunun ve kim ya da kimler tarafından yapılması gerektiğinin, serviste görevli doktorların zamanında müdahalesinin, hemşirenin hatalı tıbbi müdahalesinin sonuçlarını ortadan kaldırmasının veya azaltmasının tıbben mümkün olup olmadığının, doktorlar tarafından yapılan müdahalenin tıp kurallarına uygun olup olmadığının, mağdurenin yaralanmasının TCK’nın 89. maddesinde belirtilen yaralanma türlerinden hangisi kapsamında kaldığının saptanmasından sonra, gerekirse sorumlu diğer kişi ya da kişiler hakkında soruşturma izni alınması, sanıkların ve olaya müdahalede bulunan diğer kişilerin beyanları arasındaki çelişkiler giderilerek sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeksizin eksik incelemeyle ve hükme esas bilirkişi raporundaki ihtimaller açıklığa kavuşturulmadan, yazılı şekilde beraate karar verilmesi,
Kabule göre de;
Hükümde uygulama maddesi gösterilmeyerek CMK’nın 232/6. maddesine aykırı davranılması,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 26.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.