YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/13002
KARAR NO : 2014/16279
KARAR TARİHİ : 01.07.2014
Tebliğname no : 7 – 2011/242902
Mahkemesi : Ayvacık Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 15/02/2011
Numarası : 2010/172 – 2011/31
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık
2863 sayılı Kanun’a aykırılık suçundan sanıkların mahkûmiyetlerine ilişkin hükümler, sanıklar tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
2863 sayılı Kanun’un, 11/10/2013 tarih, 28792 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6498 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesi yürürlükte bulunan tespit ve tescil başlıklı 7. maddesinde korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının ve doğal sit alanlarının tespitinin Kültür ve Turizm Bakanlığının koordinatörlüğünde yapılacağı ve bu tespitlerin koruma bölge kurulu kararı ile tescil edileceği, tescil kararlarının ilanı, tebliği ve tapu kütüğüne işlenmesi ile ilgili hususların yönetmelikle düzenleneceğinin öngörüldüğü, bu amaçla çıkarılan Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik ile sit kararlarının ilan şeklinin kaleme alındığı, 6498 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile 2863 sayılı Kanunun 7. maddesinde yapılan değişiklik ile sit alanlarının, tabiat varlıklarının ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazların tescil kararlarının, Resmî Gazete’de yayımlanacağı ve Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulacağı hükmünün getirildiği, ayrıca anılan Kanunun 3. maddesi ile 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinde “Tescil edilen sit alanları ve korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarının bu kanuna göre tebliğ veya ilan edilmiş olmasına rağmen yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne suretle olursa olsun zarar görmesine kasten sebebiyet verenler ile koruma bölge kurullarından izin alınmaksızın inşaî ve fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranların, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılacağının öngörüldüğü, gerek 2863 sayılı Kanunun 6498 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesi yürürlükte bulunan 7. maddesi ile anılan madde gereğince çıkarılan Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik hükümlerinin, gerekse 6498 sayılı Kanunun 1. maddesi ile öngörülen tescil kararlarının, Resmî Gazete’de yayımlanma ve Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulma zorunluluğunun amacının, ilgili kurul kararlarından muhataplarını haberdar etmek olduğu,
Bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında, Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar
Yüksek Kurulu’nun 10/07/1982 gün 13956 sayılı kararı ile arkeolojik sit alanı olarak, Edirne Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 06/04/1990 gün 623 sayılı ve Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 22/06/1993 gün 3207 sayılı kararı ile 1. derece arkeolojik sit alanı olarak tescil edilip, daha sonra Edirne Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 25/02/2000 gün 5961 sayılı kararı ile arkeolojik sit alanı statüsü, kentsel ve arkeolojik sit alanı olarak değiştirilen Çanakkale İli, Ayvacık İlçesi, B.. Köyü, Köy İçi Mevki, … parsel sayılı taşınmazın karşısında bulunan hazineye ait arazi üzerindeki çardağın sökülüp, kordon zemini üzerinde bulunan destek ayaklarının deniz içerisine alınıp, ayaklar ile gölgelik arasına deniz tarafından destek kolları monte edildiğinin tespit edildiği, sanıkların dosya kapsamında mevcut savunmalarında, suça konu yapıların bulunduğu arazinin sit alanı sınırlarında kalıp kalmadığına ilişkin bilgi sahibi oldukları konusunda herhangi bir beyanda bulunmadıkları ancak bahse konu uygulamaların yapılması için sanıklar tarafından daha önce Çanakkale Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’na müracaat edilmiş olması hususu dikkate alındığında, sanıkların dava konusu yerin sit alanı içerisinde yer aldığını bildikleri, buna rağmen Kurul’dan izin alınması mümkün olmayan dava konusu taşınmaz üzerine fiziki müdahalede bulundukları anlaşılmakla;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre, sanıkların, yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Bünyesinde koruma, uygulama denetim büroları kurulan idarelerden izin almaksızın veya izne aykırı olarak izinsiz inşai ve fiziki müdahalede bulunanların, 2863 sayılı Kanunun 65/d maddesi gereğince cezalandırılması gerekeceği, bu kapsamda, suça konu taşınmazın bulunduğu ilde suç tarihi itibariyle İl Özel İdaresi bünyesinde koruma, uygulama denetim bürosu kurulup kurulmadığı araştırılıp, eğer kurulmuş ise, taşınmazın bulunduğu yerin İl Özel İdaresi bünyesinde kurulan koruma, uygulama denetim bürosunun sorumluluk alanı kapsamında olup olmadığı hususu tespit edilip, hükümden sonra, 08.10.2013 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6498 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanunun 65/1 ve 65/4 maddeleri gereğince sanığın hukuki durumunun yeniden takdir ve tayininde zorunluluk bulunması,
Kabule ve uygulamaya göre de;
1-Sanıklar hakkında tayin edilen hapis cezasının uzun süreli olduğu gözetilmeksizin, TCK’nın 53/1 maddesinde düzenlenen hak yoksunlularının uygulanmamasına karar verilmesi,
2-5237 sayılı TCK’nın 61. maddesi gereğince iki sınır arasında temel ceza belirlenirken, sanıkların şahsi ve sosyal durumu, amacı, suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesi sırasında meydana gelen tehlikenin ağırlığı dikkate alınmak suretiyle hapis cezalarının asgari hadden belirlendiği gözetilmeksizin, aynı gerekçelerle adli para cezalarının asgari hadden uzaklaşılarak belirlenmesi suretiyle hükümde çelişkiye neden olunması,
3-TCK’nın 51/3 maddesi gereğince, tayin edilen hapis cezası ertelenen sanık hakkında bir yılda az üç yıldan fazla olmamak üzere denetim süresi belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, infazda tereddüte yol açacak şekilde, iki yıl denetimli serbestlik tedbiri belirlenmesi,
4-Sanıklar hakkında tayin edilen adli para cezalarına ilişkin olarak TCK’nın 52/4. maddesi gereğince ödenmeyen adli para cezalarının hapse çevrileceğinin ihtar edilmesi ile yetinilmesi yerine, infaz aşamasında nazara alınması gereken 5275 sayılı Kanunun 106/3. maddesi gereğince ihtara karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 01/07/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.