Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/12279 E. 2014/10223 K. 28.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/12279
KARAR NO : 2014/10223
KARAR TARİHİ : 28.04.2014

Tebliğname no : 4 – 2011/164467
Mahkemesi : Abana(Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesi
Tarihi : 22/12/2010
Numarası : 2010/12-2010/55
Suç : Özel hayatın gizliliğini ihlal

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin bir nedene dayanmayan diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak,
1- Özel hayat; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içerir. Bu nedenle, kamuya açık alanda bulunulması, bu alandaki her görüntü veya sesin dinlenilmesine, izlenilmesine, kaydedilmesine, sürekli ve izinsiz olarak elde bulundurulmasına rıza gösterildiği anlamına gelmez. Kamuya açık alanda bulunulduğunda dahi, “kalabalığın içinde dikkat çekmezlik, tanınmazlık, bilinmezlik” prensibi geçerli olup, kamuya açık alandaki kişinin, gün içerisinde yapıkları, gittiği yerler, kiminle niçin, nasıl, nerede ve ne zaman görüştüğü gibi hususları tespit etmek amacıyla sürekli denetim ve gözetim altına alınması sonucu elde edilmiş bilgileri ya da onun başkalarınca görülmesi ve bilinmesini istemeyeceği, özel yaşam alanına girdiğinde şüphe bulunmayan faaliyetleri özel hayat kavramı kapsamına dahildir; ancak, süreklilik içermeyen ve özel yaşam alanına dahil olmayan olay ve bilgiler ise bu kapsamda değerlendirilemez. Sonuç olarak, bir olay ya da bilginin, özel hayat kavramı kapsamına girip girmediği belirlenirken, kişinin toplum içindeki konumu, mesleği, görevi, kamuoyu tarafından tanınıp tanınmadığı, dışa yansıyan davranışları, rıza ve öngörüleri, içinde bulunduğu fiziki çevrenin özellikleri, sosyal ilişkileri, müdahalenin derecesi gibi ölçütler göz önüne alınmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya kapsamına göre, A.. Belediye Başkanı olan katılan tarafından, mülkiyeti babasına ait olan 5 katlı binanın ruhsata aykırı olarak inşa edildiği iddiasıyla Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasından dolayı mağdur edildiklerini düşünen sanığın, konuyla ilgili delil elde edebilmek amacıyla, olay tarihinde, yanına aldığı kalem kamera tabir edilen cihazla beraber Belediye Başkanlığına geldiği ve babası ile birlikte katılanın makam odasına girdikleri sırada kalem kamerayı çalıştırarak görüntü almaya başladığı; ancak, durumun Belediye Başkanlığında odacı olarak görev yapan tanık Ali tarafından fark edilerek, telefonla katılana bilgi verilmesini müteakip, misafir koltuğunda oturan sanığın sık sık elindeki kalem görünümlü kamerayla oynadığını gören ve gizlice çekim yapıldığından emin olan katılanın, kalem kamerayı sanıktan alıp, çöpe attığı olayda,Olayın hemen ardından katılan ve tanıklar tarafından tanzim edilen “Tutanak” başlıklı belgeye yansıyan tespitler, kalem kamera üzerinde yapılan teknik inceleme sonucu düzenlenen 05.04.2010 tarihli bilirkişi raporu, dosyada mevcut CD’ler ve Dairemizce de izlenen görüntü içeriğine göre, katılanın izniyle makam odasına girip, misafir koltuğuna oturan sanık tarafından, katılanın sürekli denetim ve gözetim altına alınması sonucu elde edilmiş özel hayatının gizliliğini ihlale yol açacak bir görüntü ve ses kaydedilmediği gibi, Belediye Başkanı olan katılanın, makam odasında ağırladığı misafirlerinin hal ve hatırlarını sorması, içecek siparişi vermesi ve muhataplarının tarafı olduğu bir uyuşmazlığın sona erdirilmesi konusunda onlara açıklamalarda bulunmasının, katılanın başkalarınca görülmesi ve bilinmesini istemediği, özel yaşam alanına ilişkin bir faaliyet de olmadığı anlaşılmakla, sanığın üzerine atılı özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun yasal unsurlarının oluşmaması nedeniyle sanık hakkında CMK’nın 223/2-a maddesi gereğince beraat kararı verilmesi gerekirken, anılan suçun oluşması için, çekimin katılanın makam odasında gerçekleşmesini yeterli gören ve yasal olmayan gerekçelerle sanığın mahkumiyetine kararı verilmesi,
Kabul ve uygulamaya göre de:
TCK’nın 134/1-2. maddesi gereğince tayin olunan 1 yıl hapis cezasından, aynı Kanunun 62/1. maddesi gereğince 1/6 oranında indirim yapılması sonucu, sanığa, 10 ay 4 gün hapis cezasına hükmedilerek, 4 gün fazla hapis cezası verilmesi, kanuna aykırı,
2- Hükümden sonra 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun 81. maddesi ile TCK’nın 134/1. maddesinde yapılan değişikliğe göre hapis cezasının üst sınırı itibariyle 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 11. maddesi uyarınca davaya bakma görevinin Asliye Ceza Mahkemesine ait olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 28.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.