Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/11972 E. 2014/5608 K. 06.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/11972
KARAR NO : 2014/5608
KARAR TARİHİ : 06.03.2014

Tebliğname no : 12 – 2013/70214
Mahkemesi : Tokat 2. Sulh Ceza Mahkemesi
Tarihi : 05/12/2012
Numarası : 2011/11 – 2012/829
Suç : Taksirle yaralama

Taksirle yaralama suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Katılanın multiple nodüler guatr şikayetiyle Tokat Devlet Hastanesine gittiğinde ameliyat olması gerektiğinden, genel cerrahi uzmanı doktor sanık tarafından katılana guatr ameliyatı yapıldığı, ameliyattan sonra servisteyken yemeye içmeye başladığında, tüm besinlerin boğazına takılan borudan geri çıkması üzerine anormallik olduğunu fark eden doktor sanığın, katılanı üniversite hastanesine sevk ettiği ve üniversite hastanesinde ameliyat esnasında yemek borusu ile soluk borusunun kesilmiş olduğunun anlaşıldığı olayda, sanığın savunmasına göre katılanın mevcut anatomik yapı farklılığından dolayı zor entübe olduğunu üçüncü entübasyonda entübe edilebildiği, özfargus perforasyonu zor entübasyon sebebiyle geliştiğini ve soluk borusu kesisinin ameliyat esnasında ve ameliyat sonrasında olmadığı hatta traker kesiye ilişkin bulguya rastlanmadığını beyan ettiği olayda,
Adli Tıp Kurumunun 16.04.2012 tarihli raporunda; kişinin tıbbi belgelerinden ve ifadelerden zor entübasyon olduğunun anlaşıldığı, zor entübasyon vakalarında özefagial entübasyon ve buna bağlı özefagial perforasyonun görülebileceği, trakeal perforasyonun coid ameliyatına bağlı gelişebileceği, oluşan özefagial ve trakeal perforasyonun bir komplikasyon olarak kabulü gerektiği, ameliyat sonrası birinci günde kişiye oral başlandığında özefagial perforasyondan şüphelenilerek gerekli önlemlerin alındığı ve hastanın bir üst sağlık kurumuna sevkinin yapıldığı, oluşan bu durumun şahsın üzerindeki etkisinin basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı kişiye konulan tanı, yapılan ameliyat ve oluşan komplikasyon yönteminin tıp kurallarına uygun olduğu belirtilmiş ise de;
Adli Tıp Kurumu raporunun bağlayıcı olmayıp, diğer delillerle birlikte değerlendirilmesi gereken bir delil değerlendirme aracı olduğu da nazara alınarak, sanığa atfedilecek kusurun tartışmayı gerektirmeyecek şekilde kesin bir biçimde saptanması, sanığın yaptığı ameliyat sırasında hata yapıp yapmadığı ve katılanın ikinci bir ameliyat geçirmesine neden olup olmadığı hususlarında gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, sanığın olay nedeniyle tıbbi açıdan kusurlu bulunup bulunmadığının tespitine ilişkin olarak önceki raporlarda irdelenerek sanığın taksirli eylemi ile yaralama arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı, katılanın iddiaları, sanık savunması ve tüm tıbbi bilgi ve belgeler de değerlendirilmek suretiyle öncelikle her iki yaralanmanın oluşma nedeninin her türlü şüpheden uzak biçimde saptanması için üniversitenin konusunda uzman hekimlerden oluşan bilirkişi heyetinden rapor alınmasından sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden sanığın olayda kusuru bulunmadığı gerekçesiyle beraatine karar verilmesi,
Kabule göre de;
Hüküm fıkrasının vekalet ücreti ile ilgili kısmında, sanık kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 600,00 TL vekalet ücretinin hazineden alınarak sanığa verilmesi yerine müdahilden alınarak sanığa verilmesine hükmolunması,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün belirtilen sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 06.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.