Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/11507 E. 2014/1499 K. 27.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/11507
KARAR NO : 2014/1499
KARAR TARİHİ : 27.01.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/211566
Mahkemesi : Adana 9. Asliye Ceza Mahkemesi
Karar Tarihi : 17.03.2011
Numarası : 2010/606 – 2011/239
Suç : Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak ele geçirme veya yayma

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılanın olay tarihinde ayrı yaşadığı nikahlı eşi ile gayrı resmi birlikteliği olan, aynı zamanda yine eşinin işlettiği “Y… Petrol” isimli iş yerinde sekreter olarak çalışan sanığın, iş yerinde kendisine tahsis edilen bilgisayarı kullanmak suretiyle katılanın bilgisi ve rızası dışında “facebook” isimli bir internet sitesinde katılanın adı, kişisel bilgileri, telefon numaraları ve resmini kullanarak üyelik edinip aynı sayfaya arkadaş aradığını, kendisine mesaj atılmasını yazdıktan sonra yine katılan adına bir e-mail adresi alarak katılana gelen faturaları bu adrese yönlendirerek atılı eylemleri gerçekleştirmek suretiyle kişisel verileri, hukuka aykırı olarak ele geçirme veya yayma suçunu işlediği sabit görülerek sanık hakkında mahkumiyet kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Ancak, dosya içerisinde, sanığın, katılanın kişisel bilgilerini kullanmak suretiyle iş yerindeki bilgisayardan katılan adına hesap açarak kişisel verileri yaydığı konusunda, hukuka uygun, gerçekçi, akılcı, olayı temsil edici, kanıtlayıcı, mutlak surette her türlü kuşkuyu gidermeye yeter düzeyde delil bulunmamaktadır.
Dosyadaki deliller incelendiğinde; sanık aşamalarda, hakkında ileri sürülen iddiaları kabul etmediğini, katılanın eşi M.. G.. ile arasında ihtilaf bulunduğunu ve bu sebeple bu eylemleri eşinin yapmış olabileceğini beyan ettiği ve bu savunmanın aksini gösterir delil bulunmadığı gibi katılanın 29.01.2010 tarihli şikayet dilekçesinde, bu eylemi eşinin de yapmış olabileceğini iddia ettiği, bu kapsamda şüpheli sıfatıyla ifadesine başvurulan eşi hakkında delil yetersizliği nedeniyle ek takipsizlik karar verildiği, suçta kullanılan bilgisayarın katılanın eşi dahil herkesin girip çıkabildiği bir yerde bulunduğu, ayrıca tanık olarak dinlenilen şahısların da iş yerindeki bilgisayarı sanık dışında diğer çalışanların ve bazı müşterilerin de kullandıklarını beyan ettikleri anlaşılmaktadır.
Görüldüğü üzere, mevcut deliller, sanığın, iddiaya konu eylemi gerçekleştirdiğini, açık ve net olarak ortaya koymamaktadır. Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “şüpheden sanık yararlanır” temel hukuk prensibi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılması için, suçun tereddüte yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesi gerekir. Oluş şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı mahkum etmek, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde, yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle sanık hakkında açılan kamu davasından sanığın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 223/2-e maddesi gereğince beraatine karar verilmesi gerekirken yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan sanığın mahkumiyetine karar verilmesi,
Kabul ve uygulamaya göre de:
Sanığın TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendindeki hak ve yetkileri kullanmak yönündeki yoksunluğuna, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından “koşullu salıverilmesine kadar”, diğer kişiler yönünden ise, “hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar” karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, TCK’nın 53. maddesinin (3) numaralı fıkrasına aykırılık oluşturacak biçimde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 27.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.