Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/10872 E. 2014/2971 K. 10.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/10872
KARAR NO : 2014/2971
KARAR TARİHİ : 10.02.2014

Tebliğname No : 12 – 2012/90331
Mahkemesi : İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi
Karar Tarihi : 28.09.2011
Numarası : 2011/131 – 2011/416
Suç : Haberleşmenin gizliliğini ihlal etme

Haberleşmenin gizliliğini ihlal etme suçundan sanıkların beraatine ilişkin hükümler, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
1- Belirli veya belirlenebilir iki veya daha fazla kişinin, başkalarının bilmemeleri gerektiği yönünde haklı bir inanç ve iradeyle hareket ederek, gizliliği sağlamaya özen gösterip, elverişli araçlar (internet, telefon, telsiz, faks, mektup, telgraf, kağıt vb.) ve ortak semboller (söz, yazı, işaret vb.) aracılığıyla paylaştıkları bilgi, düşünce, duygu ve tutumlarının; özel hayata ilişkin olsun ya da olmasın, başka kişi veya kişiler tarafından, özel bir çaba gösterilerek, doğrudan veya dolaylı şekilde (zarfı açılmadan ışığa tutulan mektupta olduğu gibi), okunmak veya dinlenmek suretiyle öğrenilmesi eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 132/1-1. cümlesinde; anlaşılabilir olsun ya da olmasın, başkalarının haberleşme içeriklerinin kaydı, yani; yazı, ses, görüntü, özel işaretler gibi ortak sembollerin, başka bir nesne üzerine taşınarak (örneğin; ses veya görüntünün, manyetik bant üzerine, yazının başka bir kağıt, defter vb. nesne üzerine geçirilmesi, kopyasının alınması, elektronik iletinin taşınabilir belleğe veya CD’ye aktarılması gibi işlemlerle) sabitlenmesi eyleminin aynı Kanunun 132/1-2. cümlesinde; başkalarının haberleşme içeriklerinin, ilgilisi veya ilgililerinin rızası dışında ifşa edilmesi, yani; yayılması, açığa vurulması, afişe edilmesi, ilan edilmesi, kamuoyuna duyurulması, özetle; içeriğini öğrenme yetkisi bulunmayan kişi veya kişilerin bilgisine sunulması eyleminin aynı Kanunun 132/2; kişinin kendisiyle yapılan haberleşme içeriğini, belirli olmayan ve birden fazla kişi tarafından algılanabilme imkanı bulunan aleni bir ortamda, ilgilisi veya ilgililerinin rızası dışında ifşa etmesi eyleminin aynı Kanunun 132/3. maddelerinde tanımlanan haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirileceği, bu maddede yer verilmeyen kişinin kendisiyle yapılan haberleşme içeriğini kaydetmesi eyleminin, koşulları bulunduğu takdirde, 5237 sayılı TCK’nın 134. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliği suçunu oluşturabileceği, ayrıca; hükümlerden sonra 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun’un 79. maddesi ile 5237 sayılı TCK’nın 132. maddesinde yapılan değişiklikle, suç tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 132/4. maddesindeki “Kişiler arasındaki haberleşmelerin içeriğinin basın ve yayın yolu ile yayınlanması hâlinde, ceza yarı oranında artırılır.” hükmü yürürlükten kaldırılarak, 5237 sayılı TCK’nın 132/3. maddesine “İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.” cümlesinin ilave edildiği;
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya kapsamına göre; sanık M.. Ö..’ün arkadaşının oğlu ile katılanın kızının evlenip kısa sürede boşandıkları, bu ayrılık ile ilgili haberlerin yazılı ve görsel basında yer aldığı dönemde, sanık M.. Ö..’ün olaylar ile ilgili konuşmak üzere, “Show TV” isimli televizyon kanalının iç yapımlar sorumlusu olan diğer sanık M.. E..’in, içerik ve yönetiminden sorumlusu olduğu “S.. S.. adlı programa konuk olduğu, programa verilen arada, sanık M.. Ö.. ve katılan arasında evlilik ile ilgili olarak yapılan cep telefonu görüşmesinin, sanık M.. Ö.. tarafından, karşı tarafın sesi hoparlöre verilmek suretiyle katılanın bilgisi, izni ve rızası olmadan, kameraman tarafından hem görüntülü hemde sesli olarak kaydedilip bu programda yayınlanarak seyircilere izlettirildiği olayda;
Sanık M.. Ö..’ün, katılanın tarafı olduğu haberleşme içeriklerini, onun bilgisi ve rızası dışında, televizyon kanalında yayınlanmak üzere, diğer sanık M.. E..’in yapımından ve içeriğinden sorumlu olduğu programa vererek yayınlamaları karşısında, sanık M.. Ö..’ün, 6352 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önce, suç tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 132/3-4. fıkralarında düzenlenen haberleşmenin gizliliğini ihlal; ayrıca, sanık M.. C.. 5237 sayılı TCK’nın 132/2-4. maddesinde düzenlenen haberleşmenin gizliliğini ihlal suçundan mahkumiyetlerine karar verilmesi gerekirken, haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunun uygulamasında haberleşme içeriğindeki konuşmaların niteliğinin önemli olmadığı, katılanın sesinin hoparlöre verilmek suretiyle ifşa edilmesi ile suçun oluştuğu göz ardı edilerek, “katılanın konuşmada TRT geldi, onunla röportaj yapacağım, şeklindeki beyanı nedeniyle, konuşmanın gizliliğinin kalmadığı” şeklindeki yasal olmayan ve dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçelerle sanıkların beraatlerine karar verilmesi kanuna aykırı,
2- Hükümlerden sonra 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun 6352 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinin, “31/12/2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı; a) Soruşturma evresinde, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davasının açılmasının ertelenmesine, b) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine, c) Kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükmünün infazının ertelenmesine, karar verilir.” hükmü gereğince, 5237 sayılı TCK’nın 7/2. maddesi uyarınca, sanıkların hukuki durumunun yeniden tayin ve takdirinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 10.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.