Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/10707 E. 2014/2972 K. 10.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/10707
KARAR NO : 2014/2972
KARAR TARİHİ : 10.02.2014

Tebliğname No : 12 – 2012/63787
Mahkemesi : Tarsus 4. Asliye Ceza Mahkemesi
Karar Tarihi : 21.12.2011
Numarası : 2010/537 – 2011/754
Suç : Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetme,

Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetme ve kişisel verileri, hukuka aykırı olarak ele geçirme veya yayma suçundan suça sürüklenen çocukların beraatine ilişkin hükümler, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
1- Belirli veya belirlenebilir bir kişiye ait her türlü bilginin, başkasına verilmesi, yayılması ya da ele geçirilmesi, TCK’nın 136/1. maddesinde “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” başlığı altında suç olarak tanımlanmış olup, eylemin; kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak ya da belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle gerçekleşmesi hali, aynı Kanunun 137. maddesinde cezada artırım nedeni olarak öngörülmüştür.
Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun maddi konusunu oluşturan “kişisel veri” kavramından, kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı nüfus bilgileri (T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, anne ve baba adı gibi), adli sicil kaydı, yerleşim yeri, eğitim durumu, mesleği, banka hesap bilgileri, telefon numarası, elektronik posta adresi, kan grubu, medeni hali, parmak izi, DNA’sı, saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örnekleri, cinsel ve ahlaki eğilimi, sağlık bilgileri, etnik kökeni, siyasi, felsefi ve dini görüşü, sendikal bağlantıları gibi kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilginin anlaşılması gerekir; ancak, herkes tarafından bilinen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olan kişisel bilgiler, yasal anlamda “kişisel veri” olarak değerlendirilemez, aksinin kabulü; anılan maddenin uygulama alanının amaçlanandan fazla genişletilerek, uygulamada belirsizlik ve hemen her eylemin suç oluşturması gibi olumsuz sonuçlar doğurur, bu nedenle, bir kişisel bilginin, açıklanan anlamda “kişisel veri” kabul edilip edilmeyeceğine karar verilirken, somut olayın özellikleri dikkate alınarak titizlikle değerlendirme yapılması, sanığın eylemiyle hukuka aykırı hareket ettiğini bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunun da ayrıca tespit edilmesi gerekir.
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya kapsamına göre; suça sürüklenen çocukların katılan mağdure Seren’in “facebook” adlı sosyal paylaşım sitesindeki hesabında bulunan fotoğraflarını kullanarak, aynı sitede “Serenözipek_efkandemirbolatsekskardeşliği” adında başka bir sayfa oluşturdukları, bu sayfada mağdurenin çeşitli yerlerde çekilmiş fotoğraflarını yayınlayarak fotoğrafların içerisine konuşma baloncukları yerleştirip mağdurenin ağzından, kendisi konuşuyormuş gibi, mağdurenin şeref ve saygınlığına zarar verecek nitelikte müstehcen içerikte sözler yazmak suretiyle hakarette bulundukları iddiasıyla açılan davada, yapılan yargılama sonucunda, hakaret suçu sabit görülerek suça sürüklenen çocuklar hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, TCK’nın 135 ve 136. maddelerinden açılan davada ise suça sürüklenen çocukların beraatine karar verilmiş ise de, katılan mağdurenin kendi hesabında yer alan resimlerini isim ve soy ismi anlaşılacak şekilde herkesin paylaşımına sunan suça sürüklenen çocukların eyleminin, TCK’nın 136/1. maddesinde düzenlenen verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturacağı gözetilmeden, yasal olmayan ve dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçelerle suça sürüklenen çocukların beraatlerine karar verilmesi kanuna aykırı,
2- Hükümlerden sonra 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun 6352 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinin, “31/12/2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı; a) Soruşturma evresinde, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davasının açılmasının ertelenmesine, b) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine, c) Kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükmünün infazının ertelenmesine, karar verilir.” hükmü gereğince, 5237 sayılı TCK’nın 7/2. maddesi uyarınca, suça sürüklenen çocukların hukuki durumunun yeniden tayin ve takdirinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 10.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.