Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/10633 E. 2014/1498 K. 27.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/10633
KARAR NO : 2014/1498
KARAR TARİHİ : 27.01.2014

Mahkemesi :Sulh Ceza Mahkemesi
Suç : Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini alenen ihlal etme
Hüküm : Beraat

Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini alenen ihlal etme suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Belirli veya belirlenebilir iki veya daha fazla kişinin, başkalarının bilmemeleri gerektiği yönünde haklı bir inanç ve iradeyle hareket ederek, gizliliği sağlamaya özen gösterip, elverişli araçlar (internet, telefon, telsiz, faks, mektup, telgraf, kağıt vb.) ve ortak semboller (söz, yazı, işaret vb.) aracılığıyla paylaştıkları bilgi, düşünce, duygu ve tutumlarının; özel hayata ilişkin olsun ya da olmasın, başka kişi veya kişiler tarafından, özel bir çaba gösterilerek, doğrudan veya dolaylı şekilde (zarfı açılmadan ışığa tutulan mektupta olduğu gibi), okunmak veya dinlenmek suretiyle öğrenilmesi eyleminin TCK’nın 132/1-1. cümlesinde; anlaşılabilir olsun ya da olmasın, başkalarının haberleşme içeriklerinin kaydı, yani; yazı, ses, görüntü, özel işaretler gibi ortak sembollerin, başka bir nesne üzerine taşınarak (örneğin; ses veya görüntünün, manyetik bant üzerine, yazının başka bir kağıt, defter vb. nesne üzerine geçirilmesi, kopyasının alınması, elektronik iletinin taşınabilir belleğe veya CD’ye aktarılması gibi işlemlerle) sabitlenmesi eyleminin TCK’nın 132/1-2. cümlesinde haberleşmenin gizliliğini ihlal başlığı altında suç olarak tanımlandığı, bu madde kapsamında yer verilmeyen kişinin kendisiyle yapılan haberleşme içeriğini kaydetmesi eyleminin, koşulları bulunduğu takdirde, aynı Kanunun 134. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturabileceği; haberleşme içeriklerinin, haberleşmenin muhatabı olan diğer kişi tarafından, belirli olmayan ve birden fazla kişi tarafından algılanabilme imkanı bulunan aleni bir ortamda, ilgilisi veya ilgililerinin rızası dışında ifşa edilmesi, yani; yayılması, açığa vurulması, afişe edilmesi, ilan edilmesi, kamuoyuna duyurulması, özetle; içeriğini öğrenme yetkisi bulunmayan kişi veya kişilerin bilgisine sunulması eyleminin TCK’nın 132/3. maddesinde tanımlanan haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirileceği,
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya kapsamına göre; resmi nikahlı eşi olan katılanın müşterek çocuklarına kötü muamelede bulunduğundan kuşkulanan ve aile sırlarını başkalarına anlattığını düşünen sanığın, ileride açacağı boşanma davasında delil olarak sunabilmek için, müşterek evlerine yerleştirdiği ses kaydedici cihaz ile, kendisinin olmadığı zamanlarda evde yaşananları ve katılanın ev telefonu ile yaptığı sohbetlere ilişkin konuşmaları ele geçirip ardından bu konuşmaların dökümünü katılanın bilgisi ve rızası dışında, onun aleyhine açtığı boşanma davasında mahkemeye verdiği, aile mahkemesince CD’nin delil olarak kabul edilerek çözümünün yaptırıldığı, yapılan yargılama sonucunda tarafların boşanmalarına ve yaşı küçük çocukların velayetinin sanık olan babaya verilmesine karar verildiği, verilen kararın da temyiz incelemesinden geçmek suretiyle kesinlik kazandığı olayda;
Sanığın eyleminin TCK’nın 132/1-1. cümlesinde düzenlenen haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirilebileceği, ancak, kişinin, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda, örneğin; kendisine karşı işlenmekte olan (cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira veya şantaj gibi) bir suç söz konusu olduğunda ya da kendisine veya aile birliğine yönelen, onurunu zedeleyen, haksız bir saldırıyı önlemek için, kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engelleyip, yetkili makamlara sunarak güvence altına almak amacıyla, saldırıyı gerçekleştiren tarafın bilgisi ve rızası dışında, özel hayata ait bilgileri okuma, konuşma ve haberleşme içeriklerini veya özel hayata ilişkin ses ve görüntüleri dinleme, izleme ya da kaydetme, kişisel verileri kaydetme, ele geçirme ve yayma eylemlerinin hukuka aykırı olduğunu kabul etmek mümkün olmadığı gibi, esasen bu hallerde, kişinin hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle hareket ettiğinden de söz edilemeyeceği gözetildiğinde, bahse konu konuşmaları içeren dökümleri, üçüncü kişi ya da kişilerle paylaştığı ve/veya çoğaltarak dağıttığına ilişkin hakkında bir iddia ileri sürülmeyen sanığın, boşanma davasındaki iddiasını ispatlama amacını taşıyan eylemlerinde, hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle hareket etmediği anlaşılmakla,
Yapılan yargılama sonunda, sanığa yüklenen fiilin sabit olmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılan vekilinin sübuta ilişkin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1136 Sayılı Avukatlık Kanunu’nun 168 ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret tarifesinin 13/5. maddesi uyarınca, atılı suçtan beraat eden ve kendisini vekille temsil ettiren sanık lehine hükmedilen maktu vekalet ücretinin “hazine aleyhine” hükmedilmesi gerekirken “katılan” aleyhine hükmedilmesi,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, bu hususun yeniden yargılama yapılmaksızın aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasının üçüncü paragrafında yer alan “katılan taraftan” ibaresinin hükümden çıkartılarak yerine “devlet hazinesinden” ibaresinin yazılması ile hükümdeki usul ve kanuna uygun bulunan sair hususların aynen bırakılmasına karar verilmek suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 27.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.