YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/10170
KARAR NO : 2014/10493
KARAR TARİHİ : 30.04.2014
Tebliğname no : 12 – 2012/77568
Mahkemesi : Ayvacık Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 28/09/2011
Numarası : 2011/135 – 2011/221
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık
2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
24/05/2007 olan suç tarihinin, gerekçeli karar başlığında 08/08/2007 olarak gösterilmesi, mahallinde düzeltilebilir yazım yanlışlığı olarak değerlendirilmiş,
Ayvacık Asliye Ceza Mahkemesinin 02/02/2010 gün 2008/4-2010/16 sayılı kararı ile sanık hakkında, yaptığı müdahalenin ve yapıların kararın kesinleşmesinden itibaren 1 ay içinde tamamen kaldırılması ve eski hale getirilmesi veya yapının kaldırılması için gerekli olan ve tespit edilen 10.087,00 TL’nin katılan kuruma ödenmesi koşulu ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, bu kararın kesinleşmesine müteakip Çanakkale Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğü tarafından, kararın gereğinin yerine getirilmesi amacıyla sanığa, çağrı kağıdı düzenlenip, 01/10/2010 tarihinde tebliğ edildiği halde, sanığın süresi içerisinde Çanakkale Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğü’ne müracaat etmediği, bunun üzerine mahkemesince hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının değerlendirilmesi için yeniden duruşma açılıp, sanığın duruşmaya davet edildiği, ancak çıkarılan çağrı kağıdının 08/07/2011 tarihinde sanığa tebliğ edilmesine rağmen, sanığın duruşmalara katılmadığı ve bunun üzerine sanığın yokluğunda hükmün açıklanmasına karar verildiği, isnat edilen eylem ile ilgili olarak sanığın daha önce savunmasının alınmış olması karşısında, mahkemenin uygulamasında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, tebliğnamede bu konuda bozma öneren düşünceye iştirak edilmemiştir.
2863 sayılı Kanunun, 11/10/2013 tarih, 28792 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6498 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesi yürürlükte bulunan tespit ve tescil başlıklı 7. maddesinde korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının ve doğal sit alanlarının tespitinin Kültür ve Turizm Bakanlığının koordinatörlüğünde yapılacağı ve bu tespitlerin koruma bölge kurulu kararı ile tescil edileceği, tescil kararlarının ilanı, tebliği ve tapu kütüğüne işlenmesi ile ilgili hususların yönetmelikle düzenleneceğinin öngörüldüğü, bu amaçla çıkarılan Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik ile sit kararlarının ilan şeklinin kaleme alındığı, 6498 sayılı Kanunun 1. maddesi ile 2863 sayılı Kanunun 7. maddesinde yapılan değişiklik ile sit alanlarının, tabiat varlıklarının ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazların tescil kararlarının, Resmî Gazete’de yayımlanacağı ve Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulacağı hükmünün getirildiği, ayrıca anılan Kanunun 3. maddesi ile 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinde “Tescil edilen sit alanları ve korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarının bu kanuna göre tebliğ veya ilan edilmiş olmasına rağmen yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne suretle olursa olsun zarar görmesine kasten sebebiyet verenler ile koruma bölge kurullarından izin alınmaksızın inşaî ve fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranların, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılacağının öngörüldüğü, gerek 2863 sayılı Kanunun 6498 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesi yürürlükte bulunan 7. maddesi ile anılan madde gereğince çıkarılan Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik hükümlerinin, gerekse 6498 sayılı Kanunun 1. maddesi ile öngörülen tescil kararlarının, Resmî Gazete’de yayımlanma ve Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulma zorunluğunun amacının, ilgili kurul kararlarından muhataplarını haberdar etmek olduğu,
Bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında, Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 30/09/1991 gün 2022 sayılı kararı ile 1. derece doğal sit alanı olarak tescil edilen sınırlar dahilinde yer alan Çanakkale İli, A.. İlçesi, N.. Köyü, Ö..Mevki, 1… ada … parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan otelin müşterileri için parselin sahil bölümüne beton döktürdüğü ve taş duvar yaptırdığının tespit edildiği, mahallinde yapılan keşifte görevlendirilen inşaat mühendisi ve arkeolog bilirkişisi tarafından düzenlenen rapor incelendiğinde, bahse konu arazi üzerinde bulunan wc, duş ve tesisat odası yapılarının basit tarzda yapılar olduğu ayrıca taşınmaza sahil hattı boyunca taş duvar ve deniz içerisine iskele yapıldığı, yapılan eylemin 2863 sayılı Kanun’un 9. maddesi kapsamında inşai ve fiziki müdahale niteliğinde olduğunun belirtildiği, sanık savunmalarında, suça konu yerin sit alanı vasfında olduğunu bilip bilmediğine ilişkin herhangi bir beyanda bulunmamış ise de, tespit tarihinde inşa halinde olan yapıların mahkeme tarafından mahallinde yapılan keşifte inşasının bitirilip, kullanılıyor olması hususu dikkate alındığında, sanığın, dava konusu yerin sit alanı sınırları içerisinde yer aldığını bildiği, buna rağmen Kurul’dan izin almaksızın 1. derece doğal sit alanı vasfındaki suça konu taşınmaza inşai ve fiziki müdahalede bulunduğu, üzerine atılı suçu işlediğinin tüm dosya kapsamı ile sabit olduğu, anlaşılmakla;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre sanığın, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Bünyesinde koruma, uygulama denetim büroları kurulan idarelerden izin almaksızın veya izne aykırı olarak izinsiz inşai ve fiziki müdahalede bulunanların, 2863 sayılı Kanunun 65/d maddesi gereğince cezalandırılması gerekeceği, bu kapsamda, suça konu taşınmazın bulunduğu ilde suç tarihi itibariyle İl Özel İdaresi bünyesinde koruma, uygulama denetim bürosu kurulup kurulmadığı araştırılıp, eğer kurulmuş ise, taşınmazın bulunduğu yerin İl Özel İdaresi bünyesinde kurulan koruma, uygulama denetim bürosunun sorumluluk alanı kapsamında bulunup bulunmadığı hususu tespit edilip, hükümden sonra, 08.10.2013 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6498 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanunun 65/1 ve 65/4 maddeleri gereğince sanığın hukuki durumunun yeniden takdir ve tayininde zorunluluk bulunması,
2-5237 sayılı TCK’nın 61. maddesi gereğince iki sınır arasında temel ceza belirlenirken, sanığın şahsi ve sosyal durumu, amacı, suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesi sırasında meydana gelen tehlikenin ağırlığı dikkate alınmak suretiyle hapis cezasının asgari hadden belirlendiği gözetilmeksizin, aynı gerekçelerle adli para cezasının asgari hadden uzaklaşılarak belirlenmesi suretiyle hükümde çelişkiye neden olunması,
3-Sanık hakkında tayin edilen adli para cezasına ilişkin olarak TCK’nın 52/4. maddesi gereğince ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin ihtar edilmesi ile yetinilmesi yerine, infaz aşamasında nazara alınması gereken 5275 sayılı Kanunun 106/3. maddesi gereğince ihtarına karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 30/04/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.