Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/10090 E. 2014/1494 K. 27.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/10090
KARAR NO : 2014/1494
KARAR TARİHİ : 27.01.2014

Tebliğname No : 12 – 2012/56139
Mahkemesi : Bakırköy 31. Asliye Ceza Mahkemesi
Karar Tarihi : 16.06.2011
Numarası : 2010/370 – 2011/726
Suç : Hakaret, Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme

Hakaret ve verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçlarından sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Hüküm kurulduktan sonra, Cumhuriyet Savcılığının talebi üzerine, dosya yeniden ele alınarak 22.06.2011 tarihinde verilen ek kararla, cezaların toplanmasına ilişkin hüküm fıkrasının düzeltilmesine karar verilmiş ise de, mahkumiyet hükmü kurulup dosyadan el çekildikten sonra verilen bu kararın hukuki değerden yoksun olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;
Sanık hakkında TCK’nın 125/1. maddesindeki seçenek cezalardan hapis cezasının tercih edilmiş olması karşısında, TCK’nın 50/2. maddesinin amir hükmü uyarınca, bu cezanın adli para cezasına çevrilemeyeceğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Belirli veya belirlenebilir bir kişiye ait her türlü bilginin, başkasına verilmesi, yayılması ya da ele geçirilmesi, TCK’nın 136/1. maddesinde “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” başlığı altında suç olarak tanımlanmış olup, eylemin; kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak ya da belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle gerçekleşmesi hali, aynı Kanunun 137. maddesinde cezada artırım nedeni olarak öngörülmüştür.
Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun maddi konusunu oluşturan “kişisel veri” kavramından, kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı nüfus bilgileri (T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, anne ve baba adı gibi), adli sicil kaydı, yerleşim yeri, eğitim durumu, mesleği, banka hesap bilgileri, telefon numarası, elektronik posta adresi, kan grubu, medeni hali, parmak izi, DNA’sı, saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örnekleri, cinsel ve ahlaki eğilimi, sağlık bilgileri, etnik kökeni, siyasi, felsefi ve dini görüşü, sendikal bağlantıları gibi kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan,
kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilginin anlaşılması gerekir; ancak, herkes tarafından bilinen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olan kişisel bilgiler, yasal anlamda “kişisel veri” olarak değerlendirilemez, aksinin kabulü; anılan maddenin uygulama alanının amaçlanandan fazla genişletilerek, uygulamada belirsizlik ve hemen her eylemin suç oluşturması gibi olumsuz sonuçlar doğurur, bu nedenle, bir kişisel bilginin, açıklanan anlamda “kişisel veri” kabul edilip edilmeyeceğine karar verilirken, somut olayın özellikleri dikkate alınarak titizlikle değerlendirme yapılması, sanığın eylemiyle hukuka aykırı hareket ettiğini bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunun da ayrıca tespit edilmesi gerekir.
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya içeriğine göre; sanığın, bir dönem duygusal boyutta arkadaşlık ilişkisi içerisinde olduğu müştekiye ait kişisel bilgileri, adı soyadı ile birlikte fotoğraflarını, müşteki tarafından arkadaşlıklarına son verilmesine tepki olarak ve müştekinin bilgisi ve rızası dışında, “facebook” adlı sosyal paylaşım sitesinde üyelik işlemleri yaparak yaydığı ve müştekiye ait fotoğrafların bulunduğu sayfaya, müştekinin küçük düşmesine yol açan değer yargısı içerecek, onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte pornografik video görüntüleri koyduğu olayla ilgili olarak,
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, sanığın yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak;
1- Hükmün henüz kesinleşmediği ve cezaların toplanması konusunda bir talep de bulunmadığı halde, sanığın sübut bulan hakaret ve verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçlarından dolayı ayrı ayrı verilen 2000 TL ve 6000 TL adli para cezalarının 8000 TL; bu cezaların karşılığı olduğu sonucuna varılarak 3 ay 10 gün ve 10 ay hapis cezalarının da 13 ay 10 gün hapis cezası olarak toplanmasına karar verilmek suretiyle 5275 sayılı Kanunun 99 ve 106. maddelerine aykırı davranılması kanuna aykırı,
2- Hükümden sonra 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun Geçici 1. maddesinin, “31/12/2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı; a) Soruşturma evresinde, 04/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davasının açılmasının ertelenmesine, b) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine, c) Kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükmünün infazının ertelenmesine, karar verilir.” hükmü gereğince, sanığın hukuki durumunun yeniden tayin ve takdirinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 27.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.