Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2012/34101 E. 2014/2905 K. 07.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/34101
KARAR NO : 2014/2905
KARAR TARİHİ : 07.02.2014

Tebliğname no : 4 – 2011/203404
Mahkemesi : Marmaris 1. Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 05/05/2009
Numarası : 2008/257 – 2009/363
Suç : 2863 Sayılı Kanuna Aykırılık

2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
5237 sayılı TCK’nın 44 maddesinde düzenlenen fikri içtima kaidesinin objektif koşullarının “tek bir fiilin bulunması” ve “birden fazla kanun hükmünün ihlali”nden ibaret olduğu, sanığın işlediği fiille birden fazla suçun oluşmasına sebebiyet verdiği ve bu tarihte 2863 sayılı Kanun ile 5237 sayılı TCK’nın 184. maddesinin yürürlükte bulunduğu anlaşılmakla, sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 44. maddesindeki fikri içtima hükmünün uygulanarak, eylemine temas eden en ağır hüküm olan 2863 sayılı Kanunun 65/b maddesi gereğince cezalandırılmasında isabetsizlik görülmediğinden, tebliğnamede bu hususta bozma öneren (1) numaralı görüşe, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 04/10/2011 tarihli ve 2011/7-171 Esas, 2011/196 sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerini kısa kararda uygulamayan mahkemenin, fiziki müdahalenin eski hale getirilmediği, sanığın yeniden suç işlemeyeceği yönünde kanaat oluşmadığından bahisle, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanmadığını gerekçeli kararın gerekçe kısmında belirtmesinin, 5271 sayılı CMK’da yer alan açık düzenlemeler karşısında usul ve yasaya aykırılık oluşturmadığı anlaşıldığından, tebliğnamede bu hususta bozma öneren düşünceye iştirak edilmemiştir.
08/10/2013 tarih ve 6498 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanunun 7. maddesine göre, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin tescil kararlarının, 7201 sayılı Tebligat Kanunu uyarınca maliklere tebliğ edileceği; sit alanlarının, tabiat varlıklarının ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin tescil kararlarının da Resmî Gazete’de yayımlanmakla birlikte, Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulacağı, belirtilen değişiklik öncesinde işlenen suçlar bakımından ise, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin olarak, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde tescil şerhi bulunup bulunmadığına; sit alanları, tabiat varlıkları ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin olarak, tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğine bakılması gerektiği, bu kapsamda somut olay değerlendirildiğinde,
İzmir II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 14/02/1996 tarih ve 5576 sayılı kararı ile 3. derece doğal sit alanı içerisinde kaldığı belirtilen taşınmazda, sanığın izinsiz olarak inşaat yaptığı iddiasıyla hakkında dava açıldığı, anılan Kurul kararının dosyada mevcut olduğu, ancak ilan edildiğine dair tutanakların mahkemece araştırılmadığı, sanığın savunmasında, evi yaparken izin için müracaat ettiğini, ancak izin verilmediğini, kendisine sit alanı ile ilgili değil, parselin küçük olması ve çekme mesafesi bulunmamasından dolayı imar izni verilmediğini, bunun üzerine evi yapmaya başladığını, yapım aşamasında evin mühürlendiğini, ancak inşaata devam edip bitirdiğini, ruhsat için başvurduğunu, buranın sit alanı olmadığı, tarla olduğunun kendisine söylendiğini, inşaatı 2007 yılının ortalarında bitirdiğini ve yerleştiğini beyan ettiği, sanık müdafii tarafından dosyaya sunulan ek temyiz dilekçesi eklerinde yer alan, Muğla İl Özel İdaresi İmar ve Kentsel İyileştirme Müdürlüğü’nün 04/07/2009, Muğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 06/04/2010 tarihli yazılarında, dava konusu 191 ada 4 nolu parselin sit sınırları dışında kaldığı, 1/25000 ölçekli Datça-Bozburun çevre düzeni planında, “tarımsal niteliği korunacak özel mahsul alanı” kapsamında kalmakta olduğunun belirtildiği anlaşılmakla,
1) Mahkemece, sit alanına ilişkin Kurul kararının, mahallinde mutat vasıtalarla usulüne uygun olarak ilan edildiğine dair tutanakların dosyaya celp edilmesi,
2) Dava konusu 191 ada 4 nolu parselin sit alanı sınırlarında kalıp kalmadığının her türlü şüpheden uzak şekilde tespit edilerek, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerektiği gözetilmeyerek, eksik araştırma ile karar verilmesi,
Kabule göre de;
1) Suç tarihinde yürürlükte bulunan 5728 sayılı Kanun ile değişiklikten önceki 2863 sayılı Kanunun 65/b maddesinde “iki yıldan beş yıla kadar hapis beşmilyar liradan on milyar liraya kadar adli para cezası” öngörüldüğü, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan ve sanık lehine olan, 5728 sayılı Kanun ile değişik 65-b maddesinde ise, “iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezasının” öngörüldüğü gözetilmeksizin, sanık hakkında eksik ceza tayin edilmesi,
2) 5237 sayılı TCK’nın 53/3 maddesi uyarınca, sanığın, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksun bırakılmasına karar verilirken, hak yoksunluğu süresinin koşullu salıverilme tarihine kadar olması gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, sanık ve müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince, ceza yönünden kazanılmış hakkı saklı kalmak kaydıyla, isteme uygun olarak BOZULMASINA, 07/02/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.