Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2012/33752 E. 2014/18103 K. 18.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/33752
KARAR NO : 2014/18103
KARAR TARİHİ : 18.09.2014

Tebliğname no : 12 – 2011/358258
Mahkemesi : Manavgat 2. Asliye Ceza Mahkemesi
Karar tarihi : 12/05/2011
Numarası : 2011/126 – 2011/338
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık, Mühür bozma

2863 sayılı Kanuna aykırılık ve mühür bozma suçlarından sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin “08/01/2011 – 02/02/2011” şeklinde gösterilmesi, mahallinde düzeltilebilir yazım yanlışlığı olarak kabul edilmiştir.
08/10/2013 tarih ve 6498 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanunun 7. maddesine göre, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin tescil kararlarının, 7201 sayılı Tebligat Kanunu uyarınca maliklere tebliğ edileceği; sit alanlarının, tabiat varlıklarının ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin tescil kararlarının da Resmî Gazete’de yayımlanmakla birlikte, Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulacağı;
Belirtilen değişiklik öncesinde işlenen suçlar bakımından ise, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin olarak, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde tescil şerhi bulunup bulunmadığına; sit alanları, tabiat varlıkları ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin olarak, tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğine bakılması gerektiği;
Bu kapsamda somut olay değerlendirildiğinde; sanığın, Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu Başkanlığı’nın 13/03/1976 tarih ve 8994 sayılı kararı ile tescil edilip, Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 25/03/1998 tarih ve 3771 sayılı kararı ile onaylı Side koruma amaçlı imar planında, “mevcut haliyle korunacak 1. derece arkeolojik sit alanı” olarak yer alan bölgedeki taşınmazı, 14/01/2011 tarihli sözleşme ile B. P. isimli şahıstan kiraladığı, sanıktan önceki kiracı olan T. Y. tarafından tesviye edilip beton dökülen taşınmaz üzerindeki inşai müdahelelere, kiralama işleminden sonra sanığın devam ettiği, müze uzmanlarınca, yeni inşai faaliyete yönelik olarak düzenlenen 18/01/2011 tarihli tutanağın akabinde,
temel betonu dökülmüş zemin üzerine profil demir direkler dikildiğini, direklerin üzerine de çatı makaslarının konulmakta olduğunu belirleyen S.. B.. görevlilerince inşaatın 19/01/2011 tarihli zabıt ile mühürlenerek durdurulduğu, mühürlemeye rağmen inşaat alanı içerisinde briket örülerek taşınmazın iş yeri haline getirilmeye çalışıldığının 27/01/2011 tarihli kolluk tutanağı ile tespit edildiği, yine 02/02/2011 tarihli başka bir kolluk tutanağı ile de inşaat alanının içerisinde ve dışarısında duvar sıvası yapılmakta olup, çatı üzerine izolasyon malzemesi serildiğinin belirlendiği, devamında 04/02/2011 tarihinde müze uzmanlarınca yapılan kontrollerde, 10 yeni mekan şeklinde oluşturulan çalışma alanının branda ile kapatıldığının, örülen duvarların bir kısmının sıvasının tamamlandığının, alandaki inşai faaliyetin büyük ölçüde bitirildiğinin gözlemlendiği;
Sözü edilen eylemlerinden dolayı sanık hakkında 04/03/2011 tarihli iddianame ile, 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçunu zincirleme şekilde, mühür bozma suçunu bir kez işlediği iddiasıyla dava açıldığı, sanığın aşamalarda verdiği ifadelerde, suça konu taşınmaz üzerinde bulunan yapıların tamamını kendisinin yaptırdığını, düzenlenen tutanakların doğru olduğunu, tekstil ürünlerinin satışı için tezgah usulü bir yer yapmayı düşündüğünü beyan ettiği, 14/03/2011 tarihli keşif akabinde inşaat bilirkişisi tarafından düzenlenen 15/04/2011 tarihli raporda, parsel üzerinde ticari amaçlı kullanılmak üzere, biri 10 adet dükkandan oluşan, tek katlı iki ayrı yapı inşa edildiğinin, yapıların inşasının büyük oranda tamamlanmış olduğunun belirtildiği, arkeolog bilirkişi tarafından düzenlenen 20/04/2011 tarihli raporda ise, müze uzmanlarınca yerinde incelemelerin yapıldığı 04/02/2011 tarihinden, 14/03/2011 keşif tarihine kadar taşınmaz üzerindeki inşai müdahalelerin sürdürüldüğü kanaatinin yer aldığı;
İnceleme konusu davanın açılmasından sonra da sanığın eylemine devam ettiği, Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü uzmanlarınca düzenlenen 12/05/2011 tarihli rapor ile, izinsiz uygulamaların kaldırılmadığının, inşaatın tamamlanarak dükkanların çoğunun işletmeye açıldığının, bir kısmında dekorasyon uygulamalarına devam edildiğinin belirlendiği, 04/03/2011 iddianame tarihinden sonra gerçekleştirilen fiillerin, Dairemizin 2014/971 Esas sayılı dosyası kapsamında incelenen Manavgat 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2011/351 Esas, 2012/1169 Karar sayılı dosyasının konusunu oluşturduğu, her iki dosya içerisinde mevcut olup, kolluk kuvvetleri, belediye görevlileri, müze ve Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü uzmanlarınca düzenlenen çok sayıdaki rapor ve tutanaklar ile kronolojik olarak çekilen olay yeri fotoğraflarından, suça konu taşınmazın geçirdiği sürecin açık bir şekilde görüldüğü, düzenlenen her tutanağın akabinde, alandaki çalışmayı sonlandırması için görevlilerce uyarılan sanığın, tasarladığı işletmeyi faaliyete geçirme hususunda gösterdiği irade ile, kesin inşaat yasağı olan bölgedeki eylemine devam ettiği, nitekim, Manavgat 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2011/351 Esas, 2012/1169 Karar sayılı dosyası kapsamında kovuşturma aşamasında yaptığı savunmada sanığın, suça konu iş yerlerini yaparken jandarmanın 17-18 kez yanına gelip, “buraya bu inşaatı yapamazsın, durdur” diyerek tutanak düzenlediklerini, elinde olan bütün parayı yatırdığı için inşaatı tamamlamak zorunda olduğunu düşündüğünü, bu nedenle çalışmayı bırakamadığını beyan ettiği;
“Mevcut haliyle korunacak 1. derece arkeolojik sit alanı” içerisinde yer alıp, daha önce tesviye edilerek betonlanan taşınmaz üzerinde gerçekleştirdiği inşai faaliyetlere, 19/01/2011 tarihli mühürleme işlemine rağmen devam eden ve gerek kolluk kuvvetlerince gerekse müze uzmanlarınca düzenlenen tutanak ve raporlarda açıklandığı şekilde aşama aşama inşaatı tamamlayan sanık hakkında, 2863 sayılı Kanuna aykırılık ve mühür bozma suçlarından asgari haddin üzerinde temel ceza tayini ile inşai ve fiziki müdahalede bulunma eyleminin zincirleme olarak gerçekleştirildiğini kabulde isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık ile müdafinin, taşınmazın sit alanı içerisinde kaldığının sanık tarafından bilinmediğine, sanığın suç kastı bulunmadığına, yeterli gerekçe gösterilmeden teşdiden uygulama yapıldığına ilişkin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
19/01/2011 tarihli inşaat durdurma zaptını düzenleyen tanık M. Ö., zaptı düzenledikten sonra bir suretini inşaat mahalline asarak işçileri bilgilendirdiklerini, daha sonra yaptıkları kontrollerde çalışmaya devam edildiğini belirleyerek inşaatı tekrar mühürlediklerini beyan ettiği, Manavgat 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2011/351 Esas, 2012/1169 Karar sayılı dosyası ile birleşen, aynı mahkemenin 2011/128 Esas, 2011/257 Karar sayılı dosyası içerisinde mevcut 08/02/2011 tarihli kolluk ifadesinde sanığın, Side Belediyesi’nden gelen zabıta ekiplerinin 03/02/2011 tarihinde inşaatı mühürlediklerini, buna rağmen inşai faaliyetin sürdürüldüğünü söylediği, yine aynı dosya içerisinde bulunan 08/02/2011 tarihli olay yeri tespit tutanağında, 03/02/2011 tarihinde Side Belediyesi tarafından mühürleme işlemi yapıldığının belirtildiği, ancak, incelenen dosyalar kapsamında buna ilişkin bir belge mevcut olmadığı anlaşılmakla; 19/01/2011 tarihli mühürlemeden sonra belediye görevlilerince inşaatın ikinci kez mühürlenip mühürlenmediğinin araştırılması, 04/03/2011 iddianame tarihinden önce ikinci defa mühürleme yapıldığı sonucuna varılması halinde, iddianame içeriğinde tek bir mühürleme zaptından söz edilip, mühür bozma suçundan bir kez cezalandırma talep edildiği gözetilerek, ikinci mühür bozma eylemi nedeniyle Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulması, dava açılması halinde incelenen dosya ile birleştirilerek, hukuki kesinti oluşturan 04/03/2011 tarihine kadar zincirleme şekilde gerçekleştirdiği mühür bozma eyleminden dolayı sanığın mahkumiyetine karar verilmesi, yapılan araştırma sonucunda 19/01/2011 tarihli zabıttan başka mühürleme tutanağı düzenlenmediğinin tespiti halinde ise, mühür bozma suçunun bir kez oluştuğu kabul edilerek uygulama yapılması gerektiği gözetilmeksizin, eksik araştırma ile atılı suçtan tayin edilen temel cezada 5237 sayılı TCK’nın 43/1 maddesi uyarınca arttırım yapılması,
Kabule göre de;
1- Mühür bozma suçu yönünden iddianamede yer almayan 5237 sayılı TCK’nın 43/1 maddesinin uygulanabilmesi için sanığa ek savunma hakkı verilmesi gerektiği gözetilmeyerek, 5271 sayılı CMK’nın 226/2 maddesine muhalefet edilmesi,
2- 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan açılan davaya Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı temsilen katılma hakkını haiz olmayan Side Müze Müdürlüğü adına yapılan katılma talebinin kabulü ile belirtilen kurumun davaya katılmasına karar verilerek, yargılama sonunda lehine vekalet ücretine hükmedilmesi,
3- 5237 sayılı TCK’nın 53/3 maddesi uyarınca sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksun bırakılmasına karar verilirken, hak yoksunluğu süresinin koşullu salıverilme tarihine kadar olması gerektiğinin gözetilmemesi kanuna aykırı,
4- Manavgat ilçesinin bağlı bulunduğu Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığı bünyesinde suç tarihi itibariyle faaliyette olan koruma uygulama ve denetim bürosu bulunması karşısında, hükümden sonra, 11/10/2013 günlü Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6498 sayılı Kanun ile 2863 sayılı Kanun’un 65/1 ve 65/4 maddelerinin uygulanmasına ilişkin olarak getirilen değişiklikler yönünden, sanığın hukuki durumunun yeniden tayin ve takdirinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş olup, sanık ile müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 18/09/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.