YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/33629
KARAR NO : 2014/3962
KARAR TARİHİ : 18.02.2014
Tebliğname no : 7 – 2011/26558
Mahkemesi : Beykoz 2. Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 28/06/2010
Numarası : 2009/579-2010/508
Suç : 2863 Sayılı Kanuna Aykırılık
2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Suçtan zarar gören Kültür ve Turizm Bakanlığı adına davaya katılma talebinde bulunulduğu ve yapılan talebe atfen şikayetçi kurumun katılan olarak kabulüne karar verildiği gözetilmeksizin, gerekçeli karar başlığında İ.. M..nün katılan olarak gösterilmesi mahallinde düzeltilebilir yazım hatası olarak değerlendirilmiştir.
Suç tarihinde, sanık tarafından, İstanbul III Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 15.11.1995 tarih ve 7755 sayılı kararı ile aynı kurulun 05/06/1996 tarih ve 8284 sayılı kararı ekinde yer alan 1/2500 ölçekli sit derecelendirme paftasına göre 1. derece doğal sit alanı içerisinde bulunan, B.. İlçesi, D..Köyü, İ.. Sokak No:.. adresinde bulunan, 6831 sayılı Orman Kanunun 2/B maddesi kapsamında maliye hazinesi adına orman dışına çıkarılan yerlerden olan suça konu taşınmazda, 125 cm yüksekliğinde, 100 metre uzunluğunda beton duvar örüldüğünün tespit edildiği, mahkemece icra edilen keşfe katılan fen, sanat tarihçi ve inşaat mühendisi bilirkişiler tarafından düzenlenen raporlar ile, suça konu taşınmazda tespit tarihinden sonra da inşai faaliyete devam edilerek 120 metre uzunluğunda 1.5 metre yüksekliğinde ve 30 cm kalınlığında betonarme malzeme ile perde beton yapılmış olduğu ve üzerine 1.5 yüksekliğinde tel germek amacıyla demir monte edildiği, keşif tarihinde inşai işlemlerin bitirilmiş olduğu, istinat duvarı imalatının inşaat ruhsatına tabi işlerden olduğu, ancak üzerinde bulunduğu arazinin mülkiyeti bakımından ruhsat alınamayacağı, söz konusu uygulamanın doğal yapının bütünselliğini bozucu nitelikte bulunduğu, duvarın kaldırılması halinde, yapılan temel kazısı nedeniyle doğal yapının eski hale gelmesinin mümkün olmadığı hususlarının belirlendiği, sanığın savunmasında suça konu duvar imalatı için izin alınması gerektiğini bilmediğini beyan ettiği, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun 19.06.2007 tarih ve 728 sayılı “Doğal (Tabii) Sitler Koruma Ve Kullanma Koşullarına İlişkin İlke Kararı” ile 1. derece doğal sit alanlarında bitki örtüsü, topografya, siluet etkisini bozacak tahribata yönelik hiçbir eylemde bulunulamayacağına karar verildiği,08/10/2013 tarih ve 6498 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanunun 7. maddesine göre, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin tescil kararlarının, 7201 sayılı Tebligat Kanunu uyarınca maliklere tebliğ edileceği; sit alanlarının, tabiat varlıklarının ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin tescil kararlarının da Resmî Gazete’de yayımlanmakla birlikte, Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulacağı, belirtilen değişiklik öncesinde işlenen suçlar bakımından ise, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin olarak, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde tescil şerhi bulunup bulunmadığına; sit alanları, tabiat varlıkları ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin olarak, tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğine bakılması gerektiği,
Bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında suça konu taşınmazın maliye hazinesi adına kayıtlı olması nedeniyle eylemin hukuka uygun bir zeminde icra edilmediği ve eylemin izne bağlanmasının mümkün olmadığı, kaldı ki suça konu yerin sit alanı içerisinde yer aldığını bilmediğini beyan eden sanığın, tutanak tarihinde bu hususu öğrenmesine rağmen inşai faaliyete devam ederek istinat duvarı yapımını tamamladığı, bu nedenlerle savunmasının itibar edilebilir mahiyette olmadığı, sanığın, üzerine atılı suçu işlediğinin tüm dosya kapsamı ile sabit olduğu, mahkemece sanığın mahkumiyetine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmış olup, kolluk kuvvetlerince yapılan tespitte inşaat halinde olduğu belirlenen istinat duvarı yapımının keşif tarihi itibariyle tamamlanmış olması karşısında, icra ettiği eylemden pişmanlık duymadığı anlaşılan sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 51. maddesinde düzenlenen erteleme müessesesinin uygulanamayacağının gözetilmemesi, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin, sanığın suç kastının bulunmadığına, suça konu yerin sit alanı içerisinde yer aldığını bilmediğine, beraatine veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi gerektiğine ilişkin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Bünyesinde koruma, uygulama denetim büroları kurulan idarelerden izin almaksızın veya izne aykırı olarak tamirat ve tadilat yapanlar ile izinsiz inşaî ve fizikî müdahale yapanlar veya yaptıranların 2863 sayılı Kanunun 6498 sayılı Kanun ile değişik 65/4 ve değişiklik öncesi yürürlükte bulunan 65/d maddeleri gereğince cezalandırılacaklarının ön görüldüğü, anılan Kanun hükümlerinin uygulanabilmesi için suça konu taşınmazın bağlı olduğu belediye veya valilik bünyesinde Koruma Uygulama ve Denetim Bürosunun mevcut olması veya dava konusu uygulamaların tamamının İmar Kanunun 21. maddesi kapsamında bulunması gerektiği, somut durumda gerçekleştirilen izinsiz uygulamalar 2863 sayılı Kanunun 9. maddesi kapsamında esaslı inşai ve fiziki müdahale niteliğinde ise de, suç tarihinde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesinde Koruma Uygulama ve Denetim Bürosunun mevcut olması karşısında sübuta eren eylemin 6498 sayılı Kanun ile değişik 65/4 ve değişiklik öncesi yürürlükte bulunan 65/d maddesine temas eden suçu oluşturduğunun gözetilmemesi,
2-5237 sayılı TCK’nın 53/1-c maddesinde belirtilen kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait hizmette bulunmaktan yoksun bırakılma güvenlik tedbirinin aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca cezası ertelenen hükümlü hakkında uygulanamayacağı gözetilmeksizin, sanığın, 5237 sayılı TCK’ nın 53/1-c maddesindeki haklardan koşullu salıverilme tarihine kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi kanuna aykırı,
3-Hükümden sonra, 11/10/2013 günlü Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6498 sayılı Kanun ile 2863 sayılı Kanun’da, 65/1 ve 65/4 maddelerinin uygulanmasına ilişkin olarak getirilen değişiklikler karşısında, sanığın hukuki durumunun yeniden tayin ve takdirinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 18/02/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.