YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/33498
KARAR NO : 2014/3963
KARAR TARİHİ : 18.02.2014
Tebliğname no : 12 – 2011/304843
Mahkemesi : Beykoz 2. Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 21/02/2011
Numarası : 2010/234 – 2011/126
Suç : 2863 Sayılı Kanuna Aykırılık
2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Suç tarihinde, İstanbul III Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 15.11.1995 tarih ve 7755 sayılı kararı ile aynı kurulun 05/06/1996 tarih ve 8284 sayılı kararı ekinde yer alan 1/2500 ölçekli sit derecelendirme paftasına göre 3. derece doğal sit alanı içerisinde bulunan, B.. İ.A. Köyü, Ş..S….. parsel sayılı taşınmaz üzerinde yer alan evin ön cephesine 2 metre yüksekliğinde, güney cephesine ise 1 metre yüksekliğinde taş duvar örüldüğünün, diğer cephelere taş duvar örülmek üzere inşaat malzemesinin hazır şekilde beklediğinin tespit edildiği, mahkemece icra edilen keşifte evin etrafının tamamının duvar ile çevrilmiş olduğunun gözlemlendiği, inşaat mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen rapor ile suça konu evin etrafının 0.50 metre genişlikte, 1.50 metre yükseklikte, 39 metre uzunlukta taş bahçe duvarı ile çevrildiğinin, söz konusu imalatın tutanak tarihi ve sonrasında yapıldığının, sit alanına fiziki müdahale niteliğinde olduğunun, yapılan duvarın yıkılması ve kaldırılması halinde, duvara ait temel kazısı nedeniyle doğal yapının eski hale gelmesinin mümkün olmadığının belirlendiği,
08/10/2013 tarih ve 6498 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanunun 7. maddesine göre, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin tescil kararlarının, 7201 sayılı Tebligat Kanunu uyarınca maliklere tebliğ edileceği; sit alanlarının, tabiat varlıklarının ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin tescil kararlarının da Resmî Gazete’de yayımlanmakla birlikte, Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulacağı, belirtilen değişiklik öncesinde işlenen suçlar bakımından ise, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin olarak, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde tescil şerhi bulunup bulunmadığına; sit alanları, tabiat varlıkları ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin olarak, tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğine bakılması gerektiği, bu kapsamda somut olay değerlendirildiğinde, sanık tarafından gerçekleştirilen taş duvar imalatının özellikleri dikkate alındığında “basit onarım” kapsamını aşıp, “esaslı onarım” boyutuna ulaştığı kabul edilerek, mahkemece dava konusu yerin sit alanı olarak tespit ve tesciline ilişkin Kurul kararlarının 6498 sayılı Kanun ile değişiklikten önce yürürlükte bulunan 2863 sayılı Kanunun 7. maddesinde belirtilen usule uygun olarak mahallinde ilan edilip edilmediği, taşınmazın tapu kaydı dosya kapsamına alınarak taşınmazın kimin adına kayıtlı olduğu ve beyanlar hanesinde sit alanı içerisinde yer aldığına dair şerh mevcut olup olmadığı araştırılmamış ise de, en geç tutanak tarihinde söz konusu yerin sit alanı içerisinde yer aldığını öğrenen sanığın bu tarihten sonra da eylemine devam ederek keşif tarihine kadar evin etrafının tamamını duvar ile çevirdiği, bu itibarla suça konu yerin sit alanı özelliğini bildiği halde inşai müdahaleyi ortadan kaldırmadığı gibi eylemi icraya devam ettiği, sanığın, üzerine atılı suçu işlediğinin tüm dosya kapsamı ile sabit olduğu anlaşılmış olup kolluk kuvvetlerince yapılan tespitte inşaat halinde olduğu belirlenen bahçe duvarı yapımının, keşif tarihi itibariyle tamamlanmış olması karşısında, icra ettiği eylemden pişmanlık duymadığı anlaşılan sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 51. maddesinde düzenlenen erteleme müessesesinin uygulanamayacağının gözetilmemesi, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın, bir nedene dayanmayan temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Bünyesinde koruma, uygulama denetim büroları kurulan idarelerden izin almaksızın veya izne aykırı olarak tamirat ve tadilat yapanlar ile izinsiz inşaî ve fizikî müdahale yapanlar veya yaptıranların 2863 sayılı Kanunun 6498 sayılı Kanun ile değişik 65/4 ve değişiklik öncesi yürürlükte bulunan 65/d maddeleri gereğince cezalandırılacaklarının ön görüldüğü, anılan Kanun hükümlerinin uygulanabilmesi için suça konu taşınmazın bağlı olduğu belediye veya valilik bünyesinde Koruma Uygulama ve Denetim Bürosunun mevcut olması veya dava konusu uygulamaların tamanının İmar Kanunun 21. maddesi kapsamında bulunması gerektiği, somut durumda gerçekleştirilen izinsiz uygulamalar 2863 sayılı Kanunun 9. maddesi kapsamında esaslı inşai ve fiziki müdahale niteliğinde ise de, suç tarihinde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesinde Koruma Uygulama ve Denetim Bürosunun mevcut olması karşısında sübuta eren eylemin 6498 sayılı Kanun ile değişik 65/4 ve değişiklik öncesi yürürlükte bulunan 65/d maddesine temas eden suçu oluşturduğunun gözetilmemesi,
2-Sanık hakkında tayin edilen temel adli para cezasının, zarar miktarı dikkate alınmak suretiyle asgari hadden uzaklaşılarak belirlenmesinde isabetsizlik bulunmamakla birlikte, asgari had üzerinden tayin edilen hapis cezası ile orantısızlık oluşturacak şekilde teşditin derecesinde yanılgıya düşülerek, sanığa fazla adli para cezası tayini,
3-5237 sayılı TCK’nın 53/1-c maddesinde belirtilen güvenlik tedbirinin, aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca cezası ertelenen sanık hakkında sadece kendi alt soyu üzerindeki yetkileri bakımından uygulanamayacağı gözetilmeksizin, bu hak yoksunluğunun tamamen uygulama dışı bırakılması kanuna aykırı,
4-Hükümden sonra, 11/10/2013 günlü Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6498 sayılı Kanun ile 2863 sayılı Kanun’da, 65/1 ve 65/4 maddelerinin uygulanmasına ilişkin olarak getirilen değişiklikler karşısında, sanığın hukuki durumunun yeniden tayin ve takdirinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 18/02/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.