Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2012/27009 E. 2013/5821 K. 11.03.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/27009
KARAR NO : 2013/5821
KARAR TARİHİ : 11.03.2013

Mahkemesi :Sulh Ceza Mahkemesi
Suç : Trafik güvenliğini tehlikeye sokma, suç üstlenme
Hüküm : 1- Sanık … hakkında: TCK’nın 179/3 delaletiyle 179/2, 51/1-3 maddeleri gereğince mahkumiyet -erteleme
2- Sanık … hakkında: beraat

Trafik güvenliğini tehlikeye suçundan sanık …’ın mahkumiyetine, suç üstlenme suçundan sanık …’in beraatine ilişkin hükümler, sanık … müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanık …’e yüklenen suç üstlenme suçundan doğrudan doğruya zarar görmeyen sanık … müdafinin kamu davasına katılma hakkı bulunmadığı anlaşılmakla sanık … hakkında kurulan beraat hükmüne yönelik temyiz isteminin 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 317. maddesi gereğince REDDİNE,
Sanık … hakkındaki hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Sanık müdafinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 141 ve 5271 sayılı CMK’nın 34. maddeleri uyarınca bütün mahkeme kararlarının, karşıoy da dahil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunludur. Gerekçe, hükmün dayanaklarının, akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun açıklamasıdır. Ceza Muhakemesi Kanununun 230. maddesinde ise hükmün gerekçesinde, suç oluşturduğu kabul edilen eylemin gösterilmesi, bunun nitelendirmesinin yapılması, Ceza Kanununda öngörülen sıra ve esaslara göre cezanın ve ayrıca cezaya mahkumiyet yerine veya yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirlerinin belirlenmesi, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine ya da ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususa ilişkin istemlerin kabul veya reddine dair dayanakların gösterilmesinin zorunlu olduğu belirtilmiştir. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, yasa koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada keyfiliğe yol açacaktır. Bu itibarla keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, sağlıklı bir denetime olanak sağlamak bakımından, hükmün gerekçeli olmasında zorunluluk bulunmaktadır. Hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi ise 1412 sayılı Kanunun 308/7 ve 5271 sayılı CMK’nın 289/1-g bendi uyarınca hukuka kesin aykırılık halini oluşturturacaktır.
İncelenen dosyada, suç oluşturduğu kabul edilen eylem ve bu sonuca nasıl ulaşıldığı gösterilmeksizin eylemin subut bulunduğundan bahisle sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi,
Kabule göre de;
1-) Hükmün gerekçesinde sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının oluştuğu kanaatine varıldığının belirtilmesine rağmen hüküm fıkrasında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
2-) Geçmiş hükümlülükleri adli para cezalarından ibaret olan sanık hakkında tayin edilen 1 ay hapis cezasının 5237 sayılı TCK’nın 50/3. maddesi uyarınca 50/1. maddesinde öngörülen seçenek yaptırımlara çevrilmesinin zorunlu olduğunun gözetilmemesi,
3-) 20/12/2005 olan suç tarihinin hüküm başlığında 27/12/2005 olarak yanlış gösterilmesi
Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeblerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 11/03/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.