Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2012/20807 E. 2013/17265 K. 24.06.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/20807
KARAR NO : 2013/17265
KARAR TARİHİ : 24.06.2013

Mahkemesi :Sulh Ceza Mahkemesi
Suç : Özel hayatın gizliliğini ihlal
Hüküm : 5237 sayılı TCK’nın 134/1, 50/1-a, 52/2-4, 63/1, 54/1. maddeleri uyarınca mahkumiyet

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Özel hayat kavramı; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içerir. Bu nedenle, kamuya açık alanda bulunulması, bu alandaki her görüntü veya sesin dinlenilmesine, izlenilmesine, kaydedilmesine, sürekli ve izinsiz olarak elde bulundurulmasına rıza gösterildiği anlamına gelmez. Kamuya açık alanda bulunulduğunda dahi, “kalabalığın içinde dikkat çekmezlik, tanınmazlık, bilinmezlik” prensibi geçerli olup, kamuya açık alandaki kişinin, gün içerisinde yaptıkları, gittiği yerler, kiminle niçin, nasıl, nerede ve ne zaman görüştüğü gibi hususları tespit etmek amacıyla sürekli denetim ve gözetim altına alınması sonucu elde edilmiş bilgileri ya da onun başkalarınca görülmesi ve bilinmesini istemeyeceği, özel yaşam alanına girdiğinde şüphe bulunmayan faaliyetleri özel hayat kavramı kapsamına dahildir; ancak, süreklilik içermeyen ve özel yaşam alanına dahil olmayan olay ve bilgiler ise bu kapsamda değerlendirilemez. Sonuç olarak, bir olay ya da bilginin, özel hayat kavramı kapsamına girip girmediği belirlenirken, sadece içinde bulunulan fiziki çevrenin özelliklerine bakılmamalı, kişinin toplum içindeki konumu, mesleği, görevi, kamuoyu tarafından tanınıp tanınmadığı, dışa yansıyan davranışları, rıza ve öngörüleri, sosyal ilişkileri, müdahalenin derecesi gibi ölçütler de göz önüne alınmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında, oluşa ve dosya kapsamına göre, avukatlık mesleğini icra eden katılan mağdurenin haciz işlemleri için geldiği apartmanda kapıcı olarak çalışmakta olan sanığın, kamera sistemi çalışır taşınabilir telefonunu, gömlek ve pantolon giymiş olan mağdurenin erojen bölgelerine odaklayarak, onun arkasından gizlice çekim yaptığı, durumun fark edilmesi üzerine başlatılan adli soruşturma sırasında, üzerinde bulunması nedeniyle el konulan sanığa ait telefonda 22 adet porno içerikli, 10 adet farklı bayanlara ait tamamı arka plandan çekilmiş video görüntüsünün belirlendiği olayda; dosyada mevcut 27.01.2010 tarihli bilirkişi raporu, iddia ve savunma ile tanık anlatımları dikkate alındığında, sanığın eyleminde özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun oluştuğunun kabulünde bir isabetsizlik görülmediğinden, tebliğnamedeki, mağdurenin günlük iş hayatındaki olağan halinin görüntülenmesi nedeniyle atılı suçun yasal unsurları oluşmadığından sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiği düşüncesiyle bozma öneren görüşe iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin hükmün açıklanmasının geri bırakılmamasına ilişkin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak,
Hükmün esasını teşkil eden kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm kısmında, sanığa hükmolunan hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesine karar verilirken, sanık hakkında belirlenen tam gün sayısının gösterilmemesi suretiyle 5237 sayılı TCK’nın 52/3. maddesine aykırı hareket edilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu hususların aynı Kanunun 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükmün 3. paragafındaki “paraya çevrilerek sanığın” ibaresinden sonra gelmek üzere hükme “365 gün karşılığı” ibaresinin eklenmesi ve hükümdeki diğer hususların aynen bırakılması suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 24.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.