YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/19215
KARAR NO : 2013/5974
KARAR TARİHİ : 12.03.2013
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Taksirle öldürme
Hüküm : Sanık … hakkında: 5237 sayılı TCK’nın 85/1, 62/1, 50, 52/2-son, 53/6. maddeleri uyarınca mahkumiyet
Sanıklar …, …, …, …, …, … hakkında : BeraatSanık … hakkında: Temyiz isteminin reddi
Taksirle öldürme suçundan sanık …’ın mahkumiyetine ilişkin hüküm sanık müdafii ve katılanlar vekili; sanık … hakkında verilen temyiz isteminin reddine ilişkin karar sanık müdafii, sanıklar …, …, …, …, …, …’ın beraatlerine ilişkin hükümler katılanlar vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Katılanlar vekilinin duruşmalı inceleme isteminin, sanık …’a hükmedilen cezanın adli para cezasından ibaret olması, sanıklar …, …, …, …, …, … hakkında verilen hükümlerin niteliği, süresinde istemde bulunulmamasına göre, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 318 ve 5271 sayılı CMK’nın 299. maddeleri gereğince reddine karar verilerek yapılan incelemede:
A) Sanık … hakkında verilen temyiz isteminin reddine ilişkin karara yönelik sanık müdafiinin temyiz isteminin incelenmesinde;
Sanık müdafiinin yüzüne karşı 22.11.2011 tarihinde verilen hükmü, 1412 sayılı CMUK’un 310/1. maddesinde öngörülen yasal bir haftalık süre geçtikten sonra 19.12.2011 tarihinde temyiz etmesi nedeniyle, temyiz isteminin reddine ilişkin Ankara 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 19.12.2011 gün ve 2011/645 sayılı ek kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından, verilen red kararının isteme uygun olarak ONANMASINA,
B) Sanık …’ın mahkumiyetine ilişkin hükme yönelik sanık müdafii ve katılanlar vekilinin temyiz isteminin incelenmesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın, yönetimindeki mobilya yüklü kamyonla geldiği site çıkış kapısına tersten giriş yaptığı sırada, kendisine yardımcı olmak amacıyla ızgaraya ayağı ile basmakta olan …’ın, kamyonla otomatik kapı açma kasnağı arasında sıkışması neticesi ertesi gün ölümüyle sonuçlanan olayda, sanığa atılı taksirle öldürme suçunun oluştuğunun kabulünde bir isabetsizlik görülmediğinden, sanık müdafiinin ölüm ile trafik kazası arasında illiyet bağı bulunmadığına ilişkin yerinde görülmeyen tüm; katılanlar vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak,
Tayin olunan 2 yıl 6 ay hapis cezasının adli para cezasına çevrildiği sırada, bir yılın 365 gün yerine 360 gün olarak kabulüyle, sanık hakkında 18.200,00 TL yerine, 18.000,00 TL adli para cezasına hükmolunarak, sanığa 200,00 TL eksik ceza tayini,
Kanuna aykırı olup, katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu hususun aynı Kanunun 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, 2 numaralı hükmün 3. paragrafındaki “(18.000,00) ONSEKİZ BİN” ibaresinin hükümden çıkarılarak, yerine “(18.200,00) ON SEKİZ BİN İKİ YÜZ” ibaresinin yazılması ve hükümdeki diğer hususların aynen bırakılması suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
C) Sanıklar …, …, …, …, …, …’ın beraatlerine ilişkin hükümlere yönelik katılanlar vekilinin temyiz istemlerinin incelenmesine gelince;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılanlar vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak,
Oluşa ve dosya kapsamına göre; 04.08.2006 günü saat 12.00 sularında geçirmiş olduğu trafik kazası sonucu yaralanan ve tedavisi amacıyla götürüldüğü Dr. Abdurrahman Yurtarslan Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesinden, “hayati tehlikesi olmadığını gösterir” geçici adli raporu düzenlenerek, 6-7 saat sonra taburcu edilen …’ın, ertesi gün “göğüs ve batın travmasına bağlı kot fraktürleri, pelvis fraktürü ve gelişen komplikasyonlar (akciğer embolisi)” sonucu öldüğü olayda; İstanbul Adli Tıp Kurumu Birinci İhtisas Kurulunun “Kişinin 04.08.2006 tarihinde trafik kazası sonucu yaralanması nedeniyle götürüldüğü hastanede pelvis kırığı, kot kırıkları, hematüri tespit edilmiş olup, göğüs cerrahi, ortopedi ve üroloji konsültasyonları istendiği ve yapılan muayenesi sonucunda acil cerrahi girişim gerektirecek patoloji saptanmadığı belirtilmiş olup, tüm bu uygulamaların tıp kurallarına uygun olduğu, ölüm nedeni olan akciğer embolisinin de önceden öngörülecek ve engellenebilecek bir sebep olmadığı” şeklinde görüş belirten 20.04.2011 tarihli raporuna itibarla sanıkların beraatine karar verilmiş ise de, anılan raporda, “ancak bu tür genel beden travmasına maruz kalmış vakaların en az 24 saat müşahade altında tutulması gerektiği, dolayısı ile kişinin konsültasyonlar yapıldıktan sonra 6-7 saat sonra taburcu edilmesinin tıp kurallarına uygun olmadığı, bunun bir eksiklik olduğu”na dair açıklamalara da yer verilmiş olmasına; ayrıca, Yüksek Sağlık Şurasının 25-26 Haziran 2009 toplantı tarihli 12229 karar sayılı; “Türkiye’de multi travmalı hastaya yaklaşımda koordinatör bir birim olmadığı, bu hastada yaşanan sorunun hastanın bir bütün olarak ele alınmaması olduğu, ortopedi uzmanları Dr. … ve Dr. …’ın özellikle instabil pelvis kırığını belirttiği halde, bu hastanın hastanede takibini önermediği, kot kırıklarını gördüğü halde, konsültasyon notunda
hastanede takibinin gerektiğini belirtmediği ve takibini yapmadıkları, göğüs cerrahisi uzmanı Dr. …’nun konsültasyon notunda preşok ve çoklu kot kırığı gibi notları mevcut olmasına rağmen hastanın hastanede takibini notunda önermediği ve hastayı takip etmediği için asli kusurlu oldukları, üroloji uzmanı Dr. …’un dosyadaki durumu, pelvis instabil kırığı, hematürü ve sonda takılamayan retrograd üretrografi yapılamayan hastayı hastanede takip etmediği ve taburcu ettiği, genel cerrahi uzmanları Dr. … ve Dr. …’ın genel vücut travmalı hastayı gerekli özenle izlemedikleri ve hastanede takip etmedikleri için tali kusurlu oldukları”na dair raporuna göre; olayın oluş şekli, ölüm sebebi ve zamanı dikkate alındığında, gerekli takip ve tıbbi müdahale yapılsa dahi ölüm neticesi gerçekleşeceğinden, sanıklara atılı taksirle öldürme suçu yasal unsurları itibariyle oluşmamış ise de; ölen hastasının zarar görmemesi için mesleki tüm şartları yerine getirmek, tıbbi açıdan zamanında teşhis koyup, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak ve uygun tedavi yöntemlerini uygulamak zorunda olan sanık doktorların, görevlerinin gereklerini yerine getirmede ihmal gösterdiklerinin sabit olması karşısında, TCK’nın 257/2. maddesinde tanımlanan görevi kötüye kullanma suçundan mahkumiyetlerine karar verilmesi gerekirken, yasal ve yeterli olmayan gerekçelerle, yazılı şekilde, sanıkların beraatlerine karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 12.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.