YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/15218
KARAR NO : 2013/7014
KARAR TARİHİ : 21.03.2013
Mahkemesi :Sulh Ceza Mahkemesi
Suç :Taksirle yaralama
Hüküm :CMK’nın 231/11. maddesi gereğince hükmün açıklanmasıile sanığın TCK’nın 89/1, 62, 52/2-4. maddeleri gereğincemahkumiyet
Taksirle yaralama suçundan sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasına ilişkin karar, katılan vekilleri tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
09.03.2009 tarihinde 5237 sayılı TCK’nın 89/1, 62 ve 52-4. maddeleri uyarınca verilen 1.500 TL adli para cezasına ilişkin mahkûmiyet hükmü kesin nitelikte ise de, bu hüküm hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiği, hükmün 19.10.2010 tarihinde açıklanmak suretiyle varlık kazandığı, temyiz edilebilirlik şartlarının da 19.10.2010 tarihine göre değerlendirilmesi gerektiği, 07.10.2010 ila 14.04.2011 tarihleri arasında verilen mahkûmiyet hükümlerinin, hiçbir istisna öngörülmeksizin temyiz kanun yoluna tabi olduğu saptanarak yapılan incelemede;
5271 sayılı Kanun’unun 231. maddesinin 11. fıkrasında, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suçun işlenmesi halinde veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde mahkemece hükmün açıklanacağı belirtilmiş olup, bu iki halin gerçekleştiğinin saptanması durumunda, mahkemece yapılacak işlem, önceden verilen ancak, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına konu olması nedeniyle hukuki varlık kazanmayan hükmün açıklanmasından ibarettir. Bu iki şarttan birine aykırılık nedeniyle hükmün açıklanması halinde mahkemece, uygulanmasında yasal zorunluluk bulunduğu halde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi nedeniyle uygulanamayan yasal hükümler hariç olmak üzere önceki hükümde bir değişiklik yapılmayacağından, yeniden kurulan hüküm de önceden verilen hükmün infazını sağlamaya yöneliktir. Yeniden hüküm verilmesi ise yanlızca sanığın “kendisine yüklenen yükümlülüklerin yerine getirilememesi” halinde mümkündür. Bu şart gerçekleştiğinde, sanığa yeni bir imkan sağlamayı düşünen yasa koyucu, yükümlülüğün yerine getirilememesi haline münhasır olarak mahkemeye, sanığın durumunun değerlendirilmesi suretiyle, cezanın kısmen infazına yada önceki hükümde yasal zorunluluk nedeniyle tartışılamayan erteleme veya seçenek yaptırımlara çevirme kurumlarının değerlendirilmesi suretiyle yeniden hüküm kurması imkanını sağlamıştır. Bu son halde dahi mahkeme, sübut ve nitelendirmenin değiştirilmesi veya önceki uygulamadan dönme yönünden bir imkâna sahip olmamakta, yalnızca önceki hükmün varlığı kabul edilerek, belirli bir kısmının infaz edilmemesi ya da önceki hükümde değerlendirilemeyen TCK’nın 50 veya 51. maddelerinin uygulanması yetkisine sahip olabilmektedir. Kural olarak hükümlerin açıklanması, duruşma açılmak ve taraf teşkili sağlanmak suretiyle yapılmak zorunda ise de, denetim süresi içinde kesinleşmiş bir yargı kararıyla kasten yeni bir suç işlediği sabit olan sanık hakkında, yapılan işlem önceki hükmün açıklanmasından ibaret olduğundan ve bu şartın gerçekleşmesi halinde kesin yargı halini almış bir hükmün varlığı nedeniyle başkaca araştırılacak bir husus bulunmadığından, duruşma açılmaması hakkın özünü zedelemeyecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, Adana 5. Sulh Ceza Mahkemesince, 09.03.2009 gün ve 2008/851-2009/264 sayı ile sanık …’in, TCK’nın 89/1, 62 ve 52-4. maddeleri uyarınca 10 eşit taksitte ödenmek üzere 1500 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve sanık hakkında 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş, sanığın denetim süresi içinde kasten işlediği 1072 sayılı Kanuna muhalefet suçundan 06.09.2010 tarihinde Adana 9. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 06.09.2010 gün ve 2010-607-2010/899 sayılı mahkumiyet hükmünün kesinleşmesi üzerine, mahkemesine hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının değerlendirilmesi için yapılan 28.09.2010 tarihli ihbar üzerine, dosya yeniden ele alınarak önceki hüküm açıklanmıştır. Mahkemece bu hüküm açıklanırken, duruşma açılıp, taraflar duruşmaya davet edilmemiş iseler de, kesinleşmiş yargı kararı nedeniyle önceki hükmün açıklanmasından ibaret bu halde, savunma hakkının kısıtlandığından veya bu halin mutlak hukuka aykırılık oluşturduğundan söz edilemez. Her ne kadar mahkemece yeniden hüküm tesis edilmiş ise de, verilen hüküm yeni bir hüküm olmayıp, önceki hükme varlık kazandırmaktan ve infazda olası güçlüklerin önlenmesi için hüküm fıkrasının, açıklanan hükme de yazılmasından ibaret olduğundan tebliğnamedeki bu nedenle bozma öneren görüşe iştirak olunmamıştır.
İncelenen dosyadan aşağıda belirtilen hususlar dışında bir isabetsizlik bulunmadığından, katılanlar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine ancak;
1-Katılanın, mağdur kızının mevcut yaralanma nedeniyle sakat kaldığını ileri sürmesi ve raporlarda da mağdurdaki yaralanmanın derecesi bakımından kuşkulu bir durum doğduğundan yeniden rapor alınarak sanığın hukuki durumunun tayini yerine, yaralanmanın basit kabul edilerek TCK’nın 89/1. maddesiyle uygulama yapılması,
2-Asli kusurlu sanık hakkında, yaralanmanın niteliği de nazara alınarak asgari haddin çok üzerinde ceza tayini yerine, TCK’nın 61/1, 3 ve 22/4. maddelerine aykırı olarak temel cezanın asgari hadden tayini,
3- 19.10.2010 tarihli ek karar esas itibariyle 09.03.2009 gün ve 2008/851-2009/264 sayılı kararın açıklanmasından ibaret ise de, açıklanan hükümdeki yargılama giderleri ve katılan vekili lehine hükmedilen vekâlet ücretine yer verilmemek suretiyle, infazda duraksamaya yol açılması,
İsabetsiz olup, katılan vekillerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince hükmün tebliğnamedeki isteme uygun olarak BOZULMASINA, 21.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.