Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2012/13972 E. 2013/4750 K. 28.02.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/13972
KARAR NO : 2013/4750
KARAR TARİHİ : 28.02.2013

Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Taksirle yaralama
Hüküm : 5237 sayılı TCK’nın 89/4, 22/3, 62. maddeleri gereğince mahkumiyet

Temyiz ve eski hale getirme isteminin reddine ilişkin karar, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’un 311. maddesi hükmüne göre, eski hale getirme istemiyle birlikte temyiz talebinde de bulunulması halinde, inceleme mercii Yargıtay’ın ilgili Dairesi olup, mahkemece gıyapta verilen 21.05.2009 tarihli hükmün sanığa 02.07.2009 tarihinde Tebligat Kanununun 21. maddesi hükümlerine uygun olarak tebliğ edilmediği anlaşıldığından, hukuki geçerlilikten yoksun olan … 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 22.02.2010 tarihli 2008/276-2009/216 ek karar sayılı …’ın eski hale getirme ve temyiz talebinin reddine ilişkin kararı ve bu karara vaki itiraz üzerine Çorlu Ağır Ceza Mahkemesinin 05.03.2010 tarih 2010/290 D.iş sayılı itirazın reddine dair kararları kaldırılıp yapılan incelemede;
İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksir, 765 sayılı TCK’da açıkça tanımlanmamış ise de, 5237 sayılı TCK’nın 22/2. maddesinde “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi” şeklinde tanımlanmıştır. Toplumsal yaşamda belli faaliyetlerde bulunan kimselerin başkalarına zarar vermemek için bir takım önlemler alması ve bazı davranış kurallarına uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bu kurallar toplum olarak yaşama zorunluluğundan doğabileceği gibi, Devletin müdahalesiyle de ortaya çıkabilmektedir. Taksirli suç bu kuralların ihlal edilmesi sonucu belirir, fail tedbirli ve öngörülü davranmamış olduğu için cezalandırılır. Bu bakımdan sorumluluğun nedeni, öngörebilme imkân ve ödevinin varlığına rağmen sonuca iradi bir hareketle neden olmaktan kaynaklanmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 25.03.2008 tarih ve 43-62; 01.02.2005 tarih ve 213-3; 23.03.2004 tarih ve 12-68; 09.10.2001 tarih ve 181-204; 21.10.1997 tarih ve 99-202 sayılı kararları başta olmak üzere, birçok kararında da vurgulandığı üzere, öğretide ve uygulamada taksirin unsurları;
1- Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
2- Hareketin iradiliği,
3- Neticenin iradi olmaması,
4- Hareketle netice arasında nedensellik bağının bulunması,
5- Neticenin öngörülebilir olmasına rağmen öngörülmemiş olması, şeklinde kabul edilmektedir.
Bilinçli taksir ise 5237 sayılı TCK’nın 22/3. maddesinde, “kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi” olarak tanımlanmıştır. Taksir ile bilinçli taksir arasındaki ayırıcı ölçüt taksirde failin öngörülebilir nitelikteki neticeyi öngörmemesi, bilinçli taksir halinde ise bu neticeyi öngörmüş olmasıdır.
Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü halde istenmemiştir. Gerçekten neticeyi öngördüğü halde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin tehlike hali, bunu öngörmemiş olan kimsenin tehlike hali ile bir tutulamaz; neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun, bu neticeyi meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür.
Tüm açıklamalar çerçevesinde;
Sanığın idaresindeki … ile yolda seyir halindeyken kaza mahallinde bulunan kavşağa geldiğinde sola dönüş yapmak üzere gidişe doğru yolun sağından aniden doğrultu değiştirerek sola manevra yapması neticesinde orta şeritte aynı istikamete seyretmekte olan …’ın kullandığı otomobilin 12 m. fren izi ile beraber sanığın kullandığı kamyonun sol orta kısımlarına çarpması şeklindeki olayda, gerçekleşen netice öngörülebilir ise de, fail tarafından öngörülmüş olduğuna ve buna rağmen failin şansına veya başka etkenlere güvenerek hareketini sürdürdüğüne ilişkin herhangi bir bilgi ve belirleme bulunmadığı nazara alınmaksızın, ”sanığın olay anında kamyonun doğrultusunun sola doğru aniden değiştirmesi neticesinde maddi ve yaralamalı trafik kazası sonucunun meydana gelebileceğini arkadan seyreden trafiğin bulunması nedeniyle öngörmesine rağmen hareketine devam ederek yaralamalı trafik kazasına sebebiyet vermesi nedeniyle eylemin bilinçli taksirle işlendiğinin kabulü gerekeceği” gerekçesiyle suçun bilinçli taksirle işlendiğinin kabulü ile sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 22/3. maddesi uygulanmak suretiyle fazla ceza tayini,
Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 28/02/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.