Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2012/12533 E. 2013/4840 K. 28.02.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/12533
KARAR NO : 2013/4840
KARAR TARİHİ : 28.02.2013

Mahkemesi :Sulh Ceza Mahkemesi
Suç : Taksirle Yaralama
Hüküm : TCK’nın 89/1, 62, 52/2-4, 53/6. maddeleri uyarınca mahkumiyet

Taksirle yaralama suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, Cumhuriyet Savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, Cumhuriyet Savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;
5560 sayılı Kanun’la eklenen TCK’nın 61/9. maddesindeki ”Adlî para cezasının seçimlik ceza olarak öngörüldüğü suçlarda bu cezaya ilişkin gün biriminin alt sınırı, o suç tanımındaki hapis cezasının alt sınırından az; üst sınırı da, hapis cezasının üst sınırından fazla olamaz.” düzenleme karşısında adli para cezasının alt sınırının 90 günden az olamayacağının gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 28/02/2013 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ:

Bozma kararında belirtildiği gibi TCK’nın 89/1.maddesindeki gün para cezası 90 günden aşağı olamaz. Cumhuriyet Savcısının temyizi de bu yönde, alt sınırdan ayrılmayı gerektirecek bir temyiz talebi de yok. Dolayısıyla CMUK’nun 322/1. maddesi gereğince hükmedilecek gün sayısının 90 güne çıkarılması ve mahkemenin uygulaması doğrultusunda hükmedilecek adli para cezasının 1500 lira olarak belirlenmek suretiyle hükmün düzeltilerek onanması gerekir. Bozma kararı ile 2008 yılında işlenen bir suçun beş yıl daha yargı yerlerini meşgul etmesi söz konusu olacaktır. Sonuca etkili olmayan bozma karaları ile de Anayasanın 141/4. maddesinin; “davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevidir” şeklindeki düzenlemesi ile usul ekonomisine aykırı olacak, yargılamanın gereksiz yere uzamasına ve yeni yargılama giderlerine yol açacak, aynı zamanda Anayasanın 90. maddesi uyarınca iç hukuk normu haline gelen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Adil Yargılanma Hakkı” başlıklı 6. maddesinin; “herkes gerek medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine karşı serdedilen bir isnadın esası hakkında karar verecek olan kanuni, müstakil ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde hakkaniyete uygun ve aleni surette dinlenmesini istemek hakkını haizdir” şeklindeki hükmlere de muhalefet edilmiştir. (CGK, 25.12.2012/657-1863)
Açıkladığım bu nedenlerden dolayı hükümün düzeltilerek onanması gerektiğini düşündüğümüzden bozma yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.