YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2011/4894
KARAR NO : 2012/418
KARAR TARİHİ : 19.01.2012
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Taksirle öldürme
Hüküm : 5237 sayılı TCK’nın 85/1, 62/1, 50/1-a, 52/4. maddeleri ereğince mahkumiyet.
Taksirle öldürme suçundan sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmü sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın, inşaatın yapımında görevinin olmadığına, kazada sorumluluğunun bulunmadığına, kazaya ölenin kusurlu hareketinin neden olduğuna ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA, 19.01.2012 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
MUHALEFET ŞERHİ
2011/4894
2012/418
Mahkemece yapılan yargılama sonunda sanığın TCK’nun 85/1, 62/1, 50/1, maddeleri gereğince sonuçta 18.200 lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, aynı Kanunun 52/4 maddesi uyarınca hükmedilen sonuç adli para cezasının 24 eşit taksitte sanıktan tahsiline karar verilmiş ve mahkeme Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını tartışmamış ve bu karar dairemizce de oy çokluğuyla onanmıştır.
Biz Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarının aksine uzun süreli hapis cezasından çevrili adli para cezasının da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceğini düşündüğümüzden çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.
Şöyle ki:
Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren TCK sonuçta hükmedilen 2 yıla kadar hapis cezalarının hatta 65 yaş ve üstündekiler ile 18 yaşını doldurmamış olanlar içinde bu 3 yıla kadar çıkıyor; ertelenebileceğini öngörüyor. (m.51)
Aynı madde gereğince hapis cezası ertelenen sanık hakkında 1 yıldan 3 yıla kadar deneme süresi belirlenebiliyor ve bu sürede suç işlenmediği takdirde ceza infaz edilmiş sayılıyor.
Aynı Kanun 1 yıla kadar hapis cezaları (Kanun bunları kısa süreli olarak tanımlıyor) için bunların seçenek yaptırımlara çevrilebileceğini, taksirli suçlarda ise uzun süreli (bir yıldan fazla) hapis cezalarını ise adli para cezasına çevrilebileceğini ve bu adli para cezasının ister doğrudan hükmedilsin isterse hapisten çevrili olsun ertelenemeyeceğini (m.50, 51) kabul ediyor. Kanunun 50.maddesinin 1/b fıkrası ile hapis cezasının mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle giderilmesine de çevrilebileceğini belirtiyor.
Yeni TCK’unda adli para cezalarının ertelenememesi ve taksirli suçlarda ortaya çıkan hapis cezasının paraya çevrilmesi sonucu çok büyük orandaki adli para cezalarına hükmedilmesi karşısında uygulamada çıkan sorunları gidermeyi amaçlayan Kanun koyucu bu ağır yaptırım bakımından hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesini getirmiştir. Örnek olarak taksirli bir suçtan mahkeme para cezası vermeyi düşündüğünde bunun alt sınırı en az 100 lira üst sınırı ise 547.500 liraya kadar çıkmaktadır. Bunu ülke insanının gelir durumu düşünüldüğünde ne kadar fahiş bir oran olduğu tartışmasızdır.
İşte bu sakıncayı gidermek için hükmün açıklanmasının kapsamı genişletildi ve hapis cezasının alt sınırı 2 yıla çıkarıldı. Uzun süreli hapis cezalarının da adli para cezasına çevrilmesi halinde devlete para cezasını ödeyen sanıklar esas mağdur olanlara ödeme yapamaz hale gelmeleri karşısında sanığın mağdurun zararını gidermesi amaçlanarak uzun süreli hapisten çevrili adli para cezalarının da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kabul edilmiştir. Yargıtay da taksirli suçların incelemesini yapan tek daire olan Yüksek 9. Ceza dairesi de uzun süre uygulamasında kanun koyucunun maddeyi düzenleme amacı doğrultusunda uzun süreli hapis cezalarının adli para cezalarına çevrilmesi halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul edip uygulama yapmış ancak konunun Ceza Genel Kuruluna gelmesi üzerine Yüksek Genel Kurul uzun süreli hapis cezalarının paraya çevrilmesi halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılamayacağını, ancak CMK’nun 231.maddesinde geçen adli para cezasının doğrudan hükmedilen adli para cezası olduğu kabul ederek Yasa koyucunun amacına aykırı olarak uygulamayı değiştirmiştir.
Ceza Genel Kurulunun ve daha sonra daire uygulamasının bu kabulüyle CMK’nun 231 maddesi ile TCK genel hükümlerinn erteleme, tazmin, paraya çevirme ve adli para cezası uygulaması arasında hiçbir fark kalmamaktadır.
231.maddenin beşinci fıkrasındaki “iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası” ile kanun adli para cezasının doğrudan veya uzun süreliden çevrilen adli para cezası şeklinde bir ayırım öngörmediği gibi 5237 sayılı TCK’nun 50/5.maddesinde uygulamada asıl mahkumiyet adli para cezası veya tedbir olduğu belirtilmiştir.
Aynı maddenin yedinci fıkrasında “açıklanmasının geri bırakılmasına kara verilen hükümde mahkum olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez.” hükmünü kanunun amacına aykırı olarak yorumlamamak gerekir. Kanun koyucunun abesle iştigal ettiği düşünülmeyecek olduğuna göre buraya kısa süreli hapis cezası için seçenek yaptırımlara çevrilemez demekle mağdurun zararlarını tazminde sanığı zorlamaya yönelik bir hükümdür. Yoksa seçenek yaptırımlara çevrildiğinde mağdurun zararı hiçbir zaman ödenmez. Fıkra da kısa süreli hapis diyor, kısa süreli hapis cezası da TCK’nun 49.maddesinde bir yıl veya daha az süreli hapis cezası olarak tanımlanmıştır. Zaten 1 yıldan fazla olan hapis cezaları için seçenek yaptırımlara çevrilme yasağı var. Ancak taksirli suçlardan uzun süreli hapis cezaları sadece adli para cezasına çevrilebilir. Kanun koyucu uzun süreli hapis cezası da adli para cezasına çevrilmesini istememiş olsaydı “kısa süreli” hapis “demeyip “mahkum olunan hapis cezası ertelenemez ve seçenek yaptırımlara çevrilemez” şeklinde bir düzenleme yapardı. O zaman uzun süreli hapis cezasından çevrili adli para cezasının da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kapsamında olmadığını düşünebilirdik.
Bu dava dosyası bakımından da baktığımızda sanık 1.000 lira aylık geliri olan ve 2 çocuklu bir kişidir. Burada hükmedilen 18.500 lira adli para cezasını devlete ödeyen kişi eğer mameleki müsait değilse mağdurun zararını hiçbir zaman ödemeyecek ve böylece zararı gören mağdur, parayı alan ise devlet olacaktır..
İşte biz bu nedenlerden dolayı Ceza Genel Kurulu ve daire uygulamasının değişmesi gerektiğini düşündüğümüzden çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.
…