Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2011/1881 E. 2011/2020 K. 29.09.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2011/1881
KARAR NO : 2011/2020
KARAR TARİHİ : 29.09.2011

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Taksirle öldürme
HÜKÜM : Sanık … hakkında; 5237 sayılı TCK’nın 22/6. maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına.
Sanık … hakkında; 765 sayılı TCK’nın 455/2-son, 72; 647 sayılı Kanunun 4 ve 6, 2918 sayılı Kanunun 119/2. maddeleri gereğince mahkumiyet, erteleme.

Taksirle öldürme suçundan sanık … hakkında kurulan mahkumiyet ve sanık … hakkında ceza verilmesine yer olmadığına yönelik hüküm sanık … müdafii ile O yer Cumhuriyet savcısı tarafından, sanık Ugur Özonur aleyhine temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
16.08.2004 günü saat 23.00 sıralarında Konak İlçe Emniyet Müdürlüğü Asayiş Ekiplerinde görevli polis memuru sanık …’un sevk ve idaresindeki resmi araçla Hatay yönünden Üçkuyular’a seyir halinde iken yolların ıslak olması sonucu aracın kayarak karşı yönden gelen İzmir Belediyesine ait sanık …’in yönetimindeki yolcu otobüsü ile çarpışarak trafik kazasının meydana geldiği, kaza sonucu sanık …’un aracında görevi gereği bulunan polis memuru …’in vefat ettiği, sanık …’un da hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığı gerekçesiyle TCK’nın 85/2. maddesi gereğince cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmış ve yapılan yargılama sonunda İzmir 3.Ağır Ceza Mahkemesince 16.04.2008 tarihinde “3/8 oranında kusurlu olan ve kendisininde ağır şekilde yaralanması ile sonuçlanan trafik kazası olayında sanığa TCK’nın 22/6. maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığına” karar verilmiştir.
Konuyu düzenleyen TCK’nın 22/6. maddesinde “Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından, artık bir cezanın

hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez, bilinçli taksir halinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir” hükmüne yer verilmiştir.
Maddenin gerekçesinde ise fıkra ile ilgili olarak açıklama şu şekildedir: “Örneğin ülkemizde özellikle kırsal bölgelerde rastlandığı üzere, taksirli suçlarda failin meydana gelen netice itibarıyla bizzat kendisinin ve aile bireylerinin ağır derecede mağduriyete uğradıkları görülmektedir. Söz gelimi, köylü kadınların gündelik uğraşları ve hayat zorlukları itibarıyla, sayısı çok kere üç dörtten fazlasına varan küçük çocuklarına gerekli dikkati ve itinayı gösterememeleri sonucu, çocukların yaralandıkları veya öldükleri görülmektedir. Aynı şekilde meydana gelen trafik kazalarında da benzer olaylara rastlanmaktadır. Bu gibi hâllerde ananın taksirli suçtan dolayı kovuşturmaya uğraması ve cezaya mahkûm edilmesi, esasen suçtan dolayı evladını kaybetmesi sonucu uğradığı ızdırabı şiddetlendirmekle kalmamakta, ayrıca, ailenin tümüyle ağır derecede mağduriyete düşmesine neden olmaktadır.
Söz konusu fıkraya göre, hâkim suçlunun durumunu takdir ile ceza vermeyebilecektir. Elbette ki hâkim bu husustaki takdirini kullanırken suçlunun ekonomik durumunu, aile yükümlerini, söz gelimi diğer çocukların bakımını göz önünde bulunduracak, ona göre hüküm kuracaktır. Ancak, dikkat edilmelidir ki, bu fıkranın uygulanabilmesi için fiilden dolayı münhasıran failin kişisel ve ailevî durumu itibarıyla zararlı netice meydana gelmiş bulunmalıdır; böyle bir netice ile birlikte söz konusu durumlara ilişkin bulunmayan başka bir netice de meydana gelmişse fıkra uygulanmayacaktır. Fıkrada yazılı suç bilinçli taksir hâlinde işlenirse ceza yarıdan üçte birine kadar indirilebilir.”
Madde ve gerekçesinden çıkan sonuca göre failin şahsi cezasızlık sebebinden veya cezadan indirimden yararlanabilmesi için
1-Taksirli fiilden dolayı münhasıran kişisel ve ailevi durum itibariyle zararlı bir neticenin meydana gelmiş bulunması,
2- Neticenin, failin kişisel ve ailevi durumu bakımından artık bir cezanın verilmesinin gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açması aranmaktadır.
Sanık hakkında İzmir Adli Tıp Şube müdürlüğünün 26.10.2005 tarihli raporuna göre yaralanma sonrası sanığın yaşamsal tehlike geçirdiği, vücudundaki kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına etkisinin ağır olduğu, halen tekerlekli sandalye ile yaşamını sürdürdüğü, konuşma melekelerinde aksaklık bulunduğu, bu yöndeki tedavilerin devam ettiği bildirilmiş ve mahkemece 14.01.2007 tarihli duruşmada bilirkişi refakatinde savunması alınmaya çalışılmış ve bu celsede sanığın ağız işaretiyle, kimi zaman el işaretiyle bir şeyler söylemeye çalıştığı böğürtü sesine benzer sesler çıkardığı, bu haliyle savunmasının sözlü alınamayacağı anlaşıldığından birkaç cümlelik kolay anlaşılmayan bir yazım şekli ile “kaza ile ilgili hiçbir şey hatırlamıyorum” şeklinde savunmada bulunmuştur.
Adalet Komisyonunca hazırlanan TCK’nın genel gerekçesinde “Madde başlığı ve gerekçesi, madde metninin ayrılmaz bir parçasını oluşturmaktadır. Bu husus, madde hükümlerinin yorumlanması açısından büyük bir önem taşımaktadır” ve aynı Kanunun 22. madde gerekçesinde 6. fıkra bakımından “başka bir netice de meydana gelmişse bu fıkra hükmü uygulanmayacaktır.” açıklamaları bulunsa bile gerekçeler kanun hükmüne dahil olmayıp ilgili hükmün anlam ve kapsamının belirlenmesinde bir yorum aracıdır . Yine aynı şekilde TCK’nın 2/3. maddesindeki “Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz” hükmünden hareketle burada sorumluluğu genişletici değil dar yorumlamak gerektiği de birlikte değerlendirildiğinde davaya konu trafik kazası sonrası
sanığın kişisel ve ailevi durumu bakımından, Adli Tıp raporu, mahkemenin gözlemi ve oluşan başka bir netice bakımından da olay değerlendirildiğinde artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede sanığın mağdur olduğu ve mahkemenin ceza verilmesine yer olmadığına dair uygulamasının da yerinde olduğu düşünüldüğünden tebliğnamenin 2 nolu bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık … müdafinin eksik incelemeye olay nedeniyle sanığın kusurlu olmadığına ve O yer Cumhuriyet savcısının sanık … hakkındaki yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA, 29/09/2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.