YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/746
KARAR NO : 2023/960
KARAR TARİHİ : 20.02.2023
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
HÜKÜM : Kabul
Taraflar arasındaki maddi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine, Dairemizce yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkeme tarafından Dairemiz ilamına karşı direnilmiştir.
Direnme kararının taraf vekilleri tarafından temyizi üzerine Dairemizce bozma kararı yerinde bulunarak direnme kararı incelenmek üzere dosya Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.05.2022 tarihli ve 2019/(19)11-332 E., 2022/724 K. sayılı ilâmı ile direnme kararının yerinde olduğuna karar verilerek esas yönünden davalı vekilinin temyiz itirazlarına ilişkin inceleme yapılmak üzere dosya Dairemize gönderilmiş olmakla Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirket ile davalının arasında 20.06.2004 tarihinde LPG bayilik sözleşmesi imzalandığını, sözleşmeye göre fiyatlandırmanın davalı tarafça belirlendiğini, davacı şirkete ödenmesi gereken dağıtım payının ödenmediğini ileri sürerek sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan şimdilik 10.000,00 TL zararının fazlaya ilişkin haklarI saklı kalmak kaydıyla davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, Özel Daire bozma kararından sonra 07.03.2018 harç tarihli ıslah dilekçesi ile alacağını 241.614,28 TL olarak ıslah ettiğini bildirmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafça sürenin bitiminden önce tek taraflı olarak sözleşmenin yenilenmeyeceğinin bildirildiğini, davacının dağıtım payı oranlarını sözleşmeye uygun fatura etmeyerek müvekkili şirketi zarara uğrattığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARLARI, BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A.Mahkemece Verilen ilk Karar
Mahkemenin 30.11.2015 tarihli ve 2014/895 E., 2015/907 K. sayılı kararı ile taraflar arasında imzalanan ek protokolde belirlenen oranda bayi dağıtım kârının davacıya ödenmesinin gerektiği, sonradan bir takım gerekçelerle giderlerin arttığı ileri sürülerek protokol hükümlerine aykırı davranılamayacağı, davalının protokole aykırı davranışı sonucu davacının uğradığı zararı gidermekle yükümlü olduğu, davacının toplam zararının 241.614,28 TL olarak hesaplandığı, ancak talep edilen miktarın 10.000,00 TL olduğundan taleple bağlı kalınarak bu miktara hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, 10.000,00 TL maddi tazminat tutarının dava tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verilmiş, karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
B. Bozma Kararı
Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 09.10.2017 tarihli ve 2016/9808 E., 2017/6679 K. sayılı kararı ile “… Taraflar arasındaki uyuşmazlık 26.06.2004 tarihli sözleşme ve eki protokolde belirlenen bayi kâr payının eksik ödenmesi nedeniyle alacak istemine ilişkindir. Dava konusu alacak belirlenebilir nitelikte olduğundan somut olayda belirsiz alacak davasının 6100 sayılı HMK.’nun 107/1. maddesinde öngörülen şartları oluşmamıştır. Bu durumda öncelikle davacıya dava konusu yaptığı alacak miktarını bildirmesi ve bildirilen alacak tutarı üzerinden harç ikmalinin sağlanması, daha sonra işin esasına girilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik harç ile davaya devam olunarak karar verilmesi doğru görülmemiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuş, bozma nedenine göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
C. Mahkemece Verilen Direnme Kararı
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki karar gerekçesi yanında, davanın açıldığı 30.09.2009 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) henüz yürürlüğe girmediği, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (1086 sayılı Kanun) hükümlerinin yürürlükte olduğu, mülga 1086 sayılı Kanun uyarınca kısmi dava açılmasının mümkün olduğu, 6100 sayılı Kanun hükümlerinin, aynı Kanun’un 448 inci maddesine göre tamamlanmış usul işlemlerini etkilemeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; 19.08.2015 tarihli bilirkişi raporuyla belirlenen 241.614,28 TL üzerinden harcın ikmal edildiğini, ancak ıslah talebinin nazara alınmadığını, yatırılan ıslah harcının akıbeti konusunda da bir karar verilmediğini belirterek kararın kaldırılarak ıslah edilen tutar üzerinden davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
2.Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; raporların uzman olmayan kişiler tarafından tanzim edildiğini ve çelişkili olduğunu, dağıtım payına ilişkin tespitlerin sektörel gerçeklere uymadığını, LPG dağıtım hizmetinin bedelsiz yapılmadığını, davacının dağıtım payından kar elde ettiğinin raporla da sabit olduğunu, davacının dayanak faturaları dosyaya sunmadığını, davacının tek taraflı imzaladığı protokolün dayanak olamayacağını, şirket kayıtları incelemesi sonucunda da davacının alacağının olmadığının tespit edildiğini, 21.07.2009 tarihli sözleşme ile davacının davalıyı ibra ettiğini, davacının ihtirazi kayıt sunmadan alım yaptığını, ayrıca davacının bozmadan sonra ıslah yapamayacağını belirterek kararın bozularak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
C.Dairemizin İnceleme Kararı
6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin beşinci fıkrası gereğince Dairemizce yapılan incelemede, Daire kararının yerinde olduğu belirtilerek temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.
D.Hukuk Genel Kurulu Kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.05.2022 tarihli ve 2019/(19)11-332 E., 2022/724 K. sayılı kararı ile; “…Her ne kadar dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren ancak 11.04.2015 tarihinde yürürlükten kaldırılan 6100 sayılı HMK’nın 109/2. maddesinde talep konusunun miktarının taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli olması hâlinde kısmi dava açılamayacağı düzenlenmiş ise de, davanın açıldığı tarihte 6100 sayılı HMK hükümleri yürürlükte olmayıp, 1086 sayılı HUMK hükümleri yürürlüktedir. HUMK hükümleri uyarınca da fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak kısmi dava açılması mümkündür. Zira, HMK’nın 448. maddesi tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla usul hükümlerinin derhal uygulanacağından bahsetmekte olup; somut olayda kısmi dava açılması yönünde tamamlanmış bir işlem bulunduğu gibi, belirsiz alacak davasına ilişkin HMK’nın 107/1. maddesinin uygulanması da mümkün değildir. Davacı vekilinin bozma kararından sonra ıslah talebinde bulunmasına rağmen bu talebinin değerlendirilmemiş olduğu hususuna ilişkin temyiz istemine gelince; yukarıda açıklandığı üzere ıslah hakkının tahkikat bitene kadar kullanılması gerekmekte olup, bozma kararı sonrası ıslah yapılması mümkün değildir. Kaldı ki, davacı vekili karar duruşmasında açıkça fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak talebiyle bağlı kalınarak 10.000 TL tazminat miktarı üzerinden karar verilmesini talep etmiş, mahkemece de bu taleple bağlı kalınarak hüküm kurulmuştur. Diğer taraftan dava tarihi 30.09.2009 olduğu hâlde, direnmeye esas gerekçeli karar başlığında 19.01.2018 olarak gösterilmesine ilişkin yanlışlık, mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliğinde bulunduğundan ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.” gerekçesi ile davalı vekilinin esasa yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.
E. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflar arasında imzalanan bayilik sözleşmesi ve ek protokole göre davalı tarafından davacıya dağıtım payı adı altında bir ödeme yapılması gerekip gerekmediği, bu ödemenin yapılmaması nedeniyle sözleşmeye aykırılıktan tazminat alacağının doğup doğmadığı noktalarında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Kanun’un 107 nci maddesinin birinci fıkrası
3. Değerlendirme
Dosyadaki yazılara, Mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderlerinin temyiz eden davalıya yükletilmesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
20.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.