Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2023/576 E. 2023/5332 K. 26.09.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/576
KARAR NO : 2023/5332
KARAR TARİHİ : 26.09.2023

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1322 Esas, 2022/1389 Karar
HÜKÜM : Esastan ret; davanın kabulü
2. Katılma yoluyla davacı vekili
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2014/728 E., 2021/1013 K.

Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı … vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı … vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı …’ın bir dönem davacı şirketi temsil ve ilzama yetkili olduğunu, bu davalının şirkete verdiği taahhütname ve ibranameye karşılık istifasının davacı şirket tarafından kabul edildiğini, verdiği ibraname ve taahhütnameyle şirkete 51.292,00 TL borcu olduğunu kabul ederek şirket ile ilgili tüm mali ve hukuki ilişkisini kestiğini, şirketten hiçbir hak ve alacağının olmadığını, bilakis borçlu olduğunu kabul ettiğini, ancak buna rağmen davacı şirketin aleyhine 1.400.000,00 USD bedelli bonoya dayalı takibin başlatıldığını, Şişli 4. İcra Müdürlüğünün 2009/21985 E. sayılı dosyası ile girişilen icra takibinden, …’ın şirketi borçlu, kendisini de şahsen alacaklı yaptığı 20.03.2009 tanzim ve 29.04.2009 ödeme tarihli 1.400.000,00 USD tutarlı 1 adet bono düzenlediğinin öğrenildiğini, fakat davacının bu bonodan dolayı sorumluluğunun bulunmadığını ileri sürerek takip konusu yapılan 20.03.2009 tanzim ve 29.04.2009 vade tarihli 1.400.000,00 USD tutarlı bono sebebi ile davacı şirketin davalılara borçlu olmadığının tespitine, fer’ileri ile birlikte icra takibinin ve bononun iptaline, %40’dan az olmamak üzere kötüniyet tazminatının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
1.Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davacı şirketin tüm hisselerinin hamiline olduğunu ve görünürde ortakların olmasına rağmen hisselerin tümünün dava dışı …’in kasasında tutulduğunu, şirketin tüm işlerinin aslında ortak olmasa da … üzerinden yürüdüğünü, şirketin ve otelin finansmanı için şirket hisselerinin bir kısmının satılarak ortak arayışına girildiğini, davalı … aracılığıyla davalı …’le görüşüldüğünü ve şirketin %20 hissesi karşılığında 1.400.000,00 USD alınmasına anlaşıldığını, bu bedelin davalı … tarafından ödendiğini, bu durumdan …’in de haberinin olduğunu ve alınan 1.400.000,00 USD bedelin elden Refik’e teslim edildiğini, ancak hamiline olan Refik’in kasasında bulunan hisse senetlerinin davalı …’e teslim edilmediğini ve Refik’in anlaşmaya uymayacağını alınan bedel karşılığında senet düzenlenmesini söylediğini, bunun üzerine davalı tarafından dava konusu senedin düzenlenerek cirolanarak davalı … aracılığıyla davalı …’e verildiğini, ancak …’in senedin bedelini de ödemediğini, bu nedenle davalının da maddi kayıplar yaşadığını savunarak davanın reddine ve %40 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davalı …’ın davacı şirketin otelinin yatırım finansmanının sağlanması için ortak arandığını davalıya ilettiğini, bunun üzerine davalının 1.400.000,00 USD bedelle şirketin %20 ortağı olmayı kabul ettiğini ve hisse bedelini o zamanki şirketin müdürü davalı …’a ödediğini, ancak ödenen bedelin karşılığında hisselerin devredilmediğini, dava konusu bononun bu nedenle düzenlenerek davalıya verildiğini ve hisse devrinden vazgeçildiğini, ayrıca bir soruşturmanın başlatıldığını, ancak davalının iyi niyetli meşru hamil olduğunu savunarak davanın reddine ve %40 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.

3.Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davalı …’ın otel için ortak aradığını, davalının ortak olacak kadar parasının olmadığını, konuyu davalı …’e açtığını, Şihis’in 1.400.000,00 USD karşılığında otele ortak olmayı kabul ettiğini, davalı …’in ortaklık bedelini üç taksit şeklinde ödediğini, ancak … ve ortağı …’in yapılan protokole uymadığını, hisse devrini davalı …’e yapmadıklarını, bunun üzerine Şihis’in hisse devri bedeli olarak ödediği 1.400.000,00 USD’yi istediğini ve bunun üzerine davalı …’ın 1.400.000,00 USD bedelli dava konusu senedi keşide ederek ve cirolayarak davalıya, davalının da cirolayarak …’e verdiğini, senedin gerçek hak sahibinin davalı … olduğunu, davalı …’ın yalnızca komisyon karşılığında hisse devri işlerine aracılık ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tüm dosya kapsamının ve delillerin değerlendirilmesi sonucunda davalıların fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ederek davalı …’ın temsil yetkisini kullanarak davacı şirket adına düzenlediği senette lehtar olarak kendini gösterdiği senedi ciro yoluyla davalı …’a devrettiği … tarafından da davalı …’e devir edildiği, … tarafından senedin icra takibine konu edildiği, senedin bedelsiz olduğunun davalılar tarafından bilindiği, şirketin hisselerinin devri için senet düzenlendiğinin davalılar tarafından ispat edilemediği, davalıların nitelikli dolandırıcılık suçundan almış oldukları mahkumiyetin kesinleştiğinin anlaşıldığı, kötü niyetli olduğu tespit edilen alacaklı davalı …’den %40 kötü niyet tazminatının tahsiline karar vermek gerektiği gerekçesiyle davacının 1.400.000,00 USD bedelli senetten dolayı borçlu bulunmadığının tespitine, senedin iptaline, %40 tazminatın davalı …’den tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle;
1.Mahkemece yeterli araştırma yapılmadığını, ceza mahkemesinde yapılan yargılamanın gerekçesine dayalı olarak karar verildiğini,

2.Sunulan hisse devri senedinde satış işleminin şirketin hakim ortağı adına yapıldığını, ödemelerin de hakim ortağı temsil eden kişiye yapıldığını, şirketin hisse devrinin tarafı olmadığını, hisse devrini taahhüt edenin … olduğunu, devir bedelinin de şirkete değil bu şahsa yapıldığını, dosyadaki belgelere göre davacının davalı ……’ın banka hesabına 1.400.000,00 USD yatırdığı, bu paranın da … Tayfur tarafından şirketin gizli ortağı …’e ödendiğinin açık olduğunu,

3. Hisse devir sözleşmesinin şekle uygun olmadığı tespitinin doğru olmadığını, şirket hisselerinin hamiline olduğunu ve devri için teslim koşulu dışında bir şartın olmadığını, hisse devrinin deftere işlenmesinin şart olmadığını, ayrıca şirket organları tarafından bir karar alınmasına gerek olmadığını, kaldı ki hisse devri geçersiz olsa dahi herkesin aldığını geri vermekle yükümlü olduğunu, bononun hisse devri için alınan bedelin iadesi amacıyla düzenlendiğini,

4. Davalı yönünden bono bedelinin ödendiğinin de açıkça anlaşıldığını,

5. Davalı aleyhine %40 oranında kötü niyet tazminatı ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 329 uncu maddesine göre iki katı oranında vekalet ücretine hükmedilmesinin de doğru olmadığını,

6. Davalının kötü niyetinin olmadığını, davalının gerçek bir ödeme yaptığının açık olduğunu savunarak kararın kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile ibraz edilen ödeme makbuzlarının her zaman üretilebilecek adi yazılı belge olduğu, makbuzlarla alındığı belirtilen 1.400.000,00 USD’nin şirket hesaplarına girdiğinin tespit edilemediği, davalı … …’ın Akbank’taki kendi hesabından, davacı şirketin hesabına, 16.04.2009 tarihinde 614.600,00 USD, 17.04.2009 tarihinde 785.440,57 USD tutarında parayı yatırdığı, bu paraların 614.600,00 USD’sinin, USB AG-Zürih tarafından 16.04.2009 tarihinde, 785.440,57 USD’lik tutarın ise Doktor Trust Turz. İşletme İnş. ve Tic. A.Ş.’nin aynı bankada bulunan hesabından çekilerek davalı … …’ın hesabına yatırıldığı, banka şubesinin yazdığı 11.06.2010 tarihli yazı ve ekinde yer alan ekstrelerle tespit edildiğinden davalı … tarafından yatırıldığının kanıtlandığı iddiasının yerinde olmadığı, Ceza Mahkemesince verilen beraat kararının Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 14.03.2019 tarih ve 2018/3673 E. 2019/2231 K. sayılı ilamı ile; “…Her ne kadar sanıklar savunmalarında; sanık …’in katılan şirkete ortak olmak amacıyla senet bedelini sanık … ile sanık …’a elden gönderdiğini, sanık …’nin de bu parayı şikretin gizli hakim ortağı konumundaki …’e verdiğini savunmuşlar ve mahkeme’ce de bu savunmalara itibar edilerek beraat kararı verilmiş ise de, katılan şirketin defter ve belgelerinde yapılan incelemeler sonrası düzenlenen bilirkişi raporlarında hisse devrine ilişkin alınmış bir karar ve yapılmış bir ödeme kaydının bulunmadığının tespit edilmiş olması, sanıkların para ve teslim süreçlerine ilişkin çelişkili savunmaları, elden verildiği belirtilen paranın mevzuat gereği miktar itibariyle banka aracılığıyla yapılması gerekli olup, bu kadar paranın elden verilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olması, yine sanık …’un senedi doğrudan sanık … lehine düzenleme imkanı olduğu halde kendi lehine düzenleyip sanık …’u da ciro silsilesine dahil ederek sanık … ve sanık … hakkında da icra takibi başlatılarak haciz işlemleri yapılmış olması hep birlikte değerlendirildiğinde, fikir ve eylem birliği içerisinde hareket eden sanıklardan sanık …’ın kendisini lehtar olarak göstererek şirket adına düzenlediği 1.400.000 USD bedelli bonoyu ciro yoluyla sanık …’a, …’ın da sanık …’e verdiği, adı geçen tarafından da katılan şirket aleyhine icra takibi başlatıldığı, bu suretle TCK’nın 158/1-d-h maddelerinde düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçlarını işlediklerinin sabit olduğu gözetilmeden mahkumiyetleri yerine yazılı şekilde beraatlerine hükmedilmesi…”nin doğru olmadığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verildiği, Mahkemece bozmaya uyularak aynı gerekçe ile mahkumiyet hükmü kurulmuş olup, verilen karar Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiğinden davalıların fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ettiklerinin kesinleştiği, 6100 sayılı Hukuk Muhakameleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 74 üncü maddesi uyarınca hukuk mahkemesinde tartışılması mümkün olmadığından, davalı … ile fikir ve eylem birliği içerisine hareket ederek şirketi zarara uğratmak amacı ile ödemediği bedel için düzenlenmiş senedi takibe koyduğundan davalının kötü niyetli olduğu, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 72 nci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca mahkemece %40 kötü niyet tazminatı ve vekalet ücretinin 2 katı olarak hükmedilmesinde yasal düzenlemelere aykırılık bulunmadığı, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı … vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … vekili ve katılma yoluyla davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1.Davalı … vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf sebepleriyle kararın kaldırılmasını istemiştir.

2. Katılma yoluyla davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; %40 oranında hükmedilen kötü niyet tazminatına ilişkin kurun takip tarihi değil ödeme tarihi esas alınarak belirlenmesi gerektiğini savunarak kararın yalnızca bu yönden düzeltilerek onanmasına karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, dava konusu bonodan dolayı davacının borçlu olup olmadığı, hükmedilen vekalet ücreti ve kötü niyet tazminatının yerinde olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Kanun’un 74 üncü ve 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin birinci alt bendi, 2004 sayılı Kanun’un 72 nci maddesi

3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gerek hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin tüm, davalı … vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. İlk derece mahkemesince yasal koşulları oluşmadığı halde karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne(AAÜT) göre nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken bu tarifede belirlenen nispi vekalet ücretinin iki kat artırılmak suretiyle davacı lehine karar verilmiş olması bozmayı gerektirir.

Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davacı vekilinin tüm, davalı … vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,

2. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, Davalı … vekilinin temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının beş numaralı bendinin “..artırılarak” ibaresinden sonra”, davalı …’in sorumluluğunun 101.121,00 TL olması kaydıyla,” ibaresinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde davalı …’e iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

26.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.