Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2023/3241 E. 2023/3953 K. 21.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/3241
KARAR NO : 2023/3953
KARAR TARİHİ : 21.06.2023

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2019/1 Esas, 2019/252 Karar
HÜKÜM : Kısmen kabul

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın kısmen kabulüne verilmiştir.

Kararın davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine, Dairemizce yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkeme tarafından Diaremiz ilamına karşı direnilmiştir.

Direnme kararının davacı vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizce bozma kararı yerinde bulunarak direnme kararı incelenmek üzere dosya Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2022 tarih, 2019/(19)11-757 E., 2022/694 K. sayılı ilâmı ile direnme kararının yerinde olduğuna karar verilerek davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarına ilişkin inceleme yapılmak üzere dosya Dairemize gönderilmiş olmakla Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında ayçiçeği küspesi satışına ilişkin 11.03.2006 tarihli sözleşme imzalandığını, bu sözleşme gereğince davalı şirkete 11.03.2006 tarihli fatura ile 299.350 kg ve 42.028,74 dolar bedelli küspe teslim edildiğini, ancak davalının taraflar arasındaki sözleşmenin 5. maddesi gereğince edimini yerine getirmediğini, bunun üzerine davalı hakkında icra takibi yapıldığını, takip tarihi itibariyle müvekkilinin davalıdan 25.352,26 dolar ana para, 49.893,23 dolar kur faizi olmak üzere toplam 116.893,92 TL alacağı bulunduğunu, ancak davalının hem borca hem de icra dairesinin yetkisine itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptali ile asıl alacağın %40’ı oranından az olmamak üzere icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında imzalanan sözleşme neticesinde davacı tarafça 11.03.2006 tarihli ve 42.028,74 dolar bedelli faturanın müvekkiline gönderildiğini, bu fatura karşılığı 20.000,00 dolar ve 13.500,00 dolar bedelli iki adet çekin teslim edildiğini, 5.007,00 doların müvekkilince kestiği fatura nedeniyle mahsuplaşıldığını, 1.600,00 dolar masrafın davacı kabulü ile hesaptan düşüldüğnü, bakiye kısmının da davacının talebi üzerine 24.04.2006 tarihinde 2.107,00 dolar olarak davacının bildirdiği hesaba havale yoluyla ödendiğini, yine taraflar arasında yapılan görüşmeler sonucunda bir takım mahsuplaşma faturaları ile hesabın sıfırlandığını, davacının alacağının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARLARI, BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A.Mahkemece Verilen ilk Karar
Mahkemece 01.12.2015 tarih, 2011/671 E. ve 2015/834 K. sayılı kararıyla; davalının davacıya olan borçlarını ödediğine ilişkin bir takım belge ve çeklere dayandığı, davacının, çekleri teslim alan M. S.’nin davacı … temsil etmediğini ve bu kişiye yapılan ödemelerin geçerli kabul edilemeyeceğini iddia ettiği, taraflar arasındaki esas uyuşmazlığın M. S.’ye 20.000,00 dolar ve 13.500,00 dolar bedelli iki adet çek ile yapılan ödemeler noktasında bulunduğu, davacı şirketin bu kişinin ödeme alma, kabul etme, hesap mutabakatı düzenleme gibi konularda davacı … temsil ettiği yönünde davalı tarafa güven telkin ettiği, davalının davacı tarafça uyandırılan bu güven duygusunun ve iyi niyetinin korunması gerektiği, dolayısıyla uyandırılan güven duygusu içinde davalı tarafından yapılan çek ödemelerinin davacıya yapılmış sayılması gerektiğinin sonucuna varıldığı, diğer yandan davalının kendi ticarî defterlerinde davacıya 213,53 TL borçlu gözüktüğü, kendi ticarî defter kayıtları aleyhine delil kabul edilerek bu miktar borçlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, itirazın kısmen iptali ile takibin 253,53 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağın %20’si oranında icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş, davacı vekilince temyiz edilmiştir.

B. Bozma Kararı
Yargıtay Kapatılan 19.Hukuk Dairesinin 08.12.2016 tarih 2016/4321 E. ve 2016/15573 K. sayılı ilamı ile “…Dava itirazın iptali istemine ilişkindir. Taraflar arasında mal alım satımı hususunda uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık ödeme hususundan kaynaklanmaktadır. Davalı ödemelerin 2 adet çek ile yapıldığını ileri sürmektedir. Dosya içerisindeki çeklerde davacı lehtar davalı keşideci konumundadır. Davacı çeki teslim alan M.S.’nin şirket çalışanı olmadığını ayrıca çeklerdeki lehdar imzasının sahte olduğunu belirtmiştir. Mahkemece davacının itirazları konusunda yeterince araştırma ve inceleme yapılmamıştır.

Mahkemece her iki çek arkasındaki lehdar cirosunun davacı şirket yetkilisine ait olup olmadığı, çeki teslim alan M.S.’nin davacı şirket adına daha önce çek-bono kıymetli evrak alıp almadığı, makbuz düzenleyip düzenlemediği, ayrıca dosya içerisinde bulunan davalı tarafın ödemelerle ilgili belgelerde bulunan imzanın davacı şirket adına temsile yetkili kişilere ait olup olmadığı hususları araştırılarak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir,… ” gerekçesiyle bozulmuştur. Davalı vekilinin karar düzeltme istemi Dairenin 14.11.2018 tarih, 2017/2280 E. ve 2018/5790 K. sayılı ilamı ile reddedilmiştir.

C. Mahkemece Verilen Direnme Kararı
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalının savunmasında geçen ve çekleri davacı adına alan M. S.’nin Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/448 E. sayılı dava dosyasında verdiği ifadede “Dava konusu çekleri davacı şirketin yetkililerinin bilgisi ve onayı ile aldığını, çeki aldığına ilişkin makbuz altındaki imzanın da kendisine ait olduğunu, kendisinin Tekyem.. A.Ş.’nin ortağı olduğunu ve davacı şirket ile aynı adreste faaliyet gösteren bu iki şirketin kardeş şirket olduklarını” bildirdiği, dosya içinde bulunan 20.03.2006 tarihli yazıdan da davacı şirketin daha önce M. S.’ye davalı tarafından yapılan ödemeleri kabul ettiğini bildirdiğinin görüldüğü, dosyadaki ticaret sicil kayıtları ve savcılık soruşturma evrakı kapsamından da davacı şirket ile M. S. arasında bağlantı bulunduğunun anlaşıldığı, her ne kadar bozma gerekçesinde her iki çek arkasındaki lehtar cirosunun davacı şirket yetkilisine ait olup olmadığının araştırılması istenmiş ise de, cironun davacı şirkete ait olup olmamasının bu dava yönünden fazla bir öneminin olmadığı, önemli olanın dava konusu çeklerin davacıya verilmek üzere davacının bilgi ve isteği ile M. S.’ye verilip verilmediği ve verilmiş ise bu ödemelerin davacıya yapılmış sayılıp sayılmayacağı hususu olduğu, dava konusu çeklerin davacı şirket emrine düzenlenerek, davacının isteği ile M.S.’ye teslim edildiği, davacının cirosunun sonradan sahte olarak atılmış olması ve tahsil edilen bedelin davacıya verilmemesinin davacı şirket ile M. S. arasındaki sorun olduğu, bundan davalıyı sorumlu tutmanın mümkün bulunmadığı, bu nedenle çeklerdeki cironun davacı şirket yetkililerine ait olup olmadığının tespiti yoluna gidilmediği, gerek dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden gerekse bilirkişi raporlarından davacı şirketin bu kişinin ödeme alma, kabul etme, hesap mutabakatı düzenleme gibi konularda davacı … temsil ettiği yönünde davalı tarafa güven telkin ettiği, davalının davacı tarafça uyandırılan bu güven duygusunun ve iyi niyetinin korunması gerektiği, dolayısı ile uyandırılan bu güven duygusu içinde davalı tarafından yapılan çek ödemelerinin davacıya yapılmış sayılması gerektiği sonucuna varıldığından bu hususta ayrıca bir araştırma yapmaya da gerek görülmediği, davacının çek bedelini M. S.’den alamaması hâlinde kendisi aleyhine hukukî yollara başvurması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunda taraflar arasındaki kontrat ve müvekkili beyanlarının dikkate alınmadığını, çekleri teslim alan kişinin isticvap edilmesi gerektiğini, müvekkilince bu konuda yetkilendirilmediğini, düzenlenen tediye makbuzunun sahte olduğunu, hileli yollarla ödeme gösterildiğini, çeklerin müvekkilinin eline hiç geçemediğini, olaya ilişkin ceza dosyasının derdest olduğunu, davalı envanter defterinin dosyaya sunulmadığını, davalı defterlerinin usulüne de uygun olmadığını, M. S.’nin ceza dosyasındaki ortaklığa ilişkin beyanının yalan beyan olduğunu, sahtecilik ile ilgili başlatılan ceza soruşturmasının bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C.Dairemizin İnceleme Kararı
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 373 üncü maddesinin beşinci fıkrası gereğince Dairece yapılan incelemede, Daire kararının yerinde olduğu belirtilerek temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.

D.Hukuk Genel Kurulu Kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2022 tarih, 2019/(19)11-757 E. ve 2022/694 K. sayılı ilâmı ile davalının keşideci, davacının lehdar olarak yer aldığı 08.05.2006 tarihli ve 20.000,00 dolar bedelli çekin 08.04.2006 tarihli tediye makbuzu ile, 06.06.2006 keşide tarihli ve 13.500,00 dolar bedelli çekin ise 28.04.2006 tarihli tediye makbuzu ile …’na teslim edildiği, 20.03.2006 tarihli yazıda, davacı şirketin davalı şirket tarafından …’na yapılan ödemelerin haricinde kalan bakiyenin belirtilen hesaplarına yatırılmasını istediği, bu yazı içeriğinden davacı şirketin öncesinde de …’na yapılan ödemeleri kabul ettiğinin anlaşıldığı, çek tediye makbuzlarında imzası bulunan …, resmî belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından dolayı sanık olarak yer aldığı Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.02.2014 tarih, 2013/448 E. ve 2014/25 K. sayılı dava dosyasındaki beyanlarında, davacı şirket ile aynı adreste faaliyet gösterdiklerini, ayrıca ortak şirketlerinin de bulunduğunu, kendisinin Tekyem Gıda San. ve Tic. A.Ş.’nin temsilcisi olduğunu, her iki şirketin aynı adreste faaliyet gösterdiğini, tediye makbuzu altındaki imzanın kendisine ait olduğunu, her iki şirketin kardeş şirketler olmasından dolayı aradaki güvene istinaden davacı şirket yetkililerinin bilgisi ve onayı ile çeki aldığını belirttiği, davacı şirket ile M. S. arasında bağlantı bulunduğu, bu kişinin ödeme alma, kabul etme gibi konularda davacı … temsil ettiğinin kabulü gerektiği, ödemeye ilişkin çeklerin davalı şirket tarafından bizzat davacı şirket adına düzenlenerek ve davacıya verilmek üzere tediye makbuzları ile M. S.’ye teslim edildiği dikkate alındığında, çeklerdeki cironun davacı şirket yetkilisine ait olup olmadığının araştırılmasına gerek bulunmadığı gerekçesi ile davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.

E. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67 nci maddesi

3. Değerlendirme
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

V. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

21.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.