YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/283
KARAR NO : 2023/1189
KARAR TARİHİ : 28.02.2023
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
HÜKÜM : Direnme
Taraflar arasındaki cezai şartın tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı vekilince temyizi üzerine Dairemizin 07.10.2019 tarihli, 2018/4879 E. ve 2019/ K. sayılı kararı ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiş, bozma üzerine İlk Derece Mahkemesince bozma ilâmına direnilmiş ve bu kararın da davacı vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizce bozma kararı yerinde bulunarak direnme kararı incelenmek üzere dosya Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 02.11.2022 tarihli, 2021/11-185 E. ve 2022/1433 K. sayılı ilâmı ile mahkeme kararının direnme niteliğinde değil bozmaya eylemli olarak uyularak verilen yeni hüküm niteliğinde olduğu, mahkeme kararının belirtilen niteliğine göre temyiz itirazlarını inceleme görevinin özel Daireye ait olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin temyiz itirazlarına ilişkin inceleme yapılmak üzere dosya Dairemize gönderilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu tarafından dosya Dairemize gönderilmiş olmakla Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin turizm ve seyahat acentesi olarak faaliyet gösterdiğini, davalının 19.06.2014 tarihli iş sözleşmesi ile müvekkili bünyesinde kontrat müdürü olarak çalışmaya başladığını ve ayrıca sözleşmede gizlilik ve rekabet yasağı maddesinin yer aldığını, davalının kendi isteği ile 12.07.2015 tarihinde işten ayrılarak aynı sektörde faaliyet gösteren dava dışı rakip bir şirkette 14.07.2015 tarihinde kontrat sorumlusu olarak işe başladığını, bu durumun taraflar arasında imzalanan rekabet yasağı sözleşmesini ihlâl ettiğini, ayrıca davacı şirketin otellerle yaptığı anlaşma bilgilerini dava dışı şirkette kullanarak müvekkilinin zararına neden olduğunu ileri sürerek davalının son aldığı net ücret olan 3.500,00 TL’nin on beş katı tutarındaki 52.500,00 TL cezaî şart ile davalının sır saklama yükümlülüğüne aykırılı davranması nedeniyle müvekkili şirketin uğradığı zarar için belirsiz alacak niteliğinde olmak üzere şimdilik 500,00 TL tazminatın haksız eylem tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; sözleşmede davanın dayanağı olarak gösterilen rekabet yasağı maddesinin genel işlem koşulu niteliğinde olduğunu, davacı ile davalının çalıştığı şirketin faaliyet konusu aynı olsa da müşteri portföyünün farklı olduğunu, davacı şirkete ait bilgilerin paylaşıldığının soyut iddiadan ibaret olup kanıtlanması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 02.06.2017 tarihli, 2015/437 E. ve 2017/337 K. sayılı kararı ile davalının davacı şirket ile imzaladığı iş akdinin gizlilik ve rekabet yasağına ilişkin maddesinde coğrafi alan sınırlamasının bulunmadığı, bu durumun işçinin iktisaden mahvına sebep olabilecek nitelikte olduğu, davacı ve davalının çalıştığı şirketin faaliyet alanlarının aynı olduğu, bu hâliyle sözleşmedeki hükümlerin çalışma özgürlüğüne aykırı olup batıl olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 30.05.2018 tarihli, 2017/2056 E. ve 2018/900 K. sayılı kararı ile başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 07.10.2019 tarihli ve 2018/4879 Esas, 2019/ Karar sayılı kararı ile
“1- Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde ticari sırların ifşa edildiği iddiasına dayalı cezai şart istemi yönünden İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- İşçinin rekabet yasağı sözleşmesinden kaynaklanan cezai şart istemi yönünden yapılan incelemede ise; rekabet yasağı hükümlerini içeren sözleşme 19.06.2014 tarihli olup, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 444. maddesi vd. hükümleri uyarınca değerlendirme yapılması gerekir.
6098 sayılı TBK 444/son maddesinde; rekabet yasağı sözleşmesinin hangi şartlarda yapılabileceği belirlenmiş olup, 445. maddesine göre; rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve rekabet yasağı süresinin, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşmaması gerekir. Maddenin 2. fıkrasına göre; hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirerek ve bu değerlendirme sonunda işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de göz önünde tutmak suretiyle hakkaniyete uygun biçimde, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilmektedir. Hakim, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlanmaları içeremeceği gerekçesiyle doğrudan ve ikinci bir değerlendirme yapmadan rekabet yasağı hükümlerinin geçersiz olduğuna karar vermemeli, maddenin 2. fıkrasındaki şartlar dahilinde değerlendirme yaparak sözleşme hükümlerini sınırlayabilme yetkisini kullanıp kullanmayacağını tartışmalı ve neticesine göre karar vermelidir.
Somut uyuşmazlıkta; sözleşmenin 8.2. maddesinde; ”Çalışan işverenin faaliyet gösterdiği iş kolunda, ilgili pazarlarda faaliyet gösteren hiç bir seyehat acentasında, şirketin Türkiye sınırları içinde faaliyet gösterdiği coğrafya dahilinde, 6 ay süre ile doğrudan ve dolaylı olarak çalışmayacağını, böyle bir şirkete 6 ay süre ile hiç bir şekilde ticari fayda sağlamayacağını açıkça kabul ve taahhüt eder.” hükmü bulunmaktadır. Yerel mahkeme ve istinaf dairesince, ”şirketin Türkiye sınırları içinde faaliyet gösterdiği coğrafya dahilinde” ibaresinin bir çoğrafi alan sınırlaması içermediğinden işçinin ekonomik mahvına sebep olacağı gerekçesiyle davacı istemlerinin reddine karar verilmişse de, mahkemenin sözleşmedeki bu hükmü TBK’nın 445/2 maddesi uyarınca değerlendirmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesi isabetli değildir.
3- Ayrıca, davalının, davacı şirketteki işinden kendi isteğiyle 12.07.2015 tarihinde ayrıldıktan sonra, 14.07.2015 tarihinde davacı ile aynı faaliyet alanında, aynı ilin sınırlarında bulunan rakip şirkette ve aynı pozisyonda işe başladığı anlaşılmakla, bir an için coğrafi alan sınırlaması bakımından bir geçersizliğin söz konusu olduğunun kabulü halinde dahi, davalı yanca geçersizlik savunmasında bulunulmasının savunma hakkının kötüye kullanımı niteliğinde olup olmayacağı tartışılmadan yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamış, kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına ve dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile rekabet yasağı süresi boyunca davacı işveren yönünden bir karşı edim ön görülmediği, davalının yaptığı işte uzman olduğu ve kendisinden başka bir işte çalışmasının da beklenemeyeceği, yaşamak için çalışmak ve gelir elde etmek zorunda olan işçinin ekonomik olarak mahvına sebep olacak ve işçinin çalışma özgürlüğünü ihlâl edecek nitelikteki cezaî şarta ilişkin hükmün 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 445/2 nci maddesi gereğince de geçerli kabul edilemeyeceği, dolayısıyla geçerli olmayan bir cezaî şarta ilişkin düzenlemenin geçersiz olduğu yönündeki savunmanın da hakkın kötüye kullanımı olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalıyla akdedilen sözleşmede rekabet yasağının yer, süre ve işin türü bakımından sınırlandırıldığını, davalının farklı alanlarda iştigal eden bir şirkette çalışması mümkün olduğu gibi farklı bir yerde müvekkili ile ayna alanda iştigal eden bir şirkette de çalışmasının mümkün olduğunu, tüm bu hususlar gözetildiğinde sözleşmeyle öngörülen rekabet yasağının davalı işçinin iktisadi mahvına sebep olacağı yönündeki direnme gerekçesinde isabet bulunmadığını, davalının belirtilen yönlere ilişen savunmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, davalının rekabet etmeme yasağını ihlal ettiği gibi müvekkilinin ticari sırlarını da yeni çalışmaya başladığı şirkete aynen aktardığını, bu hususu tanık deliliyle ispat ettiklerini ileri sürerek direnme kararının bozulmasını istemiştir.
C. Dairemizin İnceleme Kararı
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 373 üncü maddesinin beşinci fıkrası gereğince Dairemizce yapılan incelemede, Daire kararının yerinde olduğu belirtilerek temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.
D. Hukuk Genel Kurulu Kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 02.11.2022 tarihli, 2021/11-185 E. ve 2022/1433 K. sayılı ilâmı ile mahkemece, bozma kararı kapsamında irdeleme yapılarak bozmanın gereği eylemli olarak yerine getirilmek suretiyle yeni bir karar verildiği, ortada Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenmesi gereken direnme kararı değil bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni hüküm bulunduğu, bu hale göre mahkemece verilen bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevinin Özel Daireye ait olduğu gerekçesiyle karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.
E. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmalık hizmet sözleşmesiyle öngörülen rekabet etmeme yasağının ihlal edildiği iddiasına dayalı cezai şart istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun ( 6098 sayılı Kanun) 420 inci maddesi ve aynı Kanun’un hizmet sözleşmelerinde rekabet yasağına ilişkin 444 üncü v.d. maddeleri
3. Değerlendirme
1.Dava rekabet yasağı sözleşmesine aykırılıktan kaynaklanan cezai şart istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince, taraflar arasında akdedilen hizmet sözleşmesinde yer alan rekabet etmeme yasağına ilişkin hükmün sadece işçi aleyhine cezai şart öngördüğü, bu nedenle 6098 sayılı Kanun’un 420 inci maddesi uyarınca geçersiz olduğu gerekçesiyle bozma ilamına direnilerek davanın reddine karar verilmiştir. Yeni hüküm niteliğindeki direnme kararının temyizi Dairemizce incelenmiştir.
2. Dairemizin 11.02.2019 tarih, 2017/3977 E. ve 2019/990 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere, hizmet sözleşmesi içerisinde rekabet etmeme yasağına dair hüküm bulunduğu hallerde, sözleşmenin, hem hizmet ilişkisinin devamı sürecinde geçerli olan bir hizmet sözleşmesini, hem de hizmet sözleşmesi sona erdirdikten sonra da yükümlülükler öngören bir rekabet etmeme sözleşmesini ihtiva ettiğinin kabulü gerekir. Bu durumda, hizmet sözleşmelerinde sadece işçi aleyhine konulan cezai şart hükümlerin geçersiz olduğunu hüküm altına alan 6098 sayılı Kanun’un 420 inci maddesinin taraflar arasında akdedilen rekabet etmeme sözleşmesine uygulanma imkanı bulunmamaktadır.
3. Bu itibarla, İlk Derece Mahkemesince, somut uyuşmazlık bakımından Dairemiz bozma ilamının (2) ve (3) numaralı bentlerinde gösterildiği şekilde 6098 sayılı Kanun 445 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre inceleme ve değerlendirme yapılması ve davalının geçersizlik savunmasının somut olayın özelliklerine göre hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup olmadığı belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
28.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.