Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2023/2201 E. 2023/3719 K. 13.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/2201
KARAR NO : 2023/3719
KARAR TARİHİ : 13.06.2023

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2018/2969 Esas, 2021/1069 Karar
HÜKÜM : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2016/981 E., 2018/420 K.

Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin dayısına yardım amaçlı olarak süt ürünü dağıtımına gittiğini, o gün yanında bulunan diğer borçlu … ‘in davalının kardeşiyle birlikte işlettiği marketten sigara çalarken yakalanması üzerine, hiçbir ilgisi olmadığı güvenlik kamerası kaydıyla da sabit olduğu halde kendisine zorla 2 adet bono imza ettirildiğini, Bakırköy 6. İcra Müdürlüğünün 2016/16209 E. sayılı dosyada takibe konulan 15.12.2015 vadeli 75.000,00 TL bedelli bonoda kefil olduğunu, halen davalının uhdesinde bulunan ve kullanılması muhtemel olan 15.12.2015 vadeli 75.000,00 TL bedelli bonoyu borçlu olarak imzaladığını, bu bonolardan dolayı davalı tarafa hiç bir borcunun bulunmadığını ileri sürerek davalı alacaklıya icra takibine konulan ve konulmayan 2 bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitine, yapmak zorunda kalacağı ödemenin istirdatına, davalının haksız olduğunu iddia ettiği takibi nedeniyle %20’den az olmamak üzere icra inkâr tazminatının ödenmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının iddialarını yazılı belge ile ispat etmesi gerektiğini, davacı tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığını, ceza dosyasında senedin davalı tarafın iradesi ile verildiğinin sabit olduğunu, ceza dosyasına ibraz edilen belgelerde ve hazırlık ifadesinde davacının senedi kendi iradesi ile verdiğini beyan ettiğini, senedin ödendiğine dair davacı tarafından dosyaya bir belge ibraz edilmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile somut olayda davacının Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben 20.12.2015 tarihinde yazmış olduğu dilekçede tehdit iddialarından bahsettiği, bu iddiaların yaklaşık bir yıl geçtikten sonra dile getirilmiş olduğu, senet yağmasına ilişkin olarak somut, inandırıcı, tarafsız, kamu davası açılmasına yetecek mahiyette delil bulunmadığından takipsizlik kararı verildiği ve kararın kesinleştiğinin görüldüğü, davaya konu hadisenin 30.01.2015 tarihinde vuku bulduğunun dosya içeriğinden anlaşıldığı, davacı tarafından yukarıda anılan dava dosyalarındaki ve hazırlık dosyasındaki beyanlar gözetildiğinde, davacının 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 39 uncu maddesindeki bir yıllık hak düşürücü süre içinde senedin geçersizliğini ileri sürdüğü ve bu beyanların davalıya ulaştığının anlaşıldığı, bu durumda eldeki menfi tespit davasının hak düşürücü süre içinde açıldığı, tüm dosya kapsamında yapılan yargılama neticesi gerek dosya kapsamında dinlenilen tanık beyanları gerekse az yukarıdaki bahsi geçen ceza dosyasındaki takipsizlik kararı hep birlikte gözetilerek tanıkların hadiseye doğrudan şahit olmadıkları, dolaylı anlatımda bulundukları davacının senedin kendisinden zorla ve tehdit yoluyla alınmış olduğu iddialarını ispatlayamamış olduğu gerekçesiyle davacının davasının reddine, ihtiyati tedbir kararı verilmediğinden 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 72 nci maddesinin dördüncü fıkrası gereği davacı aleyhine tazminat verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı ve kardeşinin tehditi ve … isimli kişinin belindeki tabancayı göstermesi nedeni ile… ve …’un “bedel kısmı ve lehdarı boş bonoya isimlerini yazdırıp imza ettirildiğini, ayrıca …’un…’in imzaladığına,…’in de …’un imzaladığına kefil imzası atmak zorunda kaldığını, içeriği bilinmeyen başkaca yazıların da zorla yazdırıldığını, dinlenen tanıkların tehdidi teyit ettiklerini, davalı ve kardeşinin zarar iddiaları üzerine, diğer borçlu … …15.000,00 TL, diğer işçi … tarafından 5.000,00 TL toplamda 20.000,00 TL ödediğini, davalının Küçükçekmece 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/175 E. sayılı davada ve soruşturmada ikrar ettiğini, müvekkiline Garanti Bankası tarafından 16.12.2015 tarihinde senet ihbarnamesi gönderildiğini, ihbarnamede davalı …’ın alacaklısı olduğu, 15.12.2015 vadeli 75.000,00 TL bononun ödenmesinin istendiğini, 2016/175 E. sayılı davada davacıya yönelik hiçbir ithamda bulunmadığını, kamera kayıtlarında dava dışı diğer borçlu … Yetik’in birkaç karton sigarayı atık kağıtlara ait kutuya attığının tespit edildiğini, ancak en fazla 50 paket olduğu belirlenen sigaraların davalıya olay anında iade edildiğini, davada çalınmak istenen sigaralar olay anında geri alındığı için hırsızlık suçuna teşebbüs olarak kanaat oluşmuş hatta olaydan önce benzer suçun işlendiğine dair herhangi bir delil bulunmadığının açıkça belirtildiğini, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması kararlarının bir ilâm mahiyetinde olmadığı için davacı aleyhine kesin bir delil olarak kabulünün mümkün olmadığını, davalının yaşanan bu hırsızlık olayından dolayı 20.000,00 TL aldıklarını ikrar ederek bir zarar ve alacağın kalmadığını da ikrar ettiğini, bu itibarla çalınan sigaraya karşılık alındığı iddia edilen silah ve tehditle alınan 75.000,00 TL bedelli iki bononun bedelsiz kaldığını, taraflar arasında borç ilişkisi olmadığının sabit olduğunu, davalının bekletici mesele yapılan 2016/175 E. sayılı dosyanın soruşturma aşamasında “23.12.2015 tarihli ifadesinde dükkana süt ürünü getiren … …ve …’ın sigara çaldığının ihbar edildiğini,bunun için kamera kurduklarını, olay günü … ile …’in geldiğini, …’un sigaraları boş koliye koyduğunu, …önceden çalındığını düşündükleri sigara değeri olarak 75,000 TL iki senet imzalattıklarını“ ikrar ettiğini, müvekkilinin davalıdan bir mal almadığı gibi nakit para da almadığını, nakten ya da malen verildiği belirli olmayan, bunu gerektiren bir hukuki ilişki de olmadığına göre alacağın temelini ispat yükünün davalıda olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile somut uyuşmazlığa konu senetlerde malen kaydı olduğu, her iki taraf ihdas kaydının doğru olmadığını iddia ettiğinden ispat yükü davacıda olup davalının beyanının ispat yükünün yer değişmesine neden olduğundan söz edilemeyeceği, mevcut ceza dosyaları ve delil durumuna göre davacının iddiasını ispatlayamadığında İlk Derece Mahkemesinin davanın reddine ilişkin kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının keşideci ve diğerinde avalist olduğu bonolardan dolayı borçlu olunmadığının istemine ilişkin olup, bonoların bedelsiz olup olmadığı hususu uyuşmazlık konusudur.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 6098 sayılı Kanun’un 39 uncu maddesi, 2004 sayılı Kanun’un 72 nci maddesinin dördüncü fıkrası.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

13.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.