YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/1681
KARAR NO : 2023/2147
KARAR TARİHİ : 06.04.2023
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1423 Esas, 2022/1705 Karar
HÜKÜM : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İnegöl 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
(Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla)
SAYISI : 2020/101 E., 2021/39 K.
Taraflar arasındaki şirketin ihyası davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Alkoçlar İnşaat Hafriyat Taahhüt Turizm Mobilya Orman Ürünleri Ekmek Sanayi Taahhüt Ticaret Limited Şirketi’nin yönetici ve ortağı olduğunu, adı geçen şirketin faal olmasına rağmen davalı kurum tarafından İnegöl Vergi Dairesi’nin terkin talebine istinaden ticaret sicilinden terkin edildiğini ancak yapılan terkin işleminin usule aykırı olduğunu, öncelikle kanunda resen terkin sebepleri arasında vergi dairesinin terkin bildiriminin sayılmadığı gibi terkin işleminden önce hem şirkete hem de şirketi temsil ve ilzama yetkili kişinin adresine ayrı ayrı tebliğ yapılması gerektiğini, müvekkiline usulüne uygun tebligat yapılmadığını ileri sürerek terkin işleminin iptaline ve müvekkilinin yöneticisi olduğu Alkoçlar İnşaat Hafriyat Taahhüt Turizm Mobilya Orman Ürünleri Ekmek Sanayi Taahhüt Ticaret Limited Şirketi’nin ticaret siciline tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesi sunmamıştır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile ihyası talep edilen şirketin sicil kaydının 24.06.2014 tarihinde resen terkin edildiği, davanın yasal dayanağının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı Kanun) geçici 7 nci maddesi olduğu, 6102 sayılı Kanun’un geçici 7 nci maddesinin on beşinci fıkrası uyarınca ticaret sicilinden kaydı silinen şirketin silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak ihyası istenebileceğinden, davanın 24.06.2019 tarihinde 5 yıllık hak düşürücü süre dolduktan sonra açıldığı gerekçesiyle davanın hak düşürücü süre nedeni ile reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; terkin işleminin usulüne uygun şekilde yapılmadığını,6102 sayılı Kanun’un geçici 7 nci maddesinde ticaret sicilinden re’sen terkin sebepleri arasında vergi dairesinin terkin bildirimi sayılmamış olup, bu haliyle de terkin işleminin usulsüz olduğunu , davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile somut olayda, ihyasına karar verilmesi talep edilen şirketin 6102 sayılı Kanun’un geçici 7 nci maddesine göre ticaret sicilinden terkin edilmiş olup usulüne uygun terkin yapılmadığı iddiaları davanın, hak düşürücü süre içerisinde açılması durumunda incelenmesi gereken hususlardan olup 6102 sayılı Kanun’un geçici 7 nci maddesinin on beşinci fıkrası uyarınca sicilden 24/06/2014 tarihinde re’sen terkin edilen şirket hakkında 5 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 02/06/2020 tarihinde ihya davası açıldığı anlaşılmakla, mahkemece yazılı şekilde karar verilmesinin yerinde olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; terkin işleminin usulüne uygun şekilde yapılmadığını, 6102 sayılı Kanun’un geçici 7 nci maddesinde ticaret sicilinden re’sen terkin sebepleri arasında vergi dairesinin terkin bildiriminin sayılmadığını, terkin işleminin usulsüz olduğunu, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek ve resen göz önüne alınacak nedenlerle kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, şirketin ihyası istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve yasaya uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
06.04.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Dava, Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun geçici 7 inci maddesi uyarınca sicilden resen terkin edilen şirketin ihyası talebine ilişkin olup ilk derece mahkemesi (İDM)’nce şirketin sicilden terkininden itibaren 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçmesinden sonra açıldığı gerekçesiyle davanın reddine, bölge adliye mahkemesi (BAM) hukuk dairesi (HD) nce de istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin ticaret sicilinden resen terkin edilmeleri TTK’ın geçici 7 inci maddesi ile düzenlenmiş olup bu madenin ikinci fıkrasında belirtildiği üzere davacı ve davalı sıfatıyla devam eden davaları bulunan şirket veya kooperatifler hariç olmak üzere, maddenin ikinci fıkrasında beş bent halinde gösterilen sebeplerden birinin bulunması halinde, tespit edilen terkin sebebini oluşturan eksikliğin/eksikliklerin giderilmesi için ticaret sicil müdürlüklerince maddenin 4 üncü fıkrasının (a) bendi uyarınca şirket veya kooperatiflerin ticaret sicilinde kayıtlı son adresine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere ihtar gönderilir ve söz konusu ihtar aynı gün ilan edilmek üzere TSG’ya gönderilir. İhtarın ilgililere ulaşmadığı durumlarda ise ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibariyle söz konusu ihtar Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçer. Ayrıca anılan ilan ilgili ticaret ve sanayi odası veya ticaret, sanayi ya da deniz ticaret odasının internet sitesinde de aynen yayınlanmak durumundadır. Maddenin (b) bendi uyarınca sermaye artırımında bulunmayarak münfesih olan şirketlere gönderilecek ihtarda yönetici, denetçi veya müdürlerin tebliğden itibaren iki ay içinde tasfiye memurunu bildirmeleri, aksi takdirde unvanın sicil kayıtlarından silineceği, kaydın silindiği tarihten itibaren 10 yıl sonra şirket mal varlığının Hazineye intikal edeceği ve bu durumun kesin olduğu açıkça belirtilir. Bu fıkranın (b) bendinde belirtilen şirketler dışında kalan kapsam dahilindeki şirket veya kooperatiflerden ayrıca, faaliyetlerine devam etmek isteğinde olmaları halinde münfesih olma nedenini ortadan kaldıran işlemlerin yapılarak ispat belgelerinin bildirilmesi istenmek durumundadır.
Bu maddenin 11 inci fıkrasında ise, maddenin 4 üncü fıkrası uyarınca yapılan ilan ve ihtara rağmen, ön görülen iki aylık süre içinde cevap vermeyen veya tasfiye memurunu bildirmeyen yahut durumunu kanuna uygun hale getirmeyen veya faaliyette bulunduğunu adres ve kayıtları ile birlikte bildirmeyen şirket veya kooperatifin unvanının ticaret sicilinden resen silineceği ve durumun TSG ile ilgili odanın internet sitesinde ilan edileceği açıkça düzenlenmiştir.
Ticaret sicilinden unvanı terkin edilen şirket veya kooperatifin ihyasının terkinden itibaren 5 yıl içinde alacaklılar veya hukuki menfaatı bulunanlar tarafından istenebileceği maddenin 15 inci fıkrasının son cümlesi ile hüküm altına alınmıştır.
TTK’nın bu hükmünde açıkça belirtildiği üzere, şirket veya kooperatiflerin ticaret sicilinden terkin edilebilmesi, tespit edilen eksikliklerin giderilmesi için hem Tebligat Kanunu hükümlerine uygun gönderilen ve ilgililerine tebliği gereken süreli ihtar, hem de ihtarın TSG ile ilgili odanın internet sitesinde ilan edilmesi ile birlikte söz konusu eksikliğin süresinde yerine getirilmemesi şartları ile birlikte ilgili şirket ya da kooperatifin tarafı olduğu derdest dava olmaması şartının bulunmasına bağlıdır. Hal böyle olunca, söz konusu süreli ihtarın tebliği ve ilanlar şirket veya kooperatif unvanının sicilden terkin edilmesi işleminin esaslı noktadaki kurucu unsurlarıdır. Esaslı noktadaki kurucu unsurlar gerçekleşmeden yapılan terkin işleminin yok hükmünde olduğu düşünülmelidir. Diğer bir ifade ile TTK geçici madde 7’de ön görülen usul işlemleri terkin işleminin temel dayanağı olup, söz konusu usul işlemleri tam ve eksiksiz yerine getirilmeden ticaret sicili müdürlüğünce yapılan resen terkin işlemi yok hükmündedir. Yok hükmünde olan bir işleme hiçbir hukuki sonuç bağlanamayacağından, maddenin 15 inci fıkrası ile getirilen hak düşürücü sürenin işlemeye başlaması düşünülemez.
Burada belirtmek gerekirse, terkin işlemi yok hükmünde olduğu durumlarda ilgililere söz konusu hak düşürücü süre engeline takılmadan ihya davası açma hakkı tanınması hak ihlallerine engel olmak için de bir zorunluluktur.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelince, ihyası istenen şirket unvanın ticaret sicilinden terkin edilebilmesi için davalı … TTK geçici m. 7’de ön görülen usul işlemlerini yerine getirmeden şirketi ticaret sicilinden resen terkin ettiği dosya dan anlaşılmaktadır. Terkin işlemi için Kanunun öngördüğü esaslı noktadaki kurucu usul işlemleri yapılmadığından terkin işleminin yok hükmünde olduğu düşünülmelidir. Yokluğa hiçbir hukuki sonuç bağlanamayacağı ilkesinden hareketle söz konusu 5 yıllık hak düşürücü sürenin işlemeye başladığından ve dolayısıyla sürenin dolduğundan söz edilemez.
Hal böyle olunca mahkemece terkin işleminin yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken, hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. O nedenle BAM HD’nce verilen kararın BOZULARAK kaldırılması gerektiği görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun kararın ONANMASI yönündeki görüşüne katılmamaktayım.