Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2023/1396 E. 2023/3081 K. 18.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/1396
KARAR NO : 2023/3081
KARAR TARİHİ : 18.05.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1233 Esas, 2022/1441 Karar
HÜKÜM : Davanın reddi

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya direnme kararı verilmiştir

Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirket kurulurken şirket hisselerinin %15’inin …ye, %42,5’inin …ve …’a, %42,5 hissenin ise … ve …’a ait olacağının şifahen kararlaştırıldığını, ancak şirket kuruluşu sürecinde taraflar arasında görülen lüzum üzerine hisselerden müvekkili …’a ait olan kısmının … üzerinde, …’a ait hissenin … üzerinde kaldığı, ilerleyen süreçte ise müvekkillerinin paylarının talepleri halinde, kayden adlarında olan … ve … tarafından müvekkillerine teslimi konusunda anlaşmaya varıldığını, müvekkilinin davalı şirketteki hisse bedelinin gerçek değeri üzerinden ödenmesi talebinin reddedildiğini, arabuluculuk görüşmesinde de anlaşma sağlanamadığını, kayden davalı şirket elinde bulunan müvekkiline ait hisselerin gerçek değerinin davalılardan tahsiline karar verilmesini karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; 2013 yılında … ve oğlu … tarafından kurulan müvekkili şirketin, kuruluşundan beri bütün hisselerinin adı geçen hissedarlara ait olduğunu, müvekkili ile davacının dava dışı Aykimtaş … A.Ş.’de hissedar olduklarını, anılan şirketin yönetim kurulu başkanı sıfatıyla uzun yıllar şirketi idare eden davacının kendi lehine diğer hissedarlar aleyhine usulsüz işlemler gerçekleştirdiğinin 2018 yılının sonlarında öğrenilmesi üzerine davacı ve adı geçen şirket aleyhine davalar açıldığını, 21.06.2019 tarihinde davacının ve kardeşinin Aykimtaş … A.Ş.’deki hisselerini müvekkiline ve diğer hissedarlara sattığını, davacının müvekkili … aleyhine bu davayı açmadan önce arabuluculuk yoluna başvurmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 23.06.2020 tarihli ve 2020/28 E., 2020/272 K. sayılı kararıyla; davanın davalı … yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle, davalı şirket yönünden ise esastan reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 21.10.2020 tarihli ve 2020/1101 E., 2020/1038 K. sayılı kararıyla; 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinde arabulucuya başvurmuş olmanın dava şartı olarak kabul edildiği, bu zorunluluğa uyulmaması halinde davalıya tebligat yapılmadan davanın usulden reddine karar verileceği hususunun düzenlenmesine rağmen, mahkemece sehven davalı tarafa dava dilekçesinin tebliğ edilmesi ve davalının vekil görevlendirmesinin davacı aleyhine sonuç doğurmaması gerektiği gözetilerek ilk derece mahkemesince davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı, davalı … adına kayıtlı olan şirket hisse bedelinin gerçek değerinin tahsilini talep ettiğinden davasını davalı pay sahibi olan …’a yöneltmesi yeterli olduğundan davanın reddine ve yargılamada vekili ile temsil olunan davalı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 7 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği gözetilmeksizin davalı lehine bildirilen dava değeri üzerinden nispi vekalet ücretine karar verilmesi doğru görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davalı … yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine, bu davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, davalı Arsaş Yapı Ticaret ve Sanayi A.Ş. yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, bu davalı yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.

2. Dairemizin 31.05.2022 tarih, 2021/72 E. ve 2022/4245 K. sayılı kararıyla,” 1-Davacının talebi, davalı şirketin kayden görünen ortakları ile kendisi arasında yapılan yazılı olmayan şifahi sözleşme gereğince şirket pay sahibi olduğu, ancak sözleşme gereğince pay sahipliğinin kayıtlarda gösterilmediği iddiasına dayalı pay bedeli alacağı istemine ilişkindir. Mahkemece, davacının talebinin soyut alacak istemine hasredildiğinin kabulü ile davalı şirkete husumet yöneltilemeyeceği, davalı … açısından ise 6325 sayılı Kanun gereğince arabuluculuk yoluna başvurulmadan dava açıldığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi ise, davalı … açısından dava şartı gerçekleşmemesi nedeniyle hemen reddi gereken davada, Lut’un vekil tayin etmesinin lehine ücreti vekalet takdirini gerektirmediği, davalı şirkete de husumet düşmeyeceği gerekçesiyle yerel mahkeme kararını kaldırarak yeniden esas hakkında hüküm kurmuştur.

Davacının talebi her ne kadar alacak olarak görülüyor ise de, bu talebin dayanağı olarak yazılı olmayan sözleşmenin gösterildiği ve kendi pay sahipliğinin ketmedilmiş olduğu ileri sürüldüğüne göre, böyle bir davada şirket pay sahipliği tespit edilmeden alacakla ilgili istemin çözümlenmesi mümkün değildir. Bu durumda dava 6325 sayılı Yasa hükümlerine tabi olarak açılabilecek bir nitelik taşımamaktadır. O halde gerek yerel mahkemenin, gerekse Bölge Adliye Mahkemesi’nin zorunlu arabuluculuk dava şartına ilişkin gerekçeleri yerinde değildir.

Öte yandan davalı şirket pay sahipliğinin tespiti açısından davalı şirkete husumet yöneltilmesi de doğrudur. Bölge Adliye Mahkemesince bu hususlar gözardı edilerek davalı şirket açısından pasif husumetten, diğer davalı açısından ise 6325 sayılı Kanun delaletiyle 6100 sayılı Kanun’un 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

2-Bozma sebep ve şekline göre, tarafların sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.”gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki kararını tekrarlayarak direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalı şirketin bu davada taraf olmasının işin doğası gereği zorunlu olduğunu, şirketin hisse devrine yönelik bir sorumluluğu bulunmadığı gerekçesiyle davanın şirket yönünden reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının davalı şirketteki hisselerinin gerçek bedellerinin ödenmesi istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

3. Değerlendirme
1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin beşinci fıkrası gereğince Dairemizce yeniden yapılan incelemede; Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararı uygun bulunmuştur.

3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası ve 373 üncü maddesinin beşinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

18.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.